Levent Özdağ
Metin Erduran ve Yönetmen Tamer Garip… Kıbrıs Türk sineması için çaba gösteriyorlar… Daha önce vizyona ilk kez Cannes Film Festivali’nde giren yönetmenliğini Tamer Garip’in yaptığı Kod Adı Venüs filminden sonra Cannes Film Festivali’nde 13 Mayıs’ta vizyona girecek olan Dr. Dilara filmi Kıbrıs için büyük bir tanıtım olacak. Erduran ve Garip, Sweet Orange Productions adında film şirketi kurarak Kıbrıs Türk sinemasına ilerisi içi yatırım yaptılar… İkili ile Dr. Dilara filmini ve film sektörünü ADRES KIBRIS için konuştuk…
• Film sektörü ile tanışmanız nasıl oldu?
• Metin Erduran: Film ile tanışmam Tamer hocamın bana attığı bir mesajla başladı. “Dr. Dilara diye filmimiz var ve bu filmde rol almak ister misin” diye sordu. Benim hiçbir şekilde film ve dizi geçmişim yoktur. Şaşırdım ilk önce. Sosyal medyadan paylaştığım Şeker Portokalı Ağacı sohbetleri var. Hocamız oradan beni biliyordu. Belki oradan benim böyle bir altyapım olduğundan esinlendi. Bunun yanında kuzenim Gökçe Keçeci de filmin sanat yönetmenidir, beni önerdi ve ben de kabul ettim.
• Filmde nasıl bir rol alıyorsunuz? Duygularınız neler?
• Metin Erduran: Filmde aldığım rol Dr. Dilara’nın babası diplomat Metin rolünü oynuyorum. Nasıl bir oyun çıkardığım seyircinin takdirine kalmıştır. Hocamız iyi bir rol çıkardığımıza dair övgüler yağdırdı. Esas belirleyici olacak olan seyircinin takdiri olacaktır. Filmin çalışmaları başladıktan sonra benim laboratuarın üst kısmındaki dairenin filmde Dr. Dilara’nın evi şeklinde bir film seti olabilir mi diye düşündük ve oldu. Hem çekim tekniği, hem de evin kendi konumu nedeniyle uygun bulundu. 5 ay kadar dairede çekimler yapıldı. Film tabii benim açımdan oldukça zor geçti. Hem de ekibin sahnelerini izlerken gördüm ki gerçekten çok zorlandılar. Çünkü Hollanda’dan tanınmış bir görüntü yönetmeni geldi. Daha önceki Kod Adı Venüs’ün de görüntü yönetmeniydi. Profesyonel bir ekip ve kısıtlı bir süresi vardı, o yüzden bitirmek zorundasınız. Sonuçta film bitti. Tamer hocam ile tanıştık ve iyi bir dostluğumuz oldu. Filme ve hocaya benim bir sempatim oluştu. Her şeyden önce beni etkileyen şey filmi yazan, yöneten Kıbrıslı insanlar. Oyuncuların birçoğu amatör kendi insanlarımız, mekânlar tamamen Kıbrıs’ta geçiyor. Sanat yönetmeni ve misafir sanatçımız Cengiz Bozkurt ülke dışından katılanlar. Kıbrıs’ın sinema geleceğine ben de önem verdiğim için nasıl bir katkı yapabilirim diye hep düşündüm. Kıbrıs Türk insanının pek çok şeyi başarabildiği gibi sinema dünyasında da belli bir yerlere gelebileceğini düşündüm. Hocanın çalışmalarını, yönetmenliğini gördüm ve gerçekten inandım ki gerek hocamız gerek diğer Kıbrıslı yönetmenlerle Kıbrıs Türk sineması yurt dışında ses getirebilir. Nitekim Kod Adı Venüs ses getirmiştir. Film bittikten sonra sponsor arayışı ile çok araştırmalar yaptık. Gerek devletten, gerekse özel kurumlardan. İnanın çok zorlandık, çok çaba sarfettik ama istediğimiz sponsorları bulamadık. TC-KKTC arasındaki ekonomik protokolün imzalanmaması nedeniyle hiçbir yetkili kurumdan gerekli desteği alamadık. Devlet kurumları bize hep sempati ile baktı ama katkı yapamadılar. Yakın Doğu Üniversitesi ana sponsorluk katkısı vermiş olsa bile yeterli miktarı bulamadık. Bu durumda ya filmden vazgeçecektik ya da bir şekilde hayata kazandıracaktık. Burada kişisel olarak ben devreye girdim ve kişisel olarak bu yatırımı yaptım.
