Dünyanın Altındaki Ülkeye Yolculuk

Dünyanın Altındaki Ülkeye Yolculuk

Dr. Sıla USAR İNCİRLİ, “17. Uluslararası Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları Kongresi” için gittiği Avustralya’daki izlenimlerini ADRES KIBRIS için kaleme aldı…
 

Dr. Sıla USAR İNCİRLİ

Küçük bir kız çocuğu olduğum zamanlarda heyecanla beklerdim dünyanın bir ucunda yaşayan halamdan gelen telefon aramalarını. ‘Sizde saat kaç şimdi?’ diye merakla sorardım. Halam ve kuzenlerim gündüzü yaşarken bizde gece, denizin keyfini sürdüğümüz zamanlarda onlarda kış olması beni şaşırtırdı.  Avustralya çok uzaktaydı ve benim orada yaşayan sevdiklerim vardı.

Bu yıl “17. Uluslararası Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları Kongresi” Sydney’de yapıldı. Dr Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde çalıştığım 11 yıl boyunca bu konuda gördüğüm hastaların klinik özelliklerini anlatan bir sunum yapmak üzere Sydney’deki kongreye katılmak benim için akademik açıdan olduğu kadar bir zamanlar sevdiklerimin yaşadığı uzak ülke Avustralya’yı ziyaret etmek adına da oldukça heyecan vericiydi. 

Çok uzun bir yolculuk…

Yolculuğum  yaz sıcağında kışlıklarla hazırlanmış bir bavulla Ercan’dan başladı. Önce İstanbul, sonra 10 saatlik bir uçuşla Tayland, oradan yine 9-10 saatlik yolculukla Sydney. Uçuş bir günden fazla sürdü,  büyük okyanuslar aşıldı, çok uzundu.  Yol boyunca on yıllar önce Akdeniz’deki adamızı terk edip dünyanın altındaki bu kıtaya göç etme cesareti gösteren Kıbrıslıların ruh halini düşünmeden edemedim. İnsanın ülkesinden bu kadar uzak bir yere gitmek zorunda kalması hüzün vericiydi.

Hayatta kalabilen Aborjinler haklarına kavuşmak için 1973’ü beklemiş

Kıtanın ilk yerlileri Aborjinlerin 50.000 yıl önce Asya’dan göç ettikleri kabul edilmekte. Aborjin halkı  Avrupalıların uyguladığı şiddet dolu parçalanmaya kadar şimdiki Sydney şehrinin çevresinde yaşamlarını sürdürmüşler. 1768’de Hollandalı bir denizci “büyük güney karaparçası”nı bulmak üzere yolculuk yapmış ve karaya ilk ayak basan kişi olmuş. Dünyanın en güzel limanlarından biri olan bölgeye Sydney Körfezi adı verilmiş. Keşiften sonra Britanya’nın dolup taşan hapishanelerinin yükünü azaltmak üzere kıtaya gemilerle mahkumlar gönderilmeye başlanmış. 1770’li yıllarda Avrupalılar Aborjin halkına yönelik hızlı bir kıyım ve açıklanmamış bir savaş başlatmışlar. Aborjinler-elbette hayatta kalanlar- yurttaşlık haklarına ve saygınlıklarına kavuşmak için 1973 yılını beklemek zorunda kalımışlar.

Enerjisi yüksek bir liman şehri…Sydney… Ve altından yapılmış Sydney Tower

Sydney, ilk bakışta gökdelenlerin göze çarptığı, oldukça modern, enerjisi yüksek bir liman şehri. Avustralya’nın doğu kıyısında, dört milyondan fazla insanın yaşadığı, ülkenin en eski ve büyük şehri olma özelliğini taşıyor. Modern binaların yanı sıra uzunca bir süre anavatan kabul edilen Britanya’nın etkisi  Viktoriyan binalar gökdelenlerle hoş bir tezat oluşturuyor. 1850’li yıllarda Sydney yakınlarında altın madeni bulunması şehrin canlanmasında büyük katkı yapmış. Sydney Tower’in bir bölümünün altından yapılmış olması “altın dönemi” selamlamak için olsa gerek.  Yapımı dokuz yıl süren Sydney Harbour Bridge kuzey ve güney kıyıları birleştiren görkemli bir köprü. Açılışı 1932 yılında görülmemiş bir kalabalıkla yapılmış olan köprüye tırmanma turları yapılıyor, elbette zamanı geniş olan turistler için. Şehrin en nefes kesen mekanı, haklı bir şöhrete sahip olduğunu gördüğünüz anda hemen farkettiğiniz Opera House. Yirminci yüzyıl mimarisinin en güzel örneklerinden kabul edilen Opera House şaşırtıcı ve büyüleyici bir bina.

