Yarın 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlarının Günü…
İnsanlık tarihi sürecinde kadınlar ezilmiş, sömürülmüş ve özgürlükleri kısıtlanmıştır. Bu kader halen de son bulmuş değildir. İşin bir başka gerçeği de, sömüren ve ezen sınıflar kendi sınıfları içine de erkek egemen olmuş ve kendi sınıfının kadınını da sömürmüş, ezmiş ve özgürlüklerini sınırlamıştır. Yani kadınlar, tarihi süreç içinde hangi sınıfta bulunursa bulunsun, kaderi değişmemiştir.
Çağdaş tarih, kadın hareketinin bu kaderi değiştirmek mücadelesi ile zengindir. Kadınlar için başlangıcı hiç kolay olmamış, sürdürülmesi de kolay olmamış ve halen süren bir sosyo-ekonomik ve sosyo-politik mücadele olarak da devam etmektedir. Belki bazı ülkelerde kadınların bu mücadelesi bazı başarılar sağlamış olabilir, dünya kadınlarının genel durumuna bakıldığında daha verilecek çok mücadele var…
Kuzey Kıbrıs’ta kadınların bulunduğu sosyal durum başka bazı coğrafyalara göre ve nispi olarak daha iyi sayılabilir; yeterli değildir ama… Kıbrıs sorununun federal ortaklık temelinde çözülmesi görüşmelerinde Kıbrıslı Türkler, Rumlarla tam ve etkin siyasi eşitlikte hassas ve ısrarcıdır; sürdürülebilir barış için bu önemlidir. Peki bu koşulu koyan Kıbrıslı Türkler kendi içlerinde kendi kadınları ve erkekleri tam ve etkin eşitliği sağlamış mıdır? Halen hayır… Bazı düzeltmeler yapılmıştır, yapılmaktadır; daha yapılması gereken birçok düzenleme ve düzeltmeler vardır. Her şey de illa ki yasal düzenleme ile olmak zorunda değildir; kültür değişimi olmadıkça da yasal düzenlemelerin günlük yaşamda etkin uygulanmasına yeterli gayret ve özen olmayacaktır.
Mecliste yeterince kadın milletvekili yok, kadın belediye başkanı hiç olmamış… Kamu kurumlarında üst kademe yönetiminde bulunan kadınları sayısı az… Özel iş yaşamında öne çıkan, üst noktalara ulaşan kadınların çoğu da kendi ailelerine ait işletmelerinde görülmektedir. Erkek egemen yapı, kadınların mesleklerinde yukarılara çıkabilmesine pek de dost değil.
Ne yapılmalı?
Ne yapılabileceği kadınların kendi eşitlik hakları için verecekleri mücadelelerle olasıdır. Egemenler, egemenlik alanlarını gönül hoşluğu ile terk etmiyor. Egemenler karşı bu mücadele de sadece kadınlar tarafından yapılacak bir mücadele olarak da görülmemelidir. Sosyalistler, ilericiler, yani ideolojisinin temelinde dünya halklarının kardeşliği, eşitliği ve hümanizma olanlar, yani ezilenlerin ve sömürülenlerin yanında olanlar da bu mücadelenin yoldaşı olmalıdır; bu mücadelenin cinsiyeti de yoktur.
Kadınların eşit hak ve statülerini kazanmaları ve uygulamalı olarak da kullanabilmeleri için mücadelenin öncüsü olan kadınlar da tüm kadınları bu mücadeleye katabilmeli, onları sürükleyebilmelidir. Bu konuda bilinci yüksek olmayanlar olabilir, bunları önemsemeyenler olabilir, kendine göre yapacak daha önemli işleri olduğunu düşünenler olabilir, şimdi sırası olmadığını düşünenler olabilir ve daha birçok özel ve genel nedenlerle mücadeleye yoldaş olmakta çekingen ve soğuk duranlar olabilir. Kadın hareketi bu engelleri aşabilecek kucaklayıcılık içinde ve doğanın kadına verdiği o büyük ve derin şefkat duygusu içinde olabilmelidir.
CTP-BG, Kıbrıs Türk kadınlarının hak ettiği eşitliği elde etmesi mücadelesine katılımcı olmuştur; kendi içyapısında bu yönde açılımlar yapmıştır. Elbette yapılması gereken her şey yapılmış bitmiş değildir; bu vizyona ulaşmak çabası devam etmektedir. CTP-BG’nin üye olduğu Avrupa Sosyalistler Partisi tüzüğü de siyasette daha fazla kadının yer ve görev almasına yön vermektedir. CTP-BG, benimsediği ideoloji doğrultusunda, kadınların halk içindeki yerini ve statüsünü olması gereken yere taşımaktan kaçınmayacaktır.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlarının Günü, genelde dünyanın tüm kadınlarına, özelde de Kıbrıs Türk kadınlarına kutlu olsun.