DÜĞÜMÜ ÇÖZMEK

Sami Özuslu

 

Ortada bir düğüm mü var?
Hatta kördüğüm mü?
Çözmek kolay mı?
Mümkün mü?
Tek değil, bir yığın mı düğümler?
Hangisi çözülmeli önce?
Sıralama ne olmalı?
Kolaydan zora doğru mu gitmeli?
Yoksa en zorunu çözüp, gerisini çorap söküğü mü yapmalı?
En zor düğüm hangisi peki?
Ya da kolay olan?
Kime göre?
Hangi kritere göre belirleyeceğiz ve kim yapacak listeyi?
Liste çıktı diyelim, nasıl çözeceğiz düğümleri?
Hangi yöntemle?
Yavaşça gevşeterek mi?
Bir anda kesip kopartarak mı?
Hem kim bilebilir, o düğümü çözünce daha mı iyi olacak?
Ya daha kötüsü çıkarsa karşımıza?
Şimdiki düğümle idare mi etsek yoksa?
Korku mu?
Sen korkmuyor musun?
Kaybedeceklerimiz var diye mi bu korku?
Düğüm çözülürken biz de çözülebilir miyiz acaba?
Ya bizi de düğümlerlerse?
En iyisi dokunmamak mı düğüme?
Ne dersin?
İyi de şikayetçi biz değil miydik mevcut düğümden?
Sürekli eleştirmiyor muyduk bu durumu?
"Böyle gitmez" demiyor muyduk günde yedi vakit?
En sert sözlerle yüklenmiyor muyduk düğüme?
Düğümün sorumlularını habire dövmüyor muyduk sözlü top ateşiyle?
Düğümden nemalananlara, semirenlere, hak etmediği itibarı görenlere veriştirmiyor muyduk sürekli?
İyi de ne oldu bize?
Şimdi, tam da fırsat geçmişken ele, niye çözmüyoruz o lanet olasıca düğümü?
Nedir bizi durduran?
Kaygılandıran ne?
Düğüm tam da şuracıkta çözülmeyi beklerken, neden bu duraksama?
Elimize gelmişken fırsat, nedir duraksatan bizi?
Yoksa?
Ne?

*  *  *

Işık Kitabevi 29. Kitap Fuarı'nda 'Düğümlenen sistem ve çıkış arayışları'nı konu ediyor ya bu yıl...
Tüm bu karmaşık sorular düştü aklıma, 'düğüm ve çözüm' denilince...
Neden acaba?