FİLM ŞİRKETİ
• Kıbrıs Türk sinemasına film şirketi kurarak giriş yaptınız. Hedefler neler?
• Metin Erduran: Tamer Garip hocam ile Sweet Orange Productions diye bir film şirketi kurduk. Kıbrıs’ta ilk veya ilklerden biridir. Filme ve hocama da inandım. Kıbrıs Türk sineması adına da bir şeyler yapabilirsem bir sanatsever olarak bana mutluluk verecektir. Şirketi kurduktan sonra filmin tamamlanması için çabalar sarf ettik. Kod Adı Venüs filmden sonra ikinci kez Cannes Film Festivali’nden Dr. Dilara filmi 13 Mayıs’ta gala yapacak. Orada Kıbrıs Türk sineması adına bir gösteri yapmış olacağız. Sponsorluk yapabilseydik orada bir stand açma amacımız vardı. Kuzey Kıbrıs adına yer alacaktı stand ve orada hem filmin tanıtımını yapacaktık hem de ülkenin tanıtımını yapacaktık. Cannes Film Festivali’nin büyük bir ses getireceğine inanıyoruz ve hazırlıklarını büyük bir heyecanla yapıyoruz.
Kurduğumuz şirketle eğer kurduğumuz hedefleri başarabilirsek yolumuza devam etmek istiyoruz. Hedefimiz vardır, aklımızda olan projelerimiz de vardır. Ancak film çekme konusu işin içine girdiği zaman anladım ki çok büyük özveri isteyen bir iştir. Dar bütçelerle olabilecek bir şey değil. Benim gözlemlediğim en asgari yarım trilyon paraya ihtiyacınız vardır. Dr Dilara filmi 650 bin TL’ye mal oldu.
KADIN VE KAYIPLAR
• Filmin yönetmeni olarak filmi nasıl görüyorsunuz, neyi anlatıyor?
• Tamer Garip: Bu film Kıbrıs’ta kızı kaçırılan bekâr annenin bir hikâyesi gibi görünüyor. Ama aslında güçlü bir kadını, ideal bir kadını, zorluklara karşı direnebilen bir kadını anlatan bir filmdir. Filmde toplu mezarlar işlenmektedir. Dr Dilara Kıbrıs’taki toplu mezarları araştırmaktadır. Filmin sonunda zaten film Kıbrıs’taki tüm kayıp şahıslara ithaf edilmiştir. Bu konuyu da gündeme getiren bir filmdir. Kadın konuları, sosyal konular Kıbrıs’ın bazı gerçeklerini gündeme taşıyan bir filmdir. Gizemi var, macerası var, hafif aksiyonu olan 85 dakikalık dolu bir filmdir.
• Filmde kaç kişi yer alıyor? Kamera arkasında ve önünde…
• Tamer Garip: Yaklaşık 100’ün üzerinde filmde emeği geçen 120-140 arasında bir rakamdan bahsediyoruz. Filmde asıl oynayan 20 kişilik bir ekip vardır. Bir 100 kişi de filmin oyuncu kadrosunda yer alıyor. 8-10 kişi başrolde yer alıyor. Konuk sanatçı olarak Türkiye’den Cengiz Bozkurt geldi. Baş rolde Ruhsan Ankay var. Kıbrıslı bir tiyatro mezunu arkadaşımız. Baş rolü alıp taşıyan biridir. Ercan Saymen diye bir arkadaşımız var. Pembegül Bayram, Buse Kırpala var. Bu arkadaşlarımız gerçekten güzel oyunculuklar sergilemişlerdir.
HERKESE AÇIK FESTİVAL
• Cannes Film Festivali’ne daha önce Kod Adı Venüs filminiz yer almıştı. Kod Adı Venüs ve Dr. Dilara filmleri için nasıl bir yol izlendi?
