Sürekli okurlarım bilir, aklına estikçe arar beni, bizim Nikos…
Hangisi mi?
Anastasiadis olan… Mart 2016’dan (neden genelde Mart’ta aradığını iki yıl önce aradığında anlamıştım. Bkz. Nikos’la Gavur Daşında adlı köşeyazım) bu yana pek sık aramazdı ama; belli ki çok da rahat değil, bu seçim hikayesinde….
Pazar’a seçimleri var ya, dün akşamüstü yine aradı beni; “Nerelerdesin be gumbaro ama? İnsan bir arayıp sorar nedir bu gumbaromun durumu diye…”
“Başımıza gelenleri bilmezmiş gibi konuşun re gumbaro” dedim. Sitemkar ses tonumdan anlamış olacak ki, “bilmez miyim yahu, tamam, sandık telaşı falan ama o kadar da duyarsız değiliz; size geçmiş olsun ama ben sana kırgınım…”
- Hayrola?
- Hayrı mayrı yok; Danışmanlarım Malas için çalıştığını söylediler; sakın inkar etmeye kalkma…
- Niye inkar edecekmişim ki; senin sağlam ayakkabı olmadığını yedi düvel anladı…
- Ne ayakkabısı?
- Potin re gumbaro; potin!
- Haaaa !..
- Ha ya; neyisa seninle sonra konuşuruz; acele etmezsem geç kalacam mitinge…
- Bizimkine?
- Yok, bizimkine… Bir da her şeyden haberim var dersin.
- Ey yahu gızma, şaka yaptım. Ama, sakın unutma; 2. turdan önce muhakkak ara…
- Hade bay…
Bir mitinge gideceyik; telefonların ardı arkası gelmez… Biri Güney’den dürter; öteki Kuzey’den…
En son arayana bak işim gücüm var; “söyle Reisi’ne çok dürtmesin bu Kıbrıslıları”, dedim.
“Dürterse ne olur?” dedi, tehditkar bir tonla…
Bak sana bir şiirimi göndereyim (aşağıda); yedi sene önce gene çok dürttüydü de ne olduğunu bu şiirde anlattıydım… (2011 Ocak, Mart ve Nisan’nda peşpeşe yapılan “Toplumsal Varoluş Miting’leri büyük katılımla gerçekleşmişti). Birazdan da benzeri olacak; hiç kuşkum yok…
2 MART DESTANI
Yorulmadan taşırız
Erdemin kayalarını
Ayaklarımız geri gitmez
Sırtımız kamburlaşsa da…
Onurun taşlarını taşırız
Özgürlük için zirveye
Her birimiz lanetlenmiş
Birer Sisyphos…
Yeraltına atarlar bizi
Ölü toprağı serpilir üstümüze
Biz yeniden doğar
Kaçarız, zulmün Hades’inden…
Tırnaklarımız kırılır
Düşer nefretin kiri
Biz kayamızı taşırız
Beşparmaklara…
Vurulur düşeriz
Zirveden uçuruma,
Üstümüzü silkeleyip
Yeniden tırmanırız…
Budur var oluş nedenimiz
Başımız dik, alnımız açık
Taşırız barışın taşlarını
Aldırmadan zorluğa
Küçük umut taşları
Serperiz vadilere
Çıkarız, düşeriz
Onlardır rehberimiz….
Azganlar okşar
Yorgun bacaklarımızı
Güneşi sırtlanıp tırmanırız
Yine çıkarız Beşparmaklara…
Kartallar kanat çırpar
Güvercinler selamlar
Sonsuz inadımızı
Yine çıkarız Beşparmaklara…
Yorulmadan taşırız
Özgürlük kayalarını
Ne kul oluruz
Ne besleme
Meydanlar evimiz
Ateşler isyanımız
Sağır kulaklar duysun
ADALI İNSANLARIZ…
2 Mart 2011 Girne Kapısı
Tamer Öncül