"Döviz hesaba katılmadı"

YENİDÜZEN’e konuşan eski maliye bakanları ve uzmanlardan 2020 bütçesine ilişkin uyarı

 

Maliye Bakanlığı yapmış isimler Birikim Özgür ve Serdar Denktaş ile ekonomist-akademisyen eski bürokrat Berkan Tokar, bütçe hazırlanırken 2020’de yaşanabilecek olası döviz dalgalanmalarının hesaba katılmadığını söyledi ve uyardı: "Yıl sıkıntılı geçecek mi? Bu tamamen dövize bağlıdır. İç borçlanma gelecek nesillere ihanettir, TC destekleri riske girebilir"

 

 

 

Birikim Özgür:

  • “2019 bütçesinin mesajını gören dönemin Başbakanı Tufan Erhürman ‘bir iç pakete ihtiyacımız var’ diyordu. Yani bir anlamda mali disiplin ve yapısal reformlar için toplumsal bir zemin oluşturma çabası içerisinde olan bir Başbakan görevdeydi”
  • “2020 yılına girilirken maalesef tam tersine bir başıboşluk yaşanıyor. Ortada bir bütçe açığı var ama bununla nasıl başa çıkılacağı konusunda kamuoyuna doyurucu açıklamalar yapılmıyor”
  • “Dış desteklerin yani Türkiye ile imzalanacak protokolün de riske girme olasılığı bana göre yüksek”
  • “Borçlanma gelecek nesillere ihanettir. Geçmişten bugüne yaptığımız hataların cezasını çocuklarımıza çektirmemiz son derece yanlış bir tercihtir”
  • “Geriye sadece siyasi irade sergileyerek giderleri azaltıcı ve gelirleri artırıcı dengeli birtakım
  • tedbirlerle bütçe açığını azaltma ve mali disipline dört elle sarılma opsiyonu kalıyor”

 

Berkan Tokar:

  • “Bakanlıkların vaat ettiği ciddi gelirler var, ancak bunun bütçeye yansıtılmadığı görülüyor”
  • “Bütçenin büyüme oranı, enflasyon oranının altındadır. Yani bütçemiz aslında küçüldü. TC’den gelecek katkının da bütçede olacağı öngörülmüştür”
  • “Ancak 578 Milyon TL açık öngörülürken, 1 Milyar 440 Milyon TL de Türkiye katkısı görülüyor. Dolayısıyla, açığımız 2 Milyardır aslında.”
  • “Bakanlığın vergilerde artışa geçeceğini düşünmüyorum. Çünkü bu zaten kontrolden çıkmış kayıt dışılığa ön ayak olacaktır”

 

Serdar Denktaş:

  • “İç borçlanmaya gerek yoktur. Türkiye’den gelecek katkıların da nerelerde kullanılacağı bellidir. TC kaynaklarının harcanacağı yerler zaten belli olduğu için ek bir gelir isteme olanağı yoktur.”
  • “Yıl içinde hayat pahalılığının gerçekleşmesi düşük gösterilecek veya maaşlara tam yansıtılmayacak gibi görülüyor”
  • “Gelirler bütçede bazı kalemlerde düşük tutuldu ancak daha fazla gelir elde edilecektir. Kapanmayacak bir açık değil, sıfırlanabilecek bir açıktır. Yıl sıkıntılı geçecek mi? Bu tamamen dövize bağlıdır”
  • “Geçen sene ana muhalefetteyken ‘yalancı’ gibi suçlamalar ve saldırılarda bulunmuşlardı. Bize en önemli uygulamalarda kendi becerileri olmadığını gösterdiler.”

 

 

Dila ŞİMŞEK

2020 bütçesinin görüşülmeye başlanmasıyla, ekonomi ve maliye uzmanları öngörülen bütçeyi yorumladı, olası döviz dalgalanmasının riskine işaret etti.

YENİDÜZEN’e değerlendirmelerde bulunan eski maliye bakanları Birikim Özgür, Serdar Denktaş ve eski bürokrat Berkan Tokar bütçede ‘gelirin az, açığın ise olması gerekenden yüksek gösterildiğine’ işaret etti.