Huzurlu bir yaşam

Avrupa ve Asya kıtalarından göç etmiş insanlar Sydney’de huzurlu bir yaşam sürdükleri izlenimi verdiler bana. Onları geniş parklarda spor, meditasyon ya da uzak doğu dansları yaparken görebilirsiniz. Çok dinli, çok kültürlü eklektik bir toplum. Deniz mahsüllerinden oluşan, Asya usulü soslu yiyecekler tüketiyor, şarap ve bira içmeyi seviyorlar. Çok değişik taze meyveler tadabilirsiniz. Dinlerin, ırkların ve kültürlerin çokluğu yiyecekleri de çeşitlendiriyor.
Koalaları görmek için uzunca bir süre beklemeyi göze almalısınız

Doğal yaşam, kıtanın kendine özgü hayvan ve bitki çeşitleri Avustralyalılar için gurur kaynağı. Kangurular, koalalar ve okyanustaki köpek balığı türleri en meşhur olanlar. Oldukça düşük kalorili okaliptus yapraklarıyla beslenen koalalar enerjilerini tasarruflu kullanmak için ağaçların gövdelerine sarılarak saatler boyunca uyuyorlar. Sadece birkaç saniye süren tembel  hareketlerini görmek isterseniz uzunca bir süre beklemeyi göze almalısınız. Avustralyalılar “okyanuslarınızda yüzen insanlar sıklıkla köpek balıklarının saldırısına uğruyorlarmış, doğru mu?” sorusunu hiç hoş karşılamıyorlar. Zira onlara göre okyanuslar köpek balıklarının, insanların değil. Doğa insanın önünde yer alıyor, gereken saygıyı görüyor.

Seçim gündemi göçmen politikaları

Sydney ziyaretim ülkede yapılacak seçimlerin arifesine rastladığından siyasette neler konuştuklarıyla  ilgilenme fırsatı verdi bana. Önde gelen sorunları ne eğitim, ne de sağlık. En çok tartışılan göçmen politikaları. Konuya üç açıdan bakıyorlar; insan hakları, iş gücü ve güvenlik. İlk iki açıdan bakanlar ülkeye göçmen girişinin devam etmesini savunuyor. Güvenlik açısından bakanlar ise artık Avustralya’nın göçmen kabul etmemesi gerektiğini düşünüyor. Son zamanlarda güvenlik sorununu dert edenlerin sayısı artmış. Başbakanın bir kadın olduğunu da not düşmeliyim.

Onur meselesi yapılan Rugby maçı

Sydney’de kaldığım bir hafta süresince şehirdeki en önemli etkinlik Avustralya ve İngiltere arasında yapılan rugby maçı oldu. Maça ilgi şehrin her yerinden yoğun bir şekilde hissedilebiliyordu, bu “anavatan” ile rüştünü ıspatlamış “koloni” arasında ezeli bir rekabetti ve Avustralya’nın bu maçı onur meselesi yaptığı görünür bir durumdu. Maça gidemedim ama televizyondan izleme şansım oldu. Keyifli ve heyecanlı geçen maçı bu seferlik İngiltere kazandı. Maçın ardından günlerce yorumlar yapıldı. 

Kongreye 75 ülkeden 2 bin 600 kişi katıldı

Benim için ise en önemli etkinlik 17. Uluslarası Parkinson Hastalığı ve Hareket Bozuklukları Kongresi’ydi. Kongreye 2600 kişi katıldı, 75 ülke temsil edildi.  “Overrepresentation of hemifacial spasm in hospital referrals in a Turkish speaking Cypriot population” isimli sunumla Kıbrıs’ı temsil etmek bana büyük keyif ve onur verdi. Sydney ziyaretimin en nefes kesen bölümü ise muhteşem Opera House’ta dinlediğim konserdi.

Dergiler Haberleri