Bölgede işler gerçekten de kötüye gidiyor. Çözüm odaklı değil, çatışma odaklı işlere kafası yatkın liderler bölgeyi felakete doğru hızla sürüklüyor.
Kıbrıs'ın doğusunda, Suriye'de iç savaş sürüyor. Ancak Suriye'deki savaş sadece iç savaş olmaktan çoktan çıktı. Dünyanın büyük güçleri orada.
Bölgenin büyük gücü Türkiye de orada.
Kıbrıs'ın güneyinde Libya'da iç savaş sürüyor. Ama Libya'daki iç savaşta da dünyanın ve bölgenin büyük güçleri yerini çoktan almış durumda. Şimdi
Türkiye de oraya askerleriyle girme niyetinde.
Türkiye'nin işbirliği yaptığı Serrac hükümeti ülkenin batısını kontrol ediyor. Ancak Hafter çok daha geniş bir bölgede ve ülkenin doğusunda hakim durumda. Arkasında da sınır komşusu Mısır var. Sadece Mısır değil, Suudi Arabistan, Rusya ve Fransa da Hafter'e destek veriyor.
Ankara'nın zaten Sisi döneminden beri Mısır'la arası bozuk. Sisi
Türkiye'nin Libya'yla ilgili son adımlarına tepki verdi, "Kabul edilemez" dedi.
Türkiye'nin Suriye sonrasında yeni bir iç savaşa daha girme niyeti endişe verici. Çünkü bunun ne gibi sonuçlar yaratacağı kestirilemiyor.
Ama kesin olan şu ki, askeri anlamda bir müdahale Türkiye'ye büyük yıkım getirir, bölgeyi de daha geniş bir çatışmanın içine sokar.
Domino taşı gibi, çatışmalar bütün bölgeyi sarabilir. Zira büyük çıkar çatışmaları nedeniyle güçlü ülkeler buradadır ve zaten Kuzey Afrika ile
Orta Doğu'da herkes birbirinin boğazını sıkmak için hazırolda bekliyor.
İster komşularının, ister içerideki muhaliflerinin boğazını!..
ABD Türkiye'nin Libya adımı konusunda henüz elini açmıyor. Savunma bütçesiyle rekor kıran Trump'ın Doğu Akdeniz'e önem verdiği belli. Bir yandan Türkiye'ye ambargo koyuyor, diğer yandan Suriye'ye harcanacak askeri bütçeyi örtülü bırakıyor, beri yandan Kıbrıs Cumhuriyeti'ne de
ambargoyu kaldırmak için 'kara ara konusunda beraber çalışma' ve 'Rus askeri gemilerine hizmet vermeme' şartları koyuyor.
Bölgede gücünü giderek artıran Moskova'nın Ankara'yla sürekli temas içinde olduğu biliniyor. Ancak ilginçtir ki Erdoğan Libya'da Putin'in desteklediği Hafter'le değil, devirmeye çalıştığı Serrac ile birlikte yürüyor.
Şaşırtıcı mı?
Mantıken evet, ama bu ilk değil.
Suriye'de de Esad'ın arkasında Rusya durdu hep. Bir de İran...
Çoğu zaman Suriye savaşında kimin kimden yana olduğunu anlamak gerçekten
çok zor oldu.
Libya'da da öyle...
Ama sonuç değişmiyor. O bölgede yaşayan insanlar ya ölüyor, öldürüyor ya da ölmeden cehennemi yaşıyor!
Ölmek, öldürmek ya da ölmeden cehennemi yaşamak...
Yabancı güçlerin bu bölge halklarına reva gördüğü seçenekler bunlar...
2020'ye merhaba demeye hazırlandığımız bugünlerde Kıbrıs'ın yanıbaşında olup biten ve adadakİ askeri hareketlilikten de anlaşılabileceği gibi 'çemberin ortasında' olduğumuzun ve birilerinin Doğu Akdeniz çatışmasında Kıbrıs'ı da kullanacağının ne zaman farkına varacağız acaba?
Düşünün... Mısır, Suudi Arabistan, Rusya, Fransa, Türkiye Libya topraklarında bir çatışmaya giriyor. İsrail sessiz mi kalacak? Peki şimdilik suskun duran ABD, 'süper güçsüz savaş mı olur' demeyecek mi?
Türkiye böyle bir çatışmaya girince Yunanistan duracak mı?
Brexit'in sonuna gelen Birleşik Krallık peki?
Adadaki üsler kullanılmayacak mı?
Sadece İngiliz üsleri değil... Türkiye üsleri de Libya'daki olası bir çatışmada bal gibi de kullanılacak işte...
Peki Kıbrıs'taki bu üsler kimlerin hedefi olacak?
İşte bu sorunun cevabı çok zor.
Çünkü bölgede kimin eli kimin cebinde belli değil.
Belli olan şu ki, hayattayken cehennemi yeniden yaşamaya ramak kaldı.