Eski Maliye Bakanı Birikim Özgür, iç borçlanmanın ekonomiyi ve Kıbrıs Türk halkını daha da sıkıntıya sokacağını belirterek, yapısal olarak uzun yıllardır kamu bütçesinin ciddi kronik sorunları olduğunun konuşulduğuna dikkat çekti.

Bunun yanı sıra Eski Maliye Bakanı Serdar Denktaş ise, 578 Milyon TL’lik borcun sıfırlanabilecek bir borç olduğunu ve her şeyin döviz ile hükümetin politikasına bağlı olduğunu kaydetti.

Bütçe ile ilgili görüş bildiren Ekonomist- akademisyen eski bürokrat Berkan Tokar, bütçede bakanlıkların çalışmalarının öngörülmediğini vurgulayarak, özellikle Çalışma Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı’nın toplayacağı vergilerin bütçeye yansıtılmadığını söyledi.

“Dövizdeki dalgalanmalar hesaba katılmadı”

Uzmanlar, 2020’de yaşanabilecek olası döviz dalgalanmalarının da hesaba katılmadığını savunarak, yaşanacak artışlarla ülke ekonomisinin direkt etkileneceğini söyledi. Bu nedenle önceden tedbir ve önlem alınması gerektiğine işaret edildi.

 

 

Birikim Özgür: “Borçlanma gelecek nesle ihanettir”

“Kıbrıslı Türklerin sırtındaki en büyük yükün iç borçlar olduğunu unutmamak gerekiyor”

Eski Maliye Bakanı Birikim Özgür, 2018 yılı içerisinde yaşanan döviz krizine bağlı geçici yüksek enflasyon döneminin olumsuz etkilerinin sürdüğünü söyledi.

Bu yıl için 851 milyon öngörülen bütçe açığı 2020 yılı için 578 milyon olarak öngörüldüğünü dile getiren Özgür, yapısal olarak uzun yıllardır kamu bütçesinin ciddi kronik sorunları olduğunun konuşulduğuna dikkat çekti.

Özgür şu şekilde konuştu: “En temel sorun kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılamıyor oluşudur. Bu sorunu aşmak için iki enstrüman kullanılabilir. Birincisi mali disiplindir. Mali disiplinden kasıt gelirlerle giderlerin birbirini karşılamasını sağlayacak şekilde dengeli bir bütçe hazırlanması ve yıl içerisinde bütçe disiplinine uyulmasıdır. İkincisi de yapısal reformlardır. Yapısal reformlar eliyle kaynakların daha etkin ve verimli kullanılmasını sağlayacak biçimde sistemde birtakım düzenlemelere gidilmesi, kamusal hizmetlerin kalitesinin artırılması, ekonomik büyümenin önündeki kamudan kaynaklanan engellerin ortadan kaldırılması ve kamunun ekonomik anlamda rekabet gücümüzü artıracak tarzda etkili bir yönetim sergilemesi gerekiyor”

“Ortada bir bütçe açığı var ama bununla nasıl başa çıkılacağı konusunda kamuoyuna doyurucu açıklamalar yapılmıyor”

Özgür, siyasetin sisteme bu çerçevede müdahale edebilecek istikrarı yakalayamadığı için her sene aynı sorunların konuşulduğunu ifade etti. Özgür şöyle devam etti: “2009 yılındaki 622 milyonluk bütçe açığı krizinin ardından mali disiplin enstrümanı ile bütçenin 7-8 yılda denkleşmesi sağlanmıştı ancak yapısal reformlar ihmal edildiği için bu yapı ilk krizde kumdan kale gibi çöktü. 2019 ve 2020 bütçelerin farklılıklarından ziyade öngörülen bütçe açıkları nedeniyle benzerlikleri ön plana çıkıyor. Her iki bütçe de siyasete ‘mali disiplin enstrümanına sıkı sıkıya sarıl, yapısal reformları da ihmal etme’ mesajını net biçimde veriyor. Fark olarak şu nokta önemli ki 2019 bütçesinin mesajını gören dönemin Başbakanı Tufan Erhürman ‘bir iç pakete ihtiyacımız var’ diyordu. Yani bir anlamda mali disiplin ve yapısal reformlar için toplumsal bir zemin oluşturma çabası içerisinde olan bir Başbakan görevdeydi. 2020 yılına girilirken maalesef tam tersine bir başıboşluk yaşanıyor. Ortada bir bütçe açığı var ama bununla nasıl başa çıkılacağı konusunda kamuoyuna doyurucu açıklamalar yapılmıyor. Bu da 2020 bütçesi görüşülürken kriz algısını güçlendiren siyasi bir etmen olarak dikkat çekiyor”

