“Bu ülkede kayıt dışı ekonomi yaparsanız, rahat edersiniz. Yapmazsanız, batarsınız. Ben kayıt dışı ekonominin varlığını savunuyorum. Ayakta tutan kayıt dışı ekonomidir”
“Dövizin bu kadar dalgalı olduğu dönemde, borçlanılmamalı. Aksine, döviz borcu olanlar elindeki atıl varlıkları satarak, borca yatırım yapmalı ve borçları yapılandırarak Türk Lirası’na geçiş yapmalıdır”
“Kimse çok yakın bir gelecekte bu rakamların altına düşüş beklemesin. Maalesef Yunanistan, Güney Kıbrıs krizlerinden sonra İtalya, İspanya, Portekiz ve Polonya’da yaşanmakta olan olumsuz ekonomik veriler, dövizi 2014 yılı içerisinde ciddi oranda tetikleyebilecek olaylardır”
“Kredi kartlarındaki borç 200 milyon TL’yi aştı”
“İnternet üzerinden alınan uçak biletlerinin vergisi Türkiye’ye gidiyor. Bu rakamda yılda 17 milyon TL’yi geçiyor. Biz bunu alamıyoruz. Çünkü haberimiz yok.”
Ayşe GÜLER
Ekonomist Mehmet Saydam, dövizde yaşanan hareketlilikte şu anda düşüş beklentisi olmadığını söyledi, döviz borcu olan vatandaşların elindeki atıl varlıkları satarak, borca yatırım yapmaları gerektiğini vurguladı.
2014’te dünyadaki birçok ülke ile birlikte Türkiye’de son dönemde yaşanan olayların dövizi tetikleyecek unsurlar arasında yer aldığını belirten Saydam, vatandaşların kazandığı para birimi üzerinden satın alım yapması gerektiğine dikkat çekti.
Saydam, YENİDÜZEN’e konuşarak, başta ülke ekonomisi olmak üzere birçok konuda değerlendirmede bulundu.
Merkez Bankası’nın son dönemki verilerine göre kredi kartlarındaki borcun 200 milyon TL’yi aştığını ifade eden Saydam, “Vatandaşlar borçlarını ödeyebilmek için bankalara giderek tüketici kredisi almaktadır. Ancak kredi faizleri de çok yüksek olduğu için bir anda daha kötü senaryo ile karşı karşıya kalıyoruz. Öldüğümüz anda da borçlu olarak ölüyoruz” dedi.
Saydam, devletin yasal olarak bankacılık sektöründe anapara ve faizin ipoteği geçemeyeceği üst limit belirlemesi gerektiğini savundu.
Ülke ekonomisinin kendi ayakları üzerinde durabilecek gücü olduğuna dikkat çeken Saydam, “Kendimize inansak, yaşadığımız sıkıntıları 36 ya da 48 ayda aşılması mümkündür” şeklinde konuştu.
Saydam, “ülkede kayıt dışı ekonomi yaparsanız, rahat edersiniz. Yapmazsanız, batarsınız” diye konuşarak, bu duruma karşı olmadığını kaydetti.
“Dolar arttıkça, devletin gelirleri daha da artar”
Akaryakıt fiyatlarına ve tüp gaza yapılan zammın dövize endeksli olduğu açıklandı. Bu konuda ne yapılabilir?
MEHMET SAYDAM: 2013 yılının başında dövizin yıl içerisinde ve yeni yıla yakın artışa uğrayacağını söylemiştik. Yaşanan yüksek döviz artışı toplumun tüm alım gücünü sıfırlamak bir tarafa, tamamıyla eksiye çevirmiş durumdadır. Bu gelişmelerden çok büyük ölçüde etkilenen özel sektör ve topluma karşın tek karlı çıkan kurum devlet olmuştur. Çünkü devlet dövizin artması karşısında hiçbir vergisel yükte indirime gitmemiş, herhangi bir yapılandırmada bulunmayarak, gümrükte aldığı vergilerden çok ciddi kur gelirleri elde etmeye başlamıştır. Örneğin geçtiğimiz yıl 2,4 olan kuru baz alırsak, bizim aylık 10 milyon Euro bazında ülkeye ithalatımız vardır. Devlet, geçtiğimiz yıl 10 milyon Euro karşılığında 24 milyon TL üzerinden vergi alırken, şimdi 10 milyon Euro karşılığında 28 milyon TL üzerinden yüzde 25 vergi alır. Yani 4 milyon TL farkın yüzde 25’i devlete kur geliri oluyor. Söz konusu rakamda ayda 1 milyon TL olur. Devlet memurunu TL öder ama geliri dövizdir. Dolar arttıkça, devletin gelirleri daha da artar. O yüzden kimse devletten önlem almasını beklemesin. Kamu personeli ve özel sektör çalışanı döviz ödenmiyorsa, vatandaşın cebindeki para sersefil olur. Ama devlet iki kez katmerli gelir elde eder.
