Hasan Karlıtaş
Dünyanın farklı köşelerinde olduğu gibi, ülkemizde de her sene, 18-24 Mayıs Dünya Müzeler Haftası olarak çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. 18 Mayıs, Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) tarafından ‘Dünya Müzeler Günü’ olarak kabul edildikten sonra, UNESCO tarafından da, 1977’den beridir, farkındalık yaratan etkinliklerle kutlanmaya başladı. Günümüzde 120 farklı ülkedeki, 30 binin üzerindeki müze, geçmişi, bugüne ve geleceğe bağlayan bir anlayışla, binlerce insanı buluşturuyor…
Müzenin ne anlama geldiğini ve önemini, Sunay Akın bir röportajında şöyle dile getiriyor; “….müzenin sözcük anlamını bilmeliyiz. Müze Fransızca bir sözcük olup ilham perisi anlamına gelmektedir. Yani bir toplumun ne kadar çok müzesi varsa, o kadar çok ilham perisi vardır demektir, onlar toplumların hafızaları, bellekleridir.
MÜZELER NEDEN ÖNEMLİ?
Bence, müzeler, geçmişin aynası, geleceğin ışığıdır. Geçmişten günümüze gelen, bizi biz yapan değerlerin en fazla hissedilebildiği büyülü mekanlardır. Bellektir. Müzeler, Dünyanın her köşesinden, farklı kültür, din, dil ve renkten farklı amaçlarla seyahat eden milyonlarca kişinin, değişmeyen ortak uğrak noktasıdır. Tarih ve kültür bilinci oluşturmak, var olan değerleri saptamak, kaydetmek ve gelecek nesillere aktarmanın yolu müzecilikten geçer. Geçmişin aynası ve geleceğin ışığı olan müzelerin, kültürel, tarihsel, ekonomik, turizm ve eğitimsel yönü bulunuyor. Geçmiş zamanların izinde yolculuğa çıkmak için, dünyanın her köşesinde farklı amaçlarla tasarlanmış müzeler büyük rağbet görüyor. Müzeler içerisinde, arkeoloji, tarih, sanat, fen, bilim, etnografya, en başta gelenler olsa da, tematik, konsept müzecilik anlayışı da yükselen bir ivme izliyor. Müzeler, geçmiş ile bugünü birbirine bağlaması yönüyle de gizemlidir. Ülke çağdaşlığının en önemli göstergesi olan ve bulundukları bölgelere çekim yaratan, prestij ve imaj sağlayan müzeler özel mekanlar olup, sadece turiste değil tüm demografik kesimlere hitap edecek şekilde tasarlanmalıdır.
KUZEY KIBRIS’TA KAPSAMLI BİR ARKEOLOJİ VE SANAT MÜZEMİZ YOK
Ülkemizde bilet karşılığında ziyaret edilen kırkın üzerinde müze ve ören yeri bulunmasına karşın, kapsamlı bir müzemizin olmayışı, ülkemizin en büyük eksikliklerindendir. Turizm sektöründe büyük bir potansiyeli ve hedefleri olan on bin yıllık tarihsel ve kültürel mirası bulunan bir ülkede, bu konu ciddi bir noksanlıktır.
Özellikle başkent Lefkoşa’da böylesi bir eser kazandırmak sanırım hepimizin toplumsal sorumluluğudur. Çünkü dünyanın tüm saygın başkentlerinde, prestij binası olarak kabul edilen mimarisi ile dikkat çeken ve şehrin kalitesini ve imajını yükselten müze ve tiyatro yapıları bulunmaktadır. Sadece Lefkoşa mı? Tabii ki hayır, yaşayan tarihi bir şehir olan Mağusa, Salamis ve adamızın batısındaki Lefke de turizm gelişiminden müzecilik anlamında nasibini almalıdır. Salamis Müzesi, Lefke Bakır Müzesi hemen çağrışım yapıyor. Bunların yanında, farklı bölgelerde Kıbrıs kültürünü yansıtan Etnografik müzecilik anlayışı ve tematik müzeler teşvik edilip desteklenmelidir. Turizm ve Çevre Bakanlığınca, son dönemlerde sıkça dile getirilen, her ilçeye Arkeoloji Müzesi yapılması çalışması doğru bir hedeftir...
