Dohni ve Aşşa katliamlarında yakınlarını kaybeden Leyla Kıralp ve Despo Englezu Zisiumu’ya ödül...

Sevgül Uludağ

Kıbrıslırum toplumunda en büyük kadın örgütlenmesi olan POGO, sekizinci kez “Klio Hristodulidu ve Katina Nikolau” Kadın Katkı Ödülü’nü biri Kıbrıslıtürk, biri de Kıbrıslırum kadına veriyor... 1974’te Dohni ve Aşşa katliamlarında yakınlarını kaybeden Leyla Kıralp ve Despo Englezu Zisiumu, POGO tarafından onore edilecek...

Ödül töreni 21 Ekim 2024 Pazartesi akşamı saat 21.00’de Kıbrıslırum Gazeteciler Birliği’nin Lefkoşa’nın güneyindeki merkezinde yapılacak.

LEYLA HÜSEYİN KIRALP...

1974’te EOKA-B’nin gerçekleştirdiği Dohni katliamında eşini kaybeden Leyla Hüseyin Kıralp, yaşadığı korkunç travma ve acılara karşın, her zaman barışı savunarak bu konuda yazılar yazmış ve yazmaya devam ediyor. Leyla Kıralp “Paylaştığımız Islak ve Beyaz Mendil” başlıklı otobiyografik kitabında da yaşadıklarını olağanüstü bir derinlikle anlatmıştı... Leyla Kıralp’ın bu kitabı, oğlu Şevki Kıralp tarafından Rumca’ya da çevrilmiş ve kitapla ilgili özellikle Kıbrıs’ın güneyinde POGO’nun öncülüğünde pek çok etkinlik düzenlenmişti.

Leyla Hüseyin Kıralp, bir “kayıp” yakını olarak köy köy, kasaba kasaba dolaşarak bu kitabın tanıtım gecelerinde hep barış mesajları vermiş ve toplumlarımızın yakınlaştırılması için adımlar atmıştı...

“Paylaştığımız Islak ve Beyaz Mendil” başlıklı kitaptan hareketle, Kıbrıslı yönetmenler Hristalla Avgusti ve Hüseyin Halil, “Mendil” başlıklı bir belgesel film yapmışlar ve Leyla Kıralp’ın yaşadıklarını anlatmışlardı. “Mendil” belgeseli de Kıbrıs’ın pek çok yerinde gösterilerek barış mesajı verilmeye devam edildi.

Leyla Hüseyin Kıralp, “kayıplar”ın bulunması için aktif rol de üstlenmiş ve gönüllü ve insani bir görev olarak bu konuda da çaba harcamış bulunuyor...

Leyla Kıralp ayrıca, Kıbrıs’ın tüm kayıpları için kendi cebinden ilk anıt-mezarı yaptıran kişi oldu. Tatlısu (Mari) köyünde, Zigi’deki (Terazi) evinden alınarak EOKA-B’ciler tarafından öldürülen eşi Ahmet ve tüm Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıplar için bir anıt-mezar yaptıran Leyla Kıralp, bunun açılışını da her iki toplumdan barışseverlerin katılımıyla 2015 yılında gerçekleştirmişti.

Çok değerli arkadaşımız Leyla Kıralp’ı POGO’nun vermiş olduğu bu güzel ödülden ötürü kutluyoruz...

Leyla Kıralp, tüm kayıplar için yaptırdığı anıt mezarın açılışında kayıp yakını Hristina ile birlikte...

AŞŞA KATLİAMINDA AİLESİNİ YİTİREN DESPO...

Aşşa katilamında ailesinden pek çok bireyi yitiren Despo Englezu Zisimu da, her zaman barışı savunmasıyla tanınıyor...

1974’teki bazı Kıbrıslıtürkler’in gerçekleştirdiği Aşşa katliamında Aşşa’dan (Paşaköy) Englezu ailesinden toplam altı kişi “kayıp” edilmişti. 1924 doğumlu Yorgos Nikolas Englezu (74’te 50 yaşındaydı) ile üç oğlu, Andonakis Yorgos Englezu (74’te 16 yaşındaydı), Yannakis Nikos Englezu (74’te 18 yaşındaydı) ve Yorgos Nikos Englezu (74’te 23 yaşındaydı) Pavlidis’in Garajı’na gönderilen otobüslerde idiler. Otobüste ayrıca Yorgos Nikolas Englezu’nun kardeşi Andonis Englezu’nun iki küçük çocuğu da vardı: 11 yaşındaki Yorgacis Antonios Englezu ile 14 yaşındaki Hristakis Antonios Englezu. Bu aileden, bunlardan başka, Yorgos Nikolas Englezu’nun kızı Despo’nun kocası yani güveyisi 29 yaşındaki Artemis Frangopullos da “kayıp” edilmişti... Englezu ailesinin “kayıpları”ndan geride kalanların çoğu Afanya’daki toplu mezar kazılarında bulunmuş ancak küçük Yorgacis Englezu’nun gömü yeri bulunamamıştı...

Despo Englezu Zisimu’yu yaşadığı korkunç travmalara karşın barışı savunmayı sürdürmesi ve bu ödüle layık görülmesinden ötürü kutluyoruz...


TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nden KŞK’ya 100 bin dolar katkı

Serim: “Kayıp şahısların yüzde 52'si kimliklendirilip ailelerine teslim edildi… Umudumuz diğer kayıp şahısların da bulunması”

Müftüzade: “2006’dan bu yana yapılan katkı 1 milyon 700 bin doları aştı”

Lefkoşa, 14 Ekim 2024 (TAK): Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği, Kayıp Şahıslar Komitesi’ne (KŞK) 100 bin dolar katkı yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim katkı çekini KŞK Kıbrıslı Türk üyesi Hakkı Müftüzade’ye teslimi sırasında yaptığı konuşmada, KŞK’nın her türlü koşulda, özveriyle ve kararlılıkla çalışmalarına devam ettiğini vurguladı.

Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim, Kayıp Şahıslar Komitesi'nin, 1981 yılından bu yana, adada 1963-74 yılları arasında yaşanan olaylarda hayatını kaybeden kişilerin bulunması, kimliklendirilmesi ve ailelerine teslim edilmesi yönünde çalışmalar yürüttüğünü ifade etti.

Serim, "Kayıp Şahıslar Komitesi her türlü koşulda özveriyle ve kararlılıkla çalışmalarına her daim devam etmektedir. Bundan dolayı kendilerine şükranlarımızı sunuyoruz" diyerek, kayıp şahısların yüzde 52'sinin kimliklendirilip ailelerine teslim edildiğini vurguladı. Bu oldukça önemli meselede Kayıp Şahıslar Komitesi'nin hayati bir görev üstlendiğini kaydeden Serim, "Umudumuz, bu çalışmaların bir an önce tamamlanıp diğer kayıp şahısların da bulunup kimliklendirilerek ailelerine teslim edilmesidir" şeklinde konuştu. Serim, Kayıp Şahıslar Komitesi'nin bu önemli meselede hayati bir görev üstlendiğini belirterek, Türkiye Cumhuriyeti’nin komitenin çalışmalarına her yıl katkı sağladığını dile getirdi. Bu yıl 100 bin dolarlık bir bağış yaptıklarını söyleyen Serim, "Bu katkıyı komiteye teslim etmekten büyük memnuniyet duyuyorum” ifadelerini kullandı.

Kayıp Şahıslar Komitesi'nin Kıbrıslı Türk üyesi Hakkı Müftüzade ise, Türkiye'ye komite adına teşekkür ederek, "Çok anlamlı bir bağış. Bu bağışla anavatanımız, 2006 yılından bu yana toplamda bir milyon yedi yüz bin doları aşan bir katkı sağlamış oluyor" dedi.

Müftüzade, yapılan bu bağışların çalışmalarını daha etkili bir şekilde sürdürmelerine katkı sağlayacağını belirtti ve "Her zaman olduğu gibi anavatanımıza müteşekkiriz" şeklinde konuştu.

(TAK - Haber: Doğuş Özokutan - Fotoğraf: Erol Uysal – 14.10.2024)


BASINDAN GÜNCEL...

Gazze'de görev yapan sağlık çalışanları: “Çocuklar intihara meyilli...”

Gazze’de görev yapan doktorlar New York Times gazetesine konuştu.

AA’da yer alan habere göre, Gazze'de görev yapan doktorlar İsrail'in saldırıları sırasında çocukların yaşadıkları travmaları anlattı.

Gazze'de görev yapan 52 sağlık çalışanı, küçük çocukların çoğunda psikiyatrik sıkıntı gözlemlediklerini ve bazılarının intihara meyilli olduğunu ya da ölmeyi dilediğini söyledi.

Gazze'deki Han Yunus bölgesinde Avrupa Hastanesi'nde mart ve nisanda iki hafta görev yapan travma cerrahı Dr. Sidhwa, Gazze'ye yönelik benzeri görülmemiş saldırılar yapıldığını belirtti ve "Ukrayna ve Haiti'de gönüllü olarak çalıştım. Şiddet gördüm ve çatışma bölgelerinde bulundum. Ancak Gazze'deki bir hastanede çalışırken nerdeyse her gün başından ya da göğsünden vurulmuş bir çocuk gördüm ve bunların neredeyse tamamı hayatını kaybetti” dedi.

Gönüllü 65 sağlık çalışanından 44'ü Gazze'de başından ya da göğsünden vurulmuş birden fazla küçük yaşta çocuk gördüğünü ifade etti.

Sağlık çalışanlarından 12'si de düzenli olarak acil servislerde çocuk tedavi ettiğini belirtti.

ABD'li doktor Dr. Mohamad Rassoul Abu-Nuwar, bulunduğu hastanenin acil servisinde çok sayıda çocuk tedavi ettiğine dikkati çekerek, "Acil serviste bir gece dört saat içinde, kafatasında tek kurşun yarası olan 5 ila 12 yaşları arasında 6 çocuk gördüm”  diye konuştu.