“Türkiye ile imzalanacak protokolün de riske girme olasılığı yüksek”

“2007, 2008 ve 2009 yıllarında yerel bütçe açığı dış destekle kapatılmıştı. Dış desteklerin bütçe açığına kaydırılması neticesinde üretim neredeyse durmuştu. Şöyle ki, imalat sanayii reel büyüme hızı 2008 ve 2009 yıllarında yüzde -13,4 ve yüzde -10,7 olmuştu. 2013, 2014 ve 2015 yıllarında mali disiplini tavizsiz uygulayan siyasi yaklaşım neticesinde üretim oldukça artmıştı. 2013 yılında yüzde 2,4 büyüyen imalat sanayii 2014 yılında yüzde 10,8 ve 2015 yılında da yüzde 23,9 büyümüştü. UBP-DP hükümetinin kurulmasıyla birlikte rehavet dönemine girilmiş ve bu büyüme oranlarında ciddi düşüşler yaşanmıştı. Bu rehavet ortamı aynı zamanda dış desteklerin realizasyonunu da olumsuz etkilediğinden hızlı bir küçülme dönemine girildi ve 2018 yılında imalat sanayii yüzde 16,2 küçüldü. Dolayısı ile mali disiplin ve yapısal reformlar konusunda kararlılık dış desteklerin realizasyonunu da tetikleyeceğinden üretimin hızla artması mümkün olabiliyor. Aksi senaryoda dış desteklerin yani Türkiye ile imzalanacak protokolün de riske girme olasılığı bana göre yüksek. Bu elbette ki teknik bir değerlendirme ve ideal koşullarda yani Türkiye’nin de desteklerini teknik bakış açısıyla yaptığı ön kabulüne dayanıyor. Türkiye iç siyasete müdahale etmek için farklı bir yaklaşım sergilerse de (günahı Türkiye'nin boynunadır) çünkü hem kendi yurttaşlarından topladığı vergileri çarçur etmiş olur hem de buradaki değişim mücadelesine zarar vermek pahasına siyasi bir yaklaşım sergilemiş olur. Diğer yandan kamu maliyesinin sırtındaki hatta Kıbrıslı Türklerin sırtındaki en büyük yükün iç borçlar olduğunu unutmamak gerekiyor. Borçlanma gelecek nesillere ihanettir. Geçmişten bugüne yaptığımız hataların cezasını çocuklarımıza çektirmemiz son derece yanlış bir tercihtir. Kaldı ki borçlanma mali disiplin prensibine de aykırı bir yöntem olup günü kurtarmaya odaklanmak anlamını taşır. Geriye sadece siyasi irade sergileyerek giderleri azaltıcı ve gelirleri artırıcı dengeli birtakım tedbirlerle bütçe açığını azaltma ve mali disipline dört elle sarılma opsiyonu kalıyor. İlaveten yapısal reformlara da gerekli önem verilirse birkaç yılda çok ciddi başarılar elde edilebilir. Buna inanmak ve kararlı uygulamalara gitmek için öncelikle siyasi istikrar ortamının yakalanması gerekir. Belki de her şeyi bir yana bırakıp sadece bunu konuşmak ve siyasi istikrar ortamını yakalayacağımız düzenlemelere gittikten sonra yapısal düzenlemelere odaklanmak siyaseten en doğrusu olacaktır.”