Elektrik fiyatları dışında kura bağlı olarak otomatik fiyatlandırmadan dolayı benzin ve gazda yaşanan artış bunlar üzerinden ekstra fon ve gelir elde eden devletin işine gelmiştir. Devletin, dövizin daha da artmasında istekli olduğuna eminim.
--------------------------
“Kayıt dışı ekonomi yapmazsanız, batarsınız”
Peki, yapılan artışların sabitlenmesi mümkün değil mi?
MEHMET SAYDAM: Sabitlenmesi mümkün değildir. Çünkü Kuzey Kıbrıs’ın para politikası yoktur. Türkiye’nin para birimidir. Ancak devlet yüksek kur karşısında ekonomiyi rahatlatmak adına farklı kısa vadeli uygulamalar hayata geçirebilirdi. Örneğin, şu anda bankalara borcu olan insanların satamadığı birçok gayrimenkulleri vardır. Bizimde birikmiş paralarımız vardır. Bunları ortada buluşturabilirdi. Mesela üç ay süreyle tapuda devir yapacak olanlardan yüzde 6,5 değil yüzde 2 vergi alacam deseydi, birçok insan yüzde 4 oranındaki fırsatı değerlendirmek için satış yapardı. Bununla birlikte beyaz eşya fiyatlarını düşürerek, vatandaşları tüketiciye yöneltici önlemler alabilirdi. Ama bu yapılmadı. Ülkede ‘ekonomik disiplin sayesinde fiyatların Güneyle rekabet edebilir duruma geldiğine’ dair bir yanlış anlaşılma vardır. Ancak öyle bir durum yoktur. Sadece döviz yükseldiği için farklı bir konuma geldik. Dövizin yükselmesi bu açıdan değerlendirilmemelidir. Çünkü Kuzey Kıbrıs’taki özel sektör yüzde 69 oranında vergi ödüyor. Böyle bir vergi ile bütçe dönmüyorsa ve bu denli de kur gelirleri varsa, ayakta kalmanın tek şartı kayıt dışı ekonomiye kaçmaktır. Bu ülkede kayıt dışı ekonomi yaparsanız, rahat edersiniz. Yapmazsanız, batarsınız. Ben kayıt dışı ekonominin varlığını savunuyorum. Ayakta tutan kayıt dışı ekonomidir.
Vatandaşların kazancı Türk Lirası olmasına rağmen, satışlar döviz üzerinden yapılıyor. Örneğin ev, araba fiyatları Euro ya da Sterlin bazında hesaplanıyor. Bu noktada bir adım atılabilir mi?
MEHMET SAYDAM: Devlet bu konuda fazla bir adım atamaz. Çünkü bu durum ithal edilen ürünlerin geldiği ülkelerdeki para politikaları ile ilgilidir. Örneğin siz malı Avrupa’dan ya da Çin’den alıp getirtiyorsanız, para kuru maalesef dövizdir. Son yıllarda, Türkiye’den yapılan ithalat bile döviz üzerinden yapılıyor. Devlet döviz kuruna müdahale edemezse, fiyatları düşürücü ve yeni vergi düzenlemelerinde bulunabilirdi. Hali hazırdaki ekonomik politikanın yürüttüğü vergi sistemi devletin kazan kazan noktasında, rekabet şansının mümkün olmadığı ve devletin sadece gelir elde edebildiği bir sistemdir. Yerli üreticinin de maliyetleri artmaktadır. Yerli ürettiğiniz mal ile ithal mal kur farkına rağmen, ülke içerisinde girdi maliyetleri artışı ile eşitlenmektedir. Devlet önlem alarak ithal mallarına yeni fon koymaktadır. Sonuçta piyasa daha da pahalılaşmaktadır. Bizim satış alma gücümüzü tamamıyla sıfırlanmaktadır.
Kuzey Kıbrıs eğitim adası. Ancak ülkemizdeki ev kiraları Euro ve Sterlin olarak belirleniyor. Uzun yıllardır devam eden soruna çözüm öneriniz nedir?
