Libya’nın artık devrik sayılan ve kendi halkı tarafından yargısız öldürülen eski lideri Kaddafi’nin sonu, Libya’da, bölgede ve dünyada yeni gelişmelerin yeni bir aşamasıdır.
Ekonomik krizden bir türlü çıkamayan dünya kapitalist ülkeleri ve emperyalizm, kendi sistemlerindeki finans spekülatörlerinin buharlaştırdığı paraları ekonomiye gerçek para olarak katmak için dünyanın doğal kaynaklardan nemalanmak zorundadır.
Bunun için de enerji kaynakları, hem mali hem de stratejik yönden onlar için çok değerlidir. Bu kaynaklardan da istikrarlı ve güvenilir, yani kendi ellerinin altında olacak bir şekilde yararlanmaları kaçınılmazdır.
Küresel kriz nedeniyle başlayan Arap Baharı, dünya kapitalist ülkelerine büyük bir fırsat yarattı. Bu “bahar”a kendi yönlerinden rüzgar eklediler, Orta Doğu halklarının artık diktatörleşen tüm karizmatik liderlerini kendi halklarına tabir caizse temizlettirdiler… Irak ve Afganistan, onlar için önemli bir deneyimdi; bir ülkeye paldır – küldür saldırınca, halk direnişleri başlıyor ve istikrar ortamı gelmediği gibi, kaynaklardan yararlanmak da güvenli ortamda gerçekleşemiyor. Yeni emperyalizm, kendi için istikrarlı ve güvenli ortamı seviyor…
Ama Mısır’da Mübarek’i kendi halkının eylemleri ile devirip yargılamak adı altında kafese koyup sergilerseniz, Libya’da Kaddafi’yi kendi halkına öldürtüp cesedini araç üstünde dolaştırırsanız, Yemen’de Salih’i hasta diye hastanelerde zavallı gösterirseniz, ve bu örnekleri çoğaltırsanız, ülke halklarının direnişi yerine, ülkelerin yeni rejimlerinin “uysal”lığını kazanırsınız. Ve yıkılmış ülkenin ekonomik sorunlarından çıkışı için destek deyip oltayı atarsınız, balığı yakalarsınız.
Sırada Suriye lideri Esat var… Nükleer gücünden dolayı zor bir balık olan İran’ın Ahmedinejad’ı var… Dahası, Latin Amerika’da Venezuella lideri Chavez var… Ama örneğin Suudi Arabistan kralı yok, Kuvety Emiri yok… Oralarda kapitalistlerin ve dünya emperyal şirketlerinin sıkıntısı yok; sömürü sorunsuz sürüyor…
Hedef, dünya enerji kaynağı olan petrol ve gaza hakim olmak, kendi aralarında yeniden bölüşmek… Yeni emperyalizm bunu yaparken de, el ayak içinde iş karıştırmasın, kafa bulandırmasın bazı ülkeler ve liderleri…
Bu ülkelerin liderleri de görev başına gelirken ilerici ve halkçı politikalarla geldi genellikle ama sonunda gücü bırakıp gitmediler, diktatörlüğe kaydılar… Arap Baharı’nı emperyalizm, demokratikleşme gibi gösteriyor ve kendi askeri karışmacılıklarına da bu yönde haklılık kazandırmaya çalışıyor. Demokratikleşme gerekli, burası doğru ama krallık, şeyhlik, emirlikle yönetenler niye gözden kaçıyor?!. Afganistan’a girdiler, Afgan Meclis’in kadın başkan yardımcısı, müdahaleden önce de sonra da sekiz yüz bin Afgan kızın okula gidemediğini söyledi bir toplantıda ve bu yönden bir fark görmediklerinden yakındı. Demokratikleşme Afgan kız çocuklarının okula gitmesini kapsamadı belli ki?!..
Yanlış anlaşılmasın, diktatörlerin karşılaştıkları acı son, kendi layıklarıdır, hak ediyorlar. Ancak orda bitmiyor; şimdi Arap Baharı’ndan sonra Amerikan Sonbaharı’nın başlamaması, Emperyalizm’in kışı soğuklarında titrememesi için kapitalist ekonomiye Orta Doğu’nun petrolü akacak. Bugün Kaddafi’nin cesedi, Mubarek’in kafesteki hali ile moral bulan halklar, gideceğine inanamadıkları diktatörleri bir çırpıda hallettikleri için kendi güçlerine kendileri de hayran kalan halklar, yarın sahip oldukları ülke doğal kaynaklarının gene kendilerine yar olmadığını görecek, yaşayacak… Tabir mazur görülsün, “şaşı ile yatan kör kalkarmış”…
Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kavgası var… Bu kavga, Orta Doğu’daki diğer kavganın bir parçasıdır… Doğu Akdeniz’in halkları bugün uyanık olmazsa, yarınları Libya, Mısır gibi olabilir… Bugün gaz kabarcığı gördü diye sevinenler, yarın emperyalizmin ya uysal çocuğu olacak ve o kabarcıklara dokunamayıp havası ile yetinecek, ya da uslu çocuk olmayıp emperyalizmle keskin mücadeleye girip güzel günler için çileler çekecek…
Dünyanın hali, ekonomik krizlerle kötü, “bahar”lar bahar değil… Emperyalizm kendi krizinden çıkış için yeni emperyalizmin acımasız mekanizmaları ile halkları kendi içinden vuruyor, bölüyor, parçalatıyor.
Doğu Akdeniz’de zengin hidrokarbon yatakları varmış… Kıbrıslı Rumlar ve Hristofiyas kibirli bir mutluluk ve sevinç içinde... Kimin “gözü aydın” göremeyecek kadar kendilerini kaptırmışlar!.. Daha şimdiden emperyal şirketlere kaptırdıkları deniz altı yataklar, yeni emperyalizmin mutluluk kaynağı olacak, halklara da çilesi kalacak, bu akılla gidilirse…