Acil servis hemşiresi Nina Ng, "Ateşli silahla yaralanan çocuklar, yer, ekipman, personel ve destek yetersizliği nedeniyle çoğu zaman kan kaybından hastanenin zemininde tedavi ediliyordu. Birçoğu kurtarılamadı” dedi.

Plastik cerrah Dr. İrfan Galaria da acil serviste kafalarından tek kurşunla vurulmuş, yaşları 5 ila 8 arasında değişen yaklaşık dört ya da beş çocukla ilgilendiklerini ancak hepsinin hayatını kaybettiğini söyledi.

Doktor Rania Afaneh, "Çenesinden vurulmuş bir çocuk gördüm. Vücudunun başka hiçbir yeri etkilenmemişti. Tamamen uyanıktı ve neler olup bittiğinin farkındaydı. Kırık bir emme ünitesiyle kanı çekmeye çalışırken kendi kanında boğulurken bana bakıyordu” dedi.

“ÇOCUKLAR KAFASINDAN VURULUYORDU...”

Ortopedi cerrahı Dr. Khawaja Ikram, şahit olduklarını şu sözlerle anlattı: "Bir gün acil servisteyken her birinin kafasında tek bir kurşun deliği olan 3 ve 5 yaşlarında iki çocuk gördüm. Kendilerine İsrail'in Han Yunus'tan çekildiği söylenmiş. Bu yüzden evlerine geri dönmüşler. İsrailli keskin nişancı ikisini de vurmuş.”

Çocuk doktoru Dr. Aman Odeh, doğumhanedeki annelerin yetersiz beslenme, stres ve enfeksiyon nedeniyle erken doğum yaptığını, sütlerinin az olduğunu vurgularken, Dr. Deborah Weidner Genel, "Hastalar çok zayıftı. Pantolonlarının çok büyük olduğunu ve kemerlerinin sıkılmış olduğunu görebiliyordum" dedi.

“SU YOK, ELEKTRİK YOK, ELLERİMİZİ YIKAYAMIYORDUK...”

Acil tıp doktoru Dr. Mimi Syed, "Vücudunda büyük yanıklar olan 4 yaşındaki bir kız çocuğu tamamen kendinde değildi. Gözlerini boşluğa dikmiş, kendi kendine ninni mırıldanıyordu. Ağlamıyordu ama titriyordu ve tam bir şok içindeydi”

“Neredeyse her türlü tıbbi ekipmanı tekrar kullandık" diyen Syed, bu durumun enfeksiyonlara neden olduğunu söyledi. Syed, "Antibiyotik yoktu. Çoğu zaman akan suyumuz bitti ve hastanede elektrik kesildi. Ellerimizi yıkayamıyorduk." diye konuştu.

“YARALARDA SİNEK KURTLARI...”

Akciğer ve yoğun bakım doktoru Mohammed Al-Jaghbeer, uygun hijyenik malzemelerin eksikliğinden dolayı birçok yaranın enfekte olduğunu kaydederek, "Kariyerimde ilk kez yaralardan çıkan sinek kurtlarını gördüm." dedi.

Pediatrik yoğun bakım doktoru Arham Ali, "aç annelerin" yeni doğan çocuklarını beslemek için "mama dilenerek" yoğun bakıma geldiğini söyledi ve "Sadece birkaç saat veya birkaç gün önce doğmuş bebekler hastaneye ciddi şekilde susuz, enfekte ve hipotermik olarak getiriliyordu. Birçok bebek, yüzde 100 önlenebilir ölümler olan bu durumlardan dolayı öldü” dedi.

“ÇADIR ARTIKLARINDAN PED...”

Acil ve kritik bakım hemşiresi Abeerah Muhammad, kadınların ve kızların çadır artıklarını, bez, havlu ve bez parçalarını hijyenik ped olarak kullandıklarını anlatırken yanık ve yara yoğun bakım hemşiresi Monica Johnston, görev aldığı dönemde kabul edilen yeni çocukların neredeyse hepsinin hayatını kaybettiğini belirtti. Johnston, uygun beslenme, enfeksiyon kontrol yetenekleri ve yeterli malzemeye sahip olunması halinde bu ölümlerin neredeyse hepsinin önlenebileceğini söyledi.

“YANIK MERHEMİMİZ YOKTU...”

Yeni doğum yapan bir annenin, doğum yaptıktan iki saat sonra taburcu edildiğini kaydeden Johnston, "Birkaç gün sonra hastaneye yürürken onu gördüm ve yeterli süt üretemediği için bana bebek maması vermem için yalvarıyordu” dedi.

Acil hemşiresi Brenda Maldonado, bebekler ve çocukların patlayıcı kaynaklı barut yanıklarıyla geldiklerini ifade ederek, "Bu yanıklar çok acı vericiydi. Yaralarına sürmek için uygun ağrı kesicilerimiz veya yanık merhemimiz yoktu” diye konuştu.

Anestezist ve yoğun bakım doktoru Ahlia Kattan, birçok genç hastanın enfekte uzuvlarının kesildiğini, hijyen ve beslenme eksikliği kaynaklı zayıf yara iyileşmesinin daha fazla uzuv kesilmesine yol açtığını dile getirdi.

(BİANET.ORG – 14.10.2024)