MEHMET SAYDAM: Bu durum serbest piyasa ekonomisinden kaynaklanıyor. Serbest piyasa ekonomilerinde arz talebe müdahaleniniz sınırlı olur. Yani bugün bir eviniz varsa ve 300 pound istiyorsanız, düne kadar bu 900 TL’ iken şu an bin 300 TL’dir. Sizin TL’ye dönüp dönmemeniz iki dudağınızın arasındadır. Devlet zoraki olarak yaptıramaz. Ama tüccar ve mal sahiplerinin ekonominin gerçeği karşısında biraz daha tutarlı olup, kendi içlerinde de düzenlemeleri gerekmektedir. Ülkede çok öğrenci olmasına rağmen yeterli düzeyde yurt bulunmuyor. Yurtta kalmayan öğrenciler, ciddi maliyetlerle karşı karşıyadır. Söz konusu durum ülke ekonomisini derinden etkilemektedir. Ancak buna karşılık arz talep ilkesinden hareketle boş alan evler bir şekilde dolmaktadır. Eğer, talepte düşüş olursa arz da ona göre tedbir alacaktır. Fakat mevcut düzende şu an düşüş yoktur.
Döviz kurlarını kontrat üzerinde sabitleme yapılabilir mi?
MEHMET SAYDAM: Yapılabilir. Ancak devlet buna karar veremez. Ancak ben devletin yerinde olsam, 500 TL üzerindeki kiralık evlerin parasının banka aracılığıyla ödenmesine yasal düzenleme getiririm. İnanın böyle bir durumda büyük vergi kazanımı olacaktır.
------------------------
“Kimse, dövizde düşüş beklemesin”
Dövizdeki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
MEHMET SAYDAM: Bugün için doların sınırı 2 TL üzeridir. Euro’nun sınırı 2,65 TL’nin üzeri, sterlin ise 3,15 TL üzeridir. Kimse çok yakın bir gelecekte bu rakamların altına düşüş beklemesin. Söz konusu rakamlar serbest dalgalı kurda alışılmış minimum noktalardır. Maalesef Yunanistan, Güney Kıbrıs krizlerinden sonra İtalya, İspanya, Portekiz ve Polonya’da yaşanmakta olan olumsuz ekonomik verilerde dövizin 2014 yılı içerisinde ciddi oranda tetikleyebilecek olaylardır. Bunun yanı sıra Türk Lirası’nın para politikalarını yöneten Türkiye’de yaşanan iktidar sıkıntıları, kötü ekonomi veri sonuçları ve Türkiye’deki yabancı yatırımcıların paralarını daha ılıman limanlara taşıma isteğinde olması çok büyük risk olarak masanın üzerinde duruyor. Umarım, başta AB para politikasında ve Türkiye’deki olumsuzluklar öngörülen boyutta yaşanmaz. Aksi takdirde, birçok devletin iflası söz konusudur.
-------------------------------
“Kredi kartlarındaki borç 200 milyon TL’yi aştı”
Vatandaşlar, son zamanlarda kredi kartlarına ciddi miktarda yöneldi. Ülkede dönen “sıcak para” günden güne eriyor. Türkiye’de bu konuda yeni bir düzenlemeye gidildi. Bizde de söz konusu düzenleme hayata geçebilir mi?
MEHMET SAYDAM: Türkiye’de Banka Düzenleme Kurulu (BDK), uzun zamandan beridir vatandaşının borçlanmasını sınırlamakla uğraşmaktadır. Çünkü Türkiye’deki bankalar maksimum düzeyde kar elde edebilmek adına ciddi şekilde kredi kartı dağıtarak halkı ciddi borç batağına yönlendirmiştir. Maalesef kullanıcının hataları ve bilgisizliği ile olsa bile sektörü büyüten bankacılık sektörü olmuştur. BDK, bir kişinin alabileceği kredi kartına karışmamakla birlikte toplam kredi kartı limitinin maaşının yüzde 70’inden fazla olamayacağı kararına varmıştır.