• Tamer Garip: Cannes Film Festivali 1939’larda faşist Mussolini’nin kurduğu festivale karşı bir sosyalist bir alt yap ile kurulmuştur. Yaklaşımları, Cannes Film Festivali’nde film yapan herkes gösterim yapabilir şeklindedir. Oraya katılırken fark etmiyor ülkesi neresidir, görüşler sağ mı sol mu diye, her şeyi kabul eden bir yapısı vardır. Cannes Film Festivali katılmak istediğinizde filminizi alır ve sizi değerlendirir. 11 Mayıs- 22 Mayıs arasında 3 bin 600 film gösterilecek. 100’e yakın farklı ülkeden gelenler vardır. 3 bin 600 film arasından 60 filmi yarışmaya seçiyorlar. 60 filmin yönetmenlerine, oyuncularına davetiyeler gider. Filmlerinin ne zaman gösterileceği de söylenir ve onlar festivalin sonuna kadar misafir edilirler. Cannes Film Festivali’nde geriye kalan filmler orada gösterilir. Amaçları Dünya’daki film yapımcılarını birbiri ile tanıştırmaktır. Ben ikinci filmimi yaptığım için özel bir kulübe aldılar. Yaklaşık 500 yapımcı var. Her sabah bizim özel toplantılarımız olacak. Ülkeler arası film yapabilir miyiz filan gibi konuşmalar geçecek. Onlar bizim, biz onların filmlerini izleyeceğiz. Cannes bunu değişik logolarla anlatıyor. Herkesin rozetleri vardır. Benim mesela daha önce Cannes’da filmim gösterildiğine dair rozet takıyorum. Mesela diğer arkadaş seçilmiş ise onun yarışmaya da kaldığını gösteren rozetleri var.
• Dr. Dilara filmi ilk kez Cannes Film Festivali’nde mi gösterilecek?
• Tamer Garip: Dr Dilara filmi ilke kez Cannes Film Festivali’nde gösterilecek. Kod Adı Venüs de öyle olmuştu, genelde öyle tercih ediyorum. Dünya ile bir tanışmışlık oluyor. Orada tavsiyeler oluyor. Bir çeşit eğitim alıyoruz orada. Sabah 9’dan akşam 8’lere kadar toplantılar, görüşmeler olacak. Film nabzının attığı yere gidiyoruz. Ülkeler orada kendi reklamlarını yapıyor ki kendi ülkelerinde film çekilsin diye. 11 günde 60 bin kadar filmciler girip-çıkacak festivale. Kıbrıs’ta da filmin galası ilerleyen zamanda belirlenecek bir tarihte gösterilecek.
FİNANS SORUNU
• İlerisi için Cannes Film Festivali’nde yarışmaya katılabilecek duruma nasıl gelebiliriz?
• Tamer Garip: Açık söyleyeyim biz filmimizi geçen sefer de yarışmaya yetiştiremedik, bu kez de öyle oldu. Özel bir bilgidir. Eylül, Ekim’de başlıyoruz film çekmeye ve yaşadığımız finansal sıkıntılardan dolayı filmin yarışma bölümüne girme tarihi Mart’ın 10’u gibi bir şeydi. Finans sorununu çözüp yarışma zamanına filmleri yetiştirebilirsek şansımız olmadığına inanmıyorum. Yarışmada derece almış olsam mesela beni görmek isteyen paralı yatırımcılar sıraya girer. Bu şekilde kapılar açılıyor. Yani orada ülkeler kendilerini tanıtmakla meşgul oluyor.
• Hedef olarak kendinize ne koydunuz? Belli bir hedef var mı?
• Tamer Garip: Sadece Cannes Film Festivali değil bir çok festivale katılmayı istiyoruz. Benim açımdan bu film için Türk’lerin yaşadığı ülkelerde gösterilmesini sağlamak. Çünkü bir Türk filmi ve Kıbrıs aksanı ile çekilmiştir. Bu birinci hedef. Filmin getireceği ses ile yapmak istediğimiz üçüncü filme yeni insanlar katabilmektir. Ayrıca burada Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Gökçe Keçeci’nin tüm desteği, İrfan Günsel, Suat Günsel’in desteği olmasaydı Kıbrıs’ta böyle bir yola çıkamazdık. Filme sponsor olan Ciddi Mutfak, Erduran Laboratuvarları, Sekiz Consturiction, Serena Butik, New Joy, İnci Ayakkabı, Hasçelik ve Merit Crystal Cove Otel’e teşekkür ediyoruz.