Neriman Cahit
‘8 Mart, Dünya Kadınlar Günü’, tarih yazan sıradan kadınların öyküsüdür… Bu öykünün temelinde, kadınların erkekler ile eşit bireyler olarak statü kazanmak için yüzyıllar boyu sürdürdükleri mücadele yatmaktadır…
“Dünya Kadınlar Günü’ fikri, ’20. yüzyılın başlarında doğdu. O yıllarda, dünyada endüstrileşme ve gelişme ile birlikte nüfus patlaması ve ırkçı ideolojilerin neden olduğu çalkantılar yer almakta idi…
***
Dünyada, ‘Kadın Hareketinin’ yaygınlaşması ve ‘BM’ tarafından, ‘Kadın hakları, politika ve ekonomiye katılımla ilgili istemler için, koordineli bir şekilde mücadele edilen bir platforma dönüşmüş oldu…
***
Artık, ‘Dünya Kadınlar Günü’, kaydedilen ilerlemenin değerlendirildiği, ‘Kadın Haklarının’ dile getirildiği ve: “KADINLARIN GÖSTERDİKLERİ KARARLILIK ve CESARETİN HATIRLANDIĞI… Önemli bir gün olarak tarihe geçti…
***
BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN ROLÜ…
Birleşmiş Milletlerin geliştirdiği bazı ilkeler doğrultusunda: “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” temel bir insan hakkı olarak ilan edildi…
O günden bu yana, B.M. dünyadaki bütün kadınların statüsünü ileriye götürmek için uluslararası anlaşmalarla tarihi bir geleneğin yaratılmasına öncülük etmiştir.
***
Günümüzde de, B.M. Dünya Kadınlarının tüm katılımı olmadan… Toplumların ağır sosyal, ekonomik ve politik sorunlarına kalıcı çözüm bulunamayacağı prensibinden hareketle, faaliyetlerini sürdürmektedir…
---------------------------------------------------------------------------
ARŞİVLERİN BELLEĞİNDEN
Sürekli, aslında zaman buldukça evde bir odada iki kütüphane ve tüm odaya yayılmış kitaplarımı, annemin deyişiyle: “Gözüm görür, elim tutarken” harmanlayıp, kutulara doldurarak AKM’ye gönderiyorum…
Bu süreçte, elime öylesine eserler ve notlar geçiyor ki, şaşıp kalıyorum. Örneğin: 1940’lı yıllarda, ülkemizde çıkan ve gerçekten de çok değerli bilgiler içeren: “Ocak, Yeni Mecmua, Dünya” gibi dergiler elime geçti… Varlıklarını biliyordum ama bir türlü arayıp bulamıyordum. Şimdilerde, başka bir şey ararken, iki tanesi – Yeni Mecmua ve Dünya – elime geçince bir görseniz bendeki iç denizin kabarışını… Okuduğum her satır bende bir heyecan dalgası yaratıyor…
Gelin, Yeni Mecmua’nın, 15 Ocak 1945 tarihli sayısında (sahibi ve Neşriyat Md: Kemal Rüstem) yer alan: “Kadınlarımızdan Neler Bekleriz?” başlıklı yazıyı okuyalım:
İçtimaî ahlak öğütleri:
KADINLARIMIZDAN NELER BEKLERİZ?
“Ne irfandır veren ahlaka ülviyet ne vicdandır,
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır;
Yüreklerden silinmiş farzedilsin havfı Yezdanın,
Ne irfanın kalır tesiri kat’iyyen ne vicdanın.”
İçtimai ve iktisadi ahlak bahsinde en evvel hatıra gelenler arasında şimdi artık kendilerini hür ve erkeklerle müsavi addeden kadınlarımızın aile ve cemiyet hayatında yapabilecekleri değerli işlerdir. Kadınlarımız bu hürriyetten istifade etmeyi doğrusu henüz bilmediler. Meselâ diğer cemiyetler kadınlarının yaptıkları gibi sefalet ve sefahete düşen hemcinslerini kurtarabilecek ciddi teşebbüslerde hiç bulunmadılar. Ne ev idare müesseseleri var, ne de fukara kadınlara birer ev hizmeti öğretecek yurtlar vardır. Zengin kadınlarımızın ve onları takliden kendisinin ve erkeğinin kazancı kafi olmayan kadınlarımızın da, süsten ve daha fenası kumardan başka merakları yok ki!
Kadınlarımızın iktisadı hayattaki vaziyetlerinde de bir faaliyet göremiyoruz. Bugünkü cemiyetimiz işe yarayacak unsurlara sahip olabilmek için evveli emirde kadınlar tarafından hazırlanmaya muhtaçtırlar. Bizde işe yarar muktedir insanların az zuhur etmesine sebep kadın ilhamı tesirinin yokluğudur. O vazifeşinas kadınlardır ki evlatlarını tahsil yoluna durmadan sevk ederler, delikanlı evlatlarını veya kocalarını sabahleyin erkenden işlerine gönderirler, işten dönen erkeklerine hoş bir hayat geçirtirler ve aile hayatını sevdirirler.
Kadınlarımız bu gibi hayırlı maksatlar için erkeklerden yardım istemeye muhtaç değillerdir. Ve muhtaç olmamalılar. Kuvvetlerini toplayıp kendi kendilerine debrenmelidirler. Zaten birçok erkeklerimiz kendilerini düşünecek halde değillerdir, nerede kaldı ki kadınların ihtiyaçlarını düşünsünler!
Erkeklerimiz kadınların ne istediklerini neye muhtaç olduklarını bilmemişlerdir. Şimdi kadın hür oldu ama onların dertleri gene kendilerine kaldı. Erkekler ciddi bir ilgi gösteremiyorlar. Birçok erkeklerimiz için kadın cemiyet aleminde temaşa manzarından başka bir şey değildir. Erkek kadından manen istifade edemiyor, kadın da ona manevi ilhamatta bulunamıyor. Kıbrıs Türk Kadını kendini toplamazsa korkulur ki bir gün erkekler nazarında fena bir maddiyet mevkiine düşer ve işte o zaman erkeklerin terbiyesi de aşağı bir derekeye iner!
Yeni Mecmua
(15 Ocak 1945)