“Kendi kendine yetmesi hedeflenen şey ekonomi değil kamu sistemidir”

Özgür, ‘kendi kendine yetebilen bir sistem’ hakkındaki görüşlerini şu şekilde açıkladı: “Kendi kendine yetmesi hedeflenen şey ekonomi değil kamu sistemidir. Dünyada hiçbir ekonomi kendi kendine yetemez. İlla ki karşılıklı bağımlılık ilişkileri kurulması esastır. Devletler arasındaki ilişkilerde her zaman için birinci gündem maddesi ticaret hacminin artırılması oluyor. Hiçbir ülke ekonomide bağımsız değildir, olamaz. Ancak her ülkenin kamu sistemini ekonomiye yük olmaktan kurtarıp ekonomiyi destekleyici bir hale sokma sorumluluğu vardır ki bu da esasta kendi halklarına karşı bir sorumluluktur çünkü kendi kendine yetemeyen kamu sistemleri maalesef birden fazla nesli etkileyecek şekilde o ülkelerde yaşayanlara daha az kamusal hizmet hatta borç yükü ile yaşamayı dayatmaktadır. Kamu sistemi ile ekonomiyi ayrıştırmamız bu açıdan önemli. Elbette kamunun mali sürdürülebilirliğinin ekonomik sürdürülebilirlik için bir ön şart olduğunun da bilinciyle. Dolayısı ile siyaset açısından dezavantajlı olsa da güçlü ekonomi için öncelikle mali disiplinin sağlanması teknik olarak bir gereklilik olarak karşımızda duruyor. Biz küçük bir ekonomi olmanın avantajıyla eş zamanlı olarak mali disiplin ve yapısal reformlara odaklanarak hem kamu bütçemizi toparlayabiliriz hem de ekonomimizin rekabet gücünü artırabiliriz. Bunun için siyasi kültürün değişmesi ve toplumsal çıkarlar etrafında kenetlenmemiz çok önemli. Siyaset kamu kaynaklarını siyasi avantaj için enstrüman olarak kullanmamaya özen göstermeli. Aynı zamanda hükümet programları, orta vadeli programlar ve dış destekleri düzenleyen uluslararası anlaşmalar arasında bir uyumun sağlanması büyük önem taşıyor. Bu bağlamda örneğin toplumsal yararı gözeterek dış yardımların etkili kullanılmasının önemini anlatırken ve siyasetçilerin bu konuda dikkatli olması gerektiğini ortaya koyarken birilerinin bu yaklaşımı yurtseverlikle tezat bir yaklaşım gibi topluma lanse etmesi bize çok vakit kaybettiriyor. Bu ülkede bir avuç insanız. Kimse kimseden daha yurtsever değildir. Herkes bu ülkeyi ve insanını seviyor. Burada mesele biraz da samimiyetle ve demagojiden medet ummadan toplumsal hedeflere dair insanımıza doğruları anlatabilmektir. Ancak bu sayede kendi kendine yetebilen bir sistem ve güçlü bir ekonomi hedeflerine yakınlaşma mümkün olabilir.”


 

Berkan Tokar:  “Bakanlıkların vaat ettiği ciddi gelirler var, ancak bunun bütçeye yansıtılmadığı görülüyor”

Ekonomist ve akademisyen Berkan Tokar, 2020 bütçesinde, bakanlıkların öngördüğü gelirlerin yansıtılmadığını kaydetti. Tokar, gelirin çok daha fazla olması gerektiğine işaret etti.

Tokat şu şekilde konuştu: “2019’da Maliye Bakanlığı ekstra mahalli gelir elde etti. 2020’de de bu sürecektir. Bütçenin büyüme oranı, enflasyon oranının altındadır. Yani bütçemiz aslında küçüldü. TC’den gelecek katkının da bütçede olacağı öngörülmüştür. Aslında gelirde öngörü kısıtlıdır çünkü küçülen bir gelir gözlemliyoruz. Baktığımızda, Başbakanlık ve Maliye Bakanlığı’nda da sözleşmeli personel giderlerine artış var. Memur maaşları, enflasyon artışına göre verildiği için, bu çok da ideal bir durum değil. Bütçenin yetip yetmeyeceği ise, 2020’de hükümetin ülkeyi nasıl yöneteceğine bağlıdır. Ancak 578 Milyon TL açık öngörülürken, 1 Milyar 440 Milyon TL de Türkiye katkısı görülüyor. Dolayısıyla, açığımız 2 Milyardır aslında.”