KIBRIS’IN İLK MÜZELERİ
Kıbrıs’taki ilk müze Güney Lefkoşa’da, 1910 yılında Kraliçe Victoria adına açılan Victoria Müzesi’dir. Kıbrıslı Türklerin ise ilk müzesi 1963 tarihinde etnografya müzesi olarak hizmete açılan Mevlevi Tekkesi’dir. Antikalar Kanunu’nun geçtiği yıl ise 1935’tir. (Bilgi: Kozan Uzun / Arkeolog)
HERKES İÇİN MÜZE
Ülkemizde uzun yıllardan beri devam eden müze ve ören yerlerinin, pazar günleri KKTC vatandaşları tarafından ücretsiz ziyaret edilmesi uygulaması yerinde bir uygulama olup, daha yaratıcı projeler ile desteklenmelidir. Eski Eserleri Koruma Fonu’nun en önemli gelir kaynaklarından biri de müze girişlerinden sağlanan finansmandır. Temennim, müze ve ören yerlerinden elde edilen gelirin, müzelerin altyapısı, temizliği, hizmet kalitesi ve yaratıcı/yenilikçi, günübirlik olmayan sürdürülebilir çağdaş projeler için kullanılmasıdır.
‘Herkes İçin Müze’ anlayışı kapsamında, “Çocuk ve Müze”, “Turist ve Müze” ve “Toplum ve Müze” gibi projelerle müzelerin, hem eğitimsel yönü, hem de ülke imajı yönü güçlendirilmelidir. Bu hareket hem turizm gelişimine hem de ülkede yaşayan halka getireceği olumluluklar yanında, özgüven de sağlayacaktır. Çocuk faktörü muhakkak surette müzeler ile birlikte düşünülmelidir. Dokunarak, hissederek, öğrenilecek imkanlar geliştirmek, beraberinde temeli sağlam bir nesil yetişmesine olanak tanıyacaktır. Doğru bir müzecilik anlayışı kurgusu ile çocukların eğitsel yönünü, onları eğlendirerek geliştirebiliriz.
Dünyada en fazla ziyaret edilen müze yıllık 8.5 milyon ziyaretçi ile Fransa’nın başkenti Paris’te ünlü Mona Lisa tablosunun da yer aldığı Louvre Müzesi’dir. Onu yine Paris’teki Centre Pompidou, Londra’daki Tate Museum, British Museum ve New York Metropolitan Müzesi izliyor. Dünyada oluşturulan tematik müzelerin de yükselen bir trend olduğunu da hemen vurgulayalım. Şarap Müzesi, Zeytin Yağı Müzesi, Bira Müzesi, Klasik Araba Müzesi, Erotik Müze, Bal Mumu Müzesi, Hapishane Müzesi, Oyuncak Müzesi, Elmas Müzesi ve bunun gibi örnekler hemen akla geliyor.
KUZEY KIBRIS’IN EN ÇOK ZİYARET EDİLEN MÜZELERİ
Ülkemizde en fazla ziyaret edilen müze ve ören yerleri listesinde Girne Kalesi ilk sırada yer alıyor. Barbarlık Müzesinde, ücretsiz ziyaretçi uygulaması olup, en fazla ziyaret edilen ikinci müze konumundadır... Bellapais Manastırı, St.Hilarion Kalesi, Salamis Ören Yeri, Barnabas Manastırı, Güzelyurt Arkeoloji ve Doğa Müzesi, Kantara Kalesi, Namık Kemal Zindanı, Soli Ören Yeri ve Mevlevi Tekkesi diğer fazla ziyaretçi çeken yerlerdir. Kıbrıs Türk Barış Kuvvetlerine bağlı, Mavi Köşk de hatırı sayılır bir ziyaretçi sayısı ile dikkat çekiyor. Son yıllarda yavaş da olsa çoğalan özel müzeler, ülkemizin turizm gelişimi ve ziyaretçilere alternatif sunması bakımından umut vaat ediyor…
SON SÖZ: 2008 senesinden beridir, her 18-22 Mayıs döneminde, bir turizm sevdalısı ve bir rehber olarak kendimce müzelerin önemine, yazı, söz ve eylemle vurgu yapmaya çalışıyorum. Çünkü, inancım şudur ki; Bir ülkenin müze koridorları ne kadar uzun olursa, gelişmişliği ve kültür seviyesi de o boyutta büyür…