Liderlerin dünkü görüşmesinin ardından yapılan açıklamalardan biri de Eroğlu ve Anastasiades’in, 24 Temmuz’da Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmaları kapsamında kullanılmakta olan Antropoloji Laboratuvarı’nı ziyaret edeceği şeklindeydi.
Taraflar arasında güven yaratmak amacıyla girişimler yapılması, müzakereler başlamadan önce liderlerce imzalanan ve müzakerelere zemin oluşturan ortak metinde yer alan noktalardan bir tanesi.
Ve liderlerin kayıplar konusunda göstereceği her türlü işbirliği ve atacakları her adım da bu topluma sözü verilen güven yaratıcı önlemler açısından önemli bir girişime dönüştürülebilir.
Kayıplar, Kıbrıs sorununun en derin yaralarından biri.
Komitenin çalışmaları bünyesinde pek çok kaybın kalıntısına ulaşılmış olsa da daha yürünecek çok yol var.
Toplam kayıp sayısı dikkate alındığında, yarıya dahi gelinebilmiş değil.
Çok sayıda aile bugün hâlâ kaybına kavuşacağı günü bekliyor.
Ve günler, haftalar, aylar ve yıllar geçtikçe, bu ‘kavuşma’ ihtimali azalıyor.
Çünkü kayıp kalıntılarına ulaşılmasının yolu, görgü tanıklarının ve bilgi sahiplerinin vereceği istihbarat.
Oysa en yakın tarihli kayıpların bile ‘kayboluşlarının’ üzerinden tamı tamına 40 yıl geçmiş durumda.
Ve yıllar geçtikçe şahitler yaşlanıyor, hatta hayatını kaybediyor.
Dolayısıyla zaman artık gerçekten de çok kıymetli.
Bir diğer mesele ise insanların konuşmaktan korkuyor olması.
Kayıp yakınlarının ve Yenidüzen Gazetesi yazarı Sevgül Uludağ’ın ısrarlı çabalarıyla bu tabunun penceresi biraz aralanmış olsa da, hatırı sayılır miktarda görgü şahidi hâlâ suskun.
İşte tam da bu noktada esas sorumluluklardan biri ‘devletlere’ düşmeli.
Kayıpların büyük bir kısmının gömü yeri bir şekilde ‘devletlerin’ bilgisindedir.
Hem kuzeydekiler, hem de güneydekiler...
O dönem bu ‘işlerde’ parmağı olanlar üç aşağı beş yukarı bellidir.
Ve samimi bir girişimle, sonuca çok daha hızlı bir şekilde yürümek mümkündür.
Eğer liderler gerçek anlamda güven yaratmak niyetindeyseler, ‘toplumsal arşivlerinin’ kapağını biraz aralasınlar.
Çünkü Antropoloji Laboratuvarı’nı ziyaret etmek, maalesef kayıplar konusunda göstermelik bir ‘görevden’ fazlası değildir.
Bu ziyaretin sonuca ilişkin bir katkısı var mı?
Kimse kusura bakmasın ama buna kısaca, ‘dostlar alışverişte görsün’ denir.
Unutulmamalıdır ki kayıplar konusu, bu topraklara toplumlar arası barışın tohumlarının ekilebilmesi adına hayati bir önem taşımaktadır.
Kayıplar bulunmadıkça, ne kayıp yakınlarının ateşi söner ne de faillerin ve de devletlerin sırtındaki bu ‘günah kamburu’ kalkar.