Söz konusu uygulama toplumu korumak adına yapılmıştır. Ayni zamanda Türkiye’de kredi kartlarına yapılan taksit sayılarına da düzenleme getirildi. Çünkü bir kredi kartı ile 24 aya varan taksitlendirmeler yaparak geleceğinizi bile ipotek altına alıyordunuz. Kuzey Kıbrıs’a baktığımda, bu adımların hiçbirinden söz etmek mümkün değildir. Türkiye’de kredi kartlarına kullanım bedeli ödenmezken, biz ödüyoruz. Ayni zamanda Türkiye’de bu uygulamaya karşı gelen sektör temsilcileri ciddi cezalar alırken, bizde ise böyle bir durum yoktur. Yasal olarak düzenleme yapılabilir. Ama biz ‘kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak için kredi kartı kullanın’ çağrısı yapıyoruz. Bu durumun çok ciddi yansımaları vardır. Merkez Bankası’nın en son dönemki verilerine göre kredi kartlarındaki borç 200 milyon TL’yi aşmış durumdadır. Vatandaşlar borçlarını ödeyebilmek için bankalara giderek tüketici kredi almaktadırlar. Ancak kredi faizleri de çok yüksek olduğu için bir anda daha kötü senaryo ile karşı karşıya kalıyoruz. Öldüğümüz anda da borçlu olarak ölüyoruz. Türkiye’deki uygulama bizde de hayata
geçmelidir. Hatta geç bile kalınmıştır.
--------------------------------
“Anapara ve faiz ipoteği geçmemeli”
Faiz oranlarına yönelik nasıl bir düzenleme yapılabilir?
MEHMET SAYDAM: Bu konu çok hassasiyetle izlenmektedir. Özellikle mağduriyet söz konusudur. Mazbata mağdurlarında gerçekten zor durumda olan kesim yüzde 10’dur. Geriye kalan kısım gününü gün edip, kullandığı parayı fütursuzca harcayıp devlet tarafından affedilmesini bekleyen kişilerdir. Devlet, durağan olan borçların belirli kat sayıları ile hesaplanmasına yönelik adım atılabilirdi. Geçmişten gelen borçlara kat sayılar da uygulandı. Aslında her halükarda krediye verilen ipotek değerinden daha fazla bir borç doğmamalıdır. Doğduğu an ipoteğin satışı gerçekleşmeliydi. Yasada bu da olmalıydı. Yasal düzenleme eksiktir. Yasal düzenlemenin birinci maddesi kredideki ipotekle borç sınırlı olmalıydı. Bankalar kendi riskini almalıydı. Ancak böyle bir düzenleme yapılmadı. Şu anki mevcut durumda da kredi faizleri yüksek dahi olsa, krediler kullanılmaktadır. Konu, geçmişten gelen batağa veya durağana düşen krediler ile ilgilidir. Ciddi sorun teşkil etmektedir. Ancak borcunun ödemeyenin ya da çekleri karşılıksız çıkanın hapis yattığı bir olgu ülkemizde yoktur. Borcu olan insan mahkeme tarafından eşit taksitlerle cezalandırılmaktadır. Taksitlerini ödemeyerek, mahkeme emrine karşı gelenler hapse atılıyor. Bu ayrımı toplum iyi yapmalıdır. Devlet, yasal olarak bankacılık sektöründe anapara ve faizin ipoteği geçemeyeceği üst limit belirlemesi gerektiğini düşünüyorum.
-----------------------------------
“Döviz borçlarından TL’ye geçiş yapın”
Bu şartlar altında şu anda borçlanma ne kadar doğrudur?
MEHMET SAYDAM: Vatandaşlar, kazandığı para birimi üzerinden satın almalıdır. TL faizi yüzde 12, sterlin veya dövizdeki faiz yüzde 8’dir. İlk başta “yüzde 4 daha az öderim” mantığıyla hareket edebilirsiniz. Ama yaşanan son olaylar gösterdi ki dövizde bir anda yüzde 30’dan fazla artış gerçekleşti. Kredi başvuruları da bu şekilde olmalıdır. Ticari krediyi alıyorsanız, yapacağınız yatırımın ne kadar sürede döneceğine dikkat etmelisiniz. Üç yıl ile sınırlı olmasına özen gösterilmelidir. Aksi halde ucu açık, uzun vadeli kredi olur ve sahip çıkamazsanız. Şahıs kredilerinde ise gerek kalmadığı sürece dövizin bu kadar dalgalı olduğu dönemde, borçlanılması taraftarı değilim. Aksine, döviz borcu olanlar elindeki atıl varlıkları satarak, borca yatırım yapmalı ve borçları yapılandırarak Türk Lirası’na geçiş yapılmalıdır.
Maliye Bakanı olsanız, yapılması gereken acil önlemler nelerdir?
