Ali Yüksek
DANİMARKA-İSVEÇ…
Heyecanlı gezi maceramızda geçen hafta, zorlu bir bekleyiş ve sıkı bir kontrol sonrasında Eyfel Kulesine çıktığımız ve Paris’i kuşbakışı seyre daldığımızdan bahsetmiştik…
Eyfel Kulesine çıkmak için aşağıda sıra bekleyen binlerce insanın arasında şanslı kişiler olarak kuleden Paris’in dört bir yanını seyre dalıyoruz... Özellikle şehre hayat veren Sen (Seİne) nehri ile bütünleşmiş yapıları yüzlerce insanla birlikte yukardan izlemek müthiş bir keyifti…
Kuleden inip kampın yolunu tuttuğumuzda akşam olmak üzereydi… Geceyi Paris’in biraz dışındaki bir karavan kampında kurulu olan çadırlarımızda geçirip ertesi günkü rotamıza hazırlanmaya başladık…
Şengen (Schengen) ülkeleri arasında olan Lüksemburg ve Belçika üzerinden Almanya’ya giriş yapıp kardeşimiz Turan Yüksek ile Düsseldorf yakınlarında buluştuk… Motosikleti ile bizi karşılamaya gelen kardeşimiz ile buluşma anı oldukça heyecanlıydı... Artık üç kardeş olarak yolumuza devam edecektik…
HEDEF NORDKAPP
Hedefimiz olan kuzey kutbu yakınlarındaki Nordkapp’a gitmek üzere kardeşimin yaşadığı Dortmund’un Brambauer kasabasında birkaç gün dinlenip yol hazırlıklarına başladık.
Hazırlıklar arasında soğuk iklimlere dayanıklı uyku tulumu, su geçirmeyen çadır, yağmurluk ve kask kamerası, kamp sandalye ve masası, küçük bir ocak, birkaç mutfak malzemesi ve çeşitli konserveler bulunmaktaydı…
3 kardeş ve 3 motosiklet olarak yola çıkıp ilk duraklamayı Danimarka yakınlarında bir kampta yaptık.
SİSTEM FARKI!
Kuzeye doğru gidildikçe zorlaşan ve alışık olmadığımız sistem koşulları işleri zorlaştırıyordu… Akşama kadar süren yolculukta, özellikle su ve ekmek bulmakta zorlanıyorduk... Bütün dükkânların 17:00’de, benzinliklerin de 18:00’de kapanması benzin ve yiyecek bulmamızı zorlaştırıyordu…
Danimarka ile İsveç’i birbirine bağlayan Öresund köprüsü görülmeye değer bir yerdi... Dünyanın en büyük sınır köprüsü olma özelliğine sahip Öresund köprüsünün Danimarka tarafındaki 3 kilometrelik bölümü denizin altından, diğer 7 kilometrelik bölümü ise Peberholm Adası ve denizin üzerinden İsveç’e bağlanıyordu... İki katlı köprünün üst bölümünde 4 şeritli karayolu, alt bölümünde ise 2 şeritli demiryolu bulunmakta olup denizden yüksekliği yaklaşık 60 mt. olan bu ilginç köprüden geçip İsveç’in kuzeyine doğru yol aldık... İsveç’ten Finlandiya’ya kadar neredeyse her yer ağaçlık ve ormanlarla kaplıydı… İsveç’in başkenti Stokholm’den geçip kuzeye doğru çıktıkça yağmur aralıklarının sıklaştığını gözlemliyorduk. Artık bir noktadan sonra yağmurluklarımızı çıkaramaz hale gelmiştik. Yağmurlu ve soğuk bir ortamda kamp arayışlarımız oldukça meşekkatliydi... İklim şartları değiştikçe çadır yerine kabin denilen barakaları tercih etmeye başladık. Ancak sisteme alışık bölge insanı özellikle karavancılar bu işi önceden ve internet üzerinden yaparak kolayca yer buluyordu... Ayrıca kamp yerlerinin akşam 10:00’dan sonra kapanıp kilitlenmesi yolculuğumuzu aksatan bir başka unsurdu...
HİÇ GECE YOK!
Dünyanın tepesine doğru çıktıkça gecelerin kısaldığını fark etmeye başlamıştık... Hatta Finlandiya yakınlarında aydınlık bir ortamda kısa bir mola verip saate baktığımızda zamanın gece yarısını çoktan geçmiş olduğunu gördüğümüzde oldukça şaşırmıştık... Hava aydınlık olsa da yollar ıssız ve derin bir sessizlik içindeydi... Finlandiya’dan sonra Nordkapp ve dönüş yolunda yaklaşık 7-8 gün hiç gece (karanlık) görmedik. Alışık olmadığımız bir sistem ve zor şartlarda süren gezi maceramıza bir de Avrupa Birliğinin parası olan Euro’nun Şengen ülkesi olup AB ülkesi olmayan Norveç sınırlarında geçmemesi eklenince işler iyice zorlaşmaya başlamıştı…
Haftaya Norveç, Nordkapp ve dönüş yolu maceramızda buluşmak dileğiyle,
Kaskınız takılı, farınız ve yolunuz hep açık olsun…
-devam edecek-