Tüm meslekler saygın ve önemlidir. Ancak doktorlar ve öğretmenler için ayrı bir önem vardır. Çünkü hatanın geri alınamadığı mesleklerdir. Doktor hatası bireyin, öğretmen hatası toplum geleceğinin ölümüne neden olur.
İşte bu önem, doktorlara ve öğretmenlere toplum içinde ayrı bir statü kazandırmıştır. En azından çağdaş toplumlarda durum böyledir. Zaten sağlık ve eğitimdeki veriler, ülkelerin çağdaşlık göstergelerin en önemlileridir…
Tanınmış bir ülke olmadığımız için uluslararası örgütlere üye olamıyoruz. Bu nedenle de bu örgütlerin çalışmalarında kendimizle ilgili bilgi bulamıyoruz. Örneğin BM’nin, AB’nin ya da OECD’nin, ülkelerin gelişimlerine ait raporlarında biz yokuz. Ancak ülkedeki sağlık ve eğitim sistemlerine bakarak, ne kadar çağdaş, ne kadar gelişmiş ve ne derece geleceğe güvenle bakan bir ülke olabileceğimiz ipuçlarını bulabiliriz. Ya da tam tersini…
O zaman ülkemizdeki sağlık ve eğitim sistemlerine söyle bir bakalım:
• Hastanelerde doktor, okullarda öğretmen eksikliği var.
• Doktorların da, öğretmenlerin de motivasyonsuzluk sorunları var.
• Hastaneler de, okullar da aşırı kalabalık ve plansızlık sorunları yaşıyor.
• Hem daha çok hastaneye, hem daha çok okula ihtiyacımız var.
• Hekimler sendikası da, öğretmen sendikaları da işlerin iyi gitmediğini söylüyor.
Yukarıda okuduklarınız sadece dışardan görünenlerin kısa bir özeti… Sistemlerin içinde görev alan bireylerle sohbet ettiğinizde her iki sistemdeki sorunların kronikleştiğini söylüyorlar. Her iki sistemde de ciddi yapısal sorunlar olduğundan bahsediyorlar.
Hal böyle olunca da hem doktorların hem de öğretmenlerin mesleki statüleri erozyona uğruyor ve toplum gözünde itibarsızlaşıyor. Oysa durum tam bunun tersi olmalı…
Öte yandan şöyle bir sıkıntı daha var: Ne yazık ki, mesleki statüyü hep maaş ve mesai ilişkisi üzerinden bakan, bu bağlamda hesaplar yorumlar yapan çevreler var. Hatta bunu öne çıkaran, bu olgularla politika yapmak isteyenler var… Ne var ki bir mesleğin statüsü o meslekte çalışanların mesaisi ile doğrudan ilişkili değildir. Statü; verimlilik, toplumu geleceğe taşımada ki önem ve toplumun gelişiminde üstlendiği sorumluluktur. Bunun kelime karşılığı da saygınlıktır.
Peki, ne yapmalı? Yapılması gereken şey çok komplike bir şey değil aslında… Öncelik anlayışımızı değiştirmemiz lazım. Sorunları siyasi kaygılarla değil, bilimsel bilgiler ışında çözmeyi ilke edinmek lazım. Bu meslek gruplarının saygınlığı artırmak için verimlilik, kalite ve insan odaklı bir yeniden yapılmaya gitmek lazım.
Aksi durumda bireysel sağlığımızın da, toplumsal geleceğimizin de bugünkünden çok daha büyük bir tehdit altına gireceği aşikardır…
-------------------------------------
Aklınızda Bulunsun
“YÖDAK” Nerede?
TC Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, yükseköğretim reformunu hayata geçireceklerini, bu kapsamda "Yükseköğretim Kalite" ve "Yükseköğretim Planlama" kurulları kuracaklarını belirterek, yükseköğretime geçiş sınavlarının da yılda birden fazla yapılacağını söyledi. Yılmaz; "Üniversitelerimizin sadece sayısını artırmayı değil kaliteli bir eğitim vermesini de istiyoruz. Nicelik olarak büyümenin yanı sıra nitelik olarak da büyümesini, kalite odaklı rekabetçi bir yapıya kavuşturmayı istiyoruz" dedi.
Peki, bizim yükseköğretim kadememizin kaliteye ve planlamaya ihtiyacı yok mu? Olmaz olur mu! Dahası bu görevler YÖDAK’a verilmiş, zaten adında yazan (Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu) bu görevleri yapması için kurulmuş bir yapı… Oysa YÖDAK’ı ara ki bulasın…
Hani Türkiye’de ne varsa bizde de olacaktı ya… Hepsi olmasın ama yükseköğretim deki bu yaklaşım bizde de olsun: Mesela biz de; “üniversitelerimizin sadece sayısını artırmayı değil kaliteli bir eğitim vermesini” isteyelim… “Nicelik olarak büyümenin yanı sıra nitelik olarak da büyümesini” isteyelim…
Ha bir de yılda birden çok yükseköğretime geçiş sınavının (YGS) yapılmasının bizi nasıl etkileyebileceğini şimdiden düşünelim.
------------------------------------------------------
Sıra Dışı Okullar
Dünyanın En Yeşil Okulu
Bu haftaki sıra dışı okulumuz yine Fransa’dan… Dünyanın en yeşil okulu unvanına sahip bu okulu sıra dışı yapan unsur, hem yeşil odaklı mimari tasarımı hem de eğitim-öğretim anlayışlarında farklı bir stratejiye sahip olması…
Bu okulun her metrekaresi çimlerden oluşuyor. Çatısı, arka bahçesi çimenlerle kaplı... Okul, öğrencilerin tozlu sınıflarda bütün gün oturmasının zararlı olduğunu düşünüyor. Bu yüzden öğrenciler, mümkün olduğunca açık alanda vakit geçiriyor. Özellikle sıcak havalarda dersler dışarda yapılıyor.