“Bütçede bakanlıkların olası geliri öngörülmemiş”

Gelir öngörülerinin gerçekçi olmadığını vurgulayan Tokar, “Ekonomi gözüyle baktığımıza, bakanlıkların ciddi uğraşlarını görüyoruz. Çalışma Bakanlığı’nın af ilanı ve kayıt dışılığı durdurmaya yönelik çalışmaları, ekstra vergi geliri demektir. Turizm Bakanlığı 2 Milyon turist getirmeyi hedefliyor. Havaalanında her gelip giden yolcu için 15 Euro gibi bir gelir söz konusudur. Bu gelirin cirosu da yansır. Ancak bütçede bu gibi beklenen gelirler öngörülmüyor.”

“Tahminimce, eldeki bütçe ile idare edilmeye çalışılacak”

2020’de vergilerin yükseltilmesinin, özellikle kayıt dışılığı tetikleyeceğini söyleyen Tokar, şöyle devam etti: “Bakanlığın vergilerde artışa geçeceğini düşünmüyorum. Çünkü bu zaten kontrolden çıkmış kayıt dışılığa ön ayak olacaktır. Tahminimce, eldeki bütçe ile idare edilmeye çalışılacak. Kendi kendine yeten bir ekonomi oluşturmak adına, vergi arttırmadan ülkenin gelirini arttırmaya çalışılmalı ve bu yönde hamleler yapılmalıdır”

 


Eski Maliye Bakanı ve Milletvekili Serdar Denktaş:  “Kapanmayacak bir açık değil, sıfırlanabilecek bir açıktır”

“Bütçede büyük bir açık yoktur. Bütçe hazırlama tekniği olarak, gelirler düşük, giderler ise yüksek gösterilir. Yılsonuna kadar, 578 Milyon TL’lik açık sıfırlanabilir. Hükümettekilerin, ana muhalefetteyken bizleri suçladığı gibi bir suçlamada bulunmak istemiyorum. Bütçe hazırlayan kişiler benim ekibim ve eminim ki ellerindeki şartlara göre en iyi bütçeyi hazırlayacaklardır. Önemli olan, bu bütçeyle hükümetin nasıl bir yönetim şeklinde bulunacağıdır. Bütçenin şu ankinden farklı hazırlanabileceğini düşünmüyorum. 2019 ve 2020 bütçelerini kıyasladığımda büyük farklar görmüyorum. Hayat pahalılığı büyütüldü ve bazı yatırım kalemleri, sosyal destekler ortadan kaldırıldı. Turizm bütçesi geldiğinde de uygulamada sorunlar çıkabilecek bir model var. Bu da turizm bakanlığı ile görüşülecektir.”

“Bize en önemli uygulamalarda kendi becerileri olmadığını gösterdiler”
“İç borçlanmaya gerek yoktur. Türkiye’den gelecek katkıların da nerelerde kullanılacağı bellidir. TC kaynaklarının harcanacağı yerler zaten belli olduğu için ek bir gelir isteme olanağı yoktur. Yıl içinde hayat pahalılığının gerçekleşmesi düşük gösterilecek veya maaşlara tam yansıtılmayacak gibi görülüyor. Gelirler bütçede bazı kalemlerde düşük tutuldu ancak daha fazla gelir elde edilecektir. Kapanmayacak bir açık değil, sıfırlanabilecek bir açıktır. Yıl sıkıntılı geçecek mi? Bu tamamen dövize bağlıdır. Geçen sene ana muhalefetteyken ‘yalancı’ gibi suçlamalar ve saldırılarda bulunmuşlardı. Bize en önemli uygulamalarda kendi becerileri olmadığını gösterdiler.”

 

Özel Haber Haberleri