Hayatımızda şu veya bu şekilde yer alan bazı insanlar o hayatınızın içerisinden çıktıklarında, onlar için söyleyecek çok söz, yazacak çok şey olur.
Bu gidişlerdekiler, kimileri aile bağlarıyla yoğrulmuş olanlar yanında, en az aile bağı gibi bağlandığın, yaşamın azımsanmayacak bölümünü paylaştığın “kanbağlantısız” kadim dostlarınız da olur.
İşte, geçtiğimiz günlerde elimizden, yaşamdan bir anda kayıp giden dostum, kardeşim Mustafa Öncü de bu yukarıda bahsettiğim “bağlarımdan” biriydi benim için.
Çocukluğumuzdan ya da okul günlerimizden bu yana biriktirdiğimiz insanlar olmuştur yaşamımız içerisinde. Bunların büyük bölümü, sadece mahalle arkadaşı, okul arkadaşı, iş arkadaşı gibi “arkadaşlıklar” içerisinde yerini alır. Evet, onların da bu hayattan gidişlerine şahit olduğunuzda üzülür, o günlere bir anlık yolculuk eder, onu ve anısını yaddeder olur insan.
Kimileri de son nefesine kadar, yaşamlarının evrildiği her yılda daha çok beraber olduğun, dostluğuyla, arkadaşlığıyla, iş alanıyla yol aldığın, daha az ama daha yoğun bağlılığın olan insanlar olur.
Mustafa Öncü ile dostluğumuzun kökleri ta Limasol’a kadar gider. Aynı mahallelerde yaşamasak da, mahalle maçlarımızda karşılaştığımız çok olmuştur.
Sonra Girne’ye göç ettik. Kendisi ailesiyle Ay Yorgi’ye (Karaoğlanoğlu) yerleşti. Okul zaman derken yolumuz bu kez Bayrak Radyosu’nda kesişti.
1986 yılında tam zamanlı olarak Bayrak Radyosu’nda (BRT) radyo programcısı ve sunucusu olarak göreve başladığım ilk günden itibaren, ilk arabam Renault-9’la Ay Yorgi’ye gider önce evinden onu alır, oradan rahmetle andığımz ve radyonun batı müziği bölümünde şefimiz olan Şenel ablayı (Kalfa) da alır Lefkoşa’nın yolunu tutardık. Ardından mesaimizi tamamladıktan sonra Girne’ye dönerdik.
Uzun yıllar böyle geçti, ve sadece mesaide değil o araba yolculuklarında da Mustafa ve Şenel ablayla çok şey paylaştık.
Mustafa’nın harika bir ses tonu ve müthiş bir Türk Pop Müziği bilgi ve arşivi vardı. Evet batı müziğiyle de ilgilenirdi ama benim için Mustafa, özellikle 70’li 80’li yılların Türk Pop’unun aşığıydı. Kader mesleki birlikteliğimizde de birlikte yol almamızı sağladı.
Radyoda uzun yıllar “Unutulmayanlar” programına ve nicelerine imza atarak geçerken, 90’lı yılların ilk yarısında ise BRT-TV’de müzik programlarımızla halkın karşısına çıktık. O; “Köprü” isimli Türk Pop Müziği türünde programlar yaparken ben de Batı Müziği türünde “Müzik Tüneli”ni ve nicelerini yapıyordum. O’nun o muhteşem ses tonu ve ekrandaki rahatlığı, bir çok Tv-Programında sunucu olarak da görev almasına neden olmuştu.
Mustafa Öncü’nün tüm bunların dışında bendeki bir başka önemli yer ise, vefası idi.
Abim Mete Adanır’ın 20 Ocak 1989 tarihinde vefat etmesinden sonra Mustafa; şayet yurtdışında değilse veya çok önemli bir mazereti yoksa, mutlaka her 20 Ocak’ta Mete’nin anma programında yanımda oldu. Kan bağı taşımadığımız ama bir kardeş gibi böylesi günlerde her zaman yanımda olan ender dostlarımdan biri de kendisiydi. Bu benim için her şeyden; arkadaşlıktan, dostluktan öte bir şeydir. Ve her zaman bunu içimde hissetmiş, bu ender dostlarımınj da vefasını yüreğimde selamlamışımdır.
Benden önce emekli oldu. BRT’ye her geldiğinde mutlaka benim ofisten geçer oturur kahveleşir hem eski günleri anar hem de emekliliğinden bahsederdi. Hiç bir kötü lafımız olmadı birbirmize. Hepimizin bir eksiği yanlışı yok muydu? Elbette vardı ama yürek temiz olunca geriye sadece güzel hatıralar kalır, güzelliklerden bahseder insan. Tıpkı bizim Mustafa ile olduğumuz gibi.
Bir hayalimiz vardı ben de emekli olduğumda. Her karşılaştığımızda dile getirdiğimiz bir hayal, belki ütopya. Ama hayali bile güzeldi. Girne’de bölgesel bir radyo açmak. Sadece kendi zevkimize göre müziklerin çalınacağı bir radyo kanalı. En son anımız bu kaldı kendisiyle.
Huzur içinde uyu kardeşim...