MEHMET SAYDAM: Hali hazırda var olan ve tüketim endeksinde çok büyük maliyet yaratan yüksek vergi uygulamalarını aşağıya çekerdim. Kısa vadede ciddi mahran yaratır, ekonomiye can suyu verirsiniz. Şirketlerin elinde bulunan varlıklarını satarak, sermayelerine eklemesi durumunda vergiden muaf tutarım. Birikmiş olan sosyal sigorta borçlarına karşılık devletten KDV alacağı olan kişilere mahsup hakkı tanırım. Şirket evliliklerini desteklerim. Ödenmekte olan yüzde 37 gelir vergisini ve yüzde 10 kurumlar vergisi olan yüzde 47 matrahı yüzde 20-25 aralığına çekerek, kayıt dışı ekonomi yalanına son veririm. 5 kişiden fazla işçi çalıştıran ve 500 TL’den fazla kira geliri olan şirket, kişi ve işletmeleri için maaşları ile kira ödemelerine banka zorunluluğu getiririm. O zaman çalışanlar da gerçek maaşlarını alır, şirketler de gerçek giderlerini göstermiş olur. Buradan elde edilecek vergi çok yüksektir.
Küçük esnaf için neler yapılabilir?
MEHMET SAYDAM: Küçük esnaf, şu anda ciddi oranda sıkıntı çekmektedir. Lefkoşa ve Mağusa başta olmak üzere yeni alışveriş alanlarının yaratılması gerekiyor. Örneğin Lefkoşa ve Mağusa’daki Surlariçi’nde küçük esnafların, kafe ve barların denetlenebilir, yürünebilir, 24 saat açık olup hizmet verebileceği sistem yaratılabilir. Güney’den yürüyerek Kuzey’e geçen turistin dahi yararlanabileceği sistem yaratılırsa, küçük esnaf ciddi şekilde nefes alır. Adaya tamamen eğlence amaçlı gelen turiste sınır boyuna kumaşçı tekstilci açarak eğlence sektörünü kara yolu ile ulaşılmaz yaparsanız olmaz. Bu noktada ülke esnafı yeterli ticaret bilgisine sahip değildir. Yaz aylarında saat 19.00’dan dükkan kapatma alışkanlığından bir an önce vazgeçilmelidir. Gece 24.00’a kadar açık dükkanlara belediye meslek vergilerinde belirli oranda indirime gidilmelidir. Öte yandan vergisini zamanında ödeyen özel sektöre ciddi imkan sağlanmalıdır.
“Bir acenteye 2 milyon Euro teşvik”
Turizm konusundaki önerileriniz nelerdir?
MEHMET SAYDAM: Bizim ülkemizde ambargo yoktur. Bu durum konuşan bir yalandır. Ülkeye gelen yatırımcılar ciddi paralar harcayarak, oteller yapıyor. Buna karşılık devlet otellerin işletmeciliğine hiçbir teşvik vermez. Girdi maliyetleri çok pahalıdır. Buna karşılık turist getiren acentelere getirdiği kişi başına 150 Euro ödeme yapılır. Acenteler, otellerden daha fazla para kazanıyor. Ve üstelik ciddi teşvikleri de vardır. Geçtiğimiz günlerde bir acenteye getirdiği yolcuların toplamı için iki milyon Euro devletten teşvik aldı. Ancak acentelere verilen miktar teşvik yarıya düşürülse ve Ercan’dan gelen turiste 75 Euro’luk kredi kartı verilirse, çok büyük kazançlar elde edilirdi. Turistlere, bu kartı sadece küçük esnafta kullanabileceğini söylerdim. Böylelikle bütün turist sokağa akardı. Ülkeye 1,5 milyon turist geliyor. Onların yarısı teşvik alsa bu rakam 100 milyon Euro’dan fazla bir rakam ortaya çıkar. Öte yandan şunu da söylemek istiyorum. Örneğin internetten Türkiye’ye gitmek için bilet aldığınızda, biletlerin vergisi Türkiye’ye gidiyor. Bu ülkeye üç milyon yolcu gidip geliyor. Bu yolcuların yüzde 50’si internet üzerinden seyahat ediyor. Bir biletteki vergi 85 TL’dir. Örneğin 1 milyon yolcuda elde edilecek yıllık vergi geliri 17 milyon TL’dir. Biz bunu şu an alamıyoruz. Çünkü haberimiz yok. Biletler acentelerden alınsın ya da biletlerin vergileri alınsın.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
MEHMET SAYDAM: Ülke ekonomisinin kendi ayakları üzerinde durabilecek gücü vardır. Kendimize inanmıyoruz. İnansak, yaşadığımız sıkıntıları 36 ya da 48 ayda aşılması mümkündür. Bu topraklardaki hakkımdan da inancımdan da asla vazgeçmeyeceğim.