Ekonomi’deki dengeleri doğrudan etkileyen döviz kurları, belli dönemlerde hafif düşüşler yaşansa da, uzun zamandır artıyor. Döviz kurlarının yükselmesi, enflasyonu ve pahalılığı da artırıyor.
Bu yıl içindeki,döviz kurlarındaki gelişmelere bakacak olursak, Ocak ayından bu yana, Türkiye de yerel seçimler öncesinde, döviz kurlarında kademeli bir yükseliş olmuştur.
Hatırlanacağı üzere, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra döviz kurlarında patlama yaşanmıştı. Zira, uzun süre Merkez Bankası vasıtasıyla kurlar baskılanmıştı. Yerel seçimler öncesinde ise, kademeli olarak artışlar yaşandı.
Bundan dolayı, döviz kurlarında yerel seçimler sonrasında büyük artışlar görülmemiş, Merkez Bankası’nın da, hemen seçimler öncesinde, önemli oranda faiz artırıma gitmesiyle birlikte, döviz kurların da dengelenme görülmüştür.Ancak, TL’nin, döviz kurları karşısında son 1 yıllık kaybı da ortalama yüzde 68 düzeyindedir.
Umarım, döviz kurları yıl içinde de dengeli bir seyir izler. Önümüzdeki dönem önemlidir.Türkiye’de şu anda yıllık enflasyon yüzde 68.5, politika faizi yüzde 50, mevduat faizleri de ortalama yüzde 55-60 bandında seyretmektedir.Nisan ayı enflasyonu açıklandığı zaman, enflasyon oranındaki gelişmeyi daha net görebileceğiz.
Öte yandan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), geçtiğimiz hafta, politika faizini ( bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı) yüzde 50 seviyesinde sabit bıraktı. Ekonomistlerin beklentileri de faizin sabit bırakılacağı yönündeydi. Geçen ay gerçekleştirilen toplantıda ise, politika faizi 500 baz puan(yüzde 5)artırılmıştı.
TCMB, yaptığı açıklamada, enflasyonu geriletecek olan parasal ve finansal koşulları sağlayacağını ve fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda, elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacağını belirtti.
Bu açıklama da bize, MB’nın, ileride ilave faiz artışına açık kapı bıraktığını gösteriyor. Bu karardan sonra, döviz kurlarında dengeli bir seyir gözlemlendi.
Faizlerin hala enflasyonun altında olması nedeniyle, negatif TL faiz getirisi devam ediyor. Önümüzdeki dönemde faizlerin, bir miktar daha yukarıya çıkıp, enflasyon rakamlarının üzerine gelmesi halinde, kurlarda çok fazla artış olmayabilir. Tabi ki, yapısal diğer reformların da yapılması şarttır.
Bunun yanında, enflasyonun yıl içinde nasıl gelişeceği de çok önemlidir. Kredi faizlerinin artması, tüketici kredileri ve talepteki artışı engelleyebilecek ve bir nebze olsun enflasyonla mücadelede olumlu bir etki yaratabilecektir.
Ayrıca, Kredi derecelendirme kuruluşlarının,Türkiye’nin ekonomik görünüm puanlarında bir artış olursa, bu da, Türkiye ekonomisindeki gelişmelere olumlu yansıyacak ve Türkiye’nin dış kaynak bulmasına, yabancı sermaye girişine de yardımcı olacaktır.
Türkiye’deki siyasi gelişmeler de, ekonomiyi doğrudan etkilemektedir. Türkiye’nin Amerika, Batı Avrupa, İsrail ve komşularıyla ilişkileri de, ekonomik gelişmelerde önemli bir rol oynamaktadır
Önümüzdeki dönemde, Siyasi konularda gerginlikler olmazsa, ekonomik gelişmeler de, bundan olumlu etkilenebilecektir.
Turizm mevsimi yaklaşıyor. Türkiye’ye döviz girişi artacak. İhracattaki gelişmelerle birlikte de döviz ihtiyacı bir nebze olsun giderilecek. Cari açıkta da bir miktar gerileme var.Döviz kurlarında da aşırı yükselişler olmazsa, döviz rezervlerinde de artış olabilir. Dünya Bankası ile önemli bir kredi anlaşması imzalanmıştır. Bunlar olumlu gelişmelerdir.
Türkiye’de bir sonraki seçimin 4 sene sonra olduğunu düşündüğümüz zaman, bu durum seçim ekonomisi uygulanmamasını ve bütçe açıklarının azalmasını da sağlayacaktır.Türkiye ekonomisinin istikrar kazanması anlamında, uzun zaman seçim olmaması bir avantajdır.
Döviz kurlarının yükselmemesi, KKTC’ de de enflasyonu aşağıya çekecektir. Bu da pahalılığı bir nebze yavaşlatabilir. Burada hükümet tarafından alınacak tedbirler de çok önemlidir.Ancak, hiç tedbir alınmıyor. Hükümet, gerekli önlemleri almıyor ve normal bir vatandaş gibi, yaşanılanları seyrediyor.
Döviz kurlarında ve petrol fiyatlarında görülebilecek düşüşlere istinaden, başta akaryakıt, gaz ve elektrik gibi temel maddelerde indirim yapılmasını halk ve sektörler beklemektedir. Döviz ve petrol fiyatlarındaki artışlar, piyasaya hemen zam olarak yansırken, indirimleri de halkımız görmek istemektedir.
KKTC Hükümeti’nin öncelikli görevi, kurultay hesapları değil, enflasyonla mücadele, bütçe disiplini, ekonomik büyüme politikalarını hayata geçirmek olmalıdır.Fakat, Hükümet’in elinde uygulayacağı orta vadeli program dahi yoktur.
Zaten, ülkede son 5 senedir, orta vadeli program yapılmamıştır. Oysa, Türkiye, bütün ekonomik politikalarını OVP’ye göre uygulamaktadır.
Öte yandan, hazırlıklarına geçtiğimiz yıl yaz aylarında başlanan, 5 yıllık kalkınma planı çalışmaları ne aşamadadır? Şubat ayında tamamlanacağı söylenmişti.Bu yıl içinde tamamlanma ihtimali var mıdır? Bu konuda, Hükümet sessizliğe bürünmüştür.