Işık Kitabevi’nin geleneksel kitap fuarı kapsamında düzenlenen panellerden ya da toplantılardan birine, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği ev sahipliği yaptı…
Başkan Emin Akkor’un yönettiği toplantıda, akademisyen – gazeteci Yrd. Doç. Dr. Çağdaş Öğüç’le birlikte ben de yer aldım…
-*-*-
Medya, Toplum ve İfade Özgürlüğü “temalı” o toplantıda paylaştığım ve paylaşamadığım bazı notları, sizlerle da tartışmak istiyorum…
-*-*-
Biliyorsunuz, KKTC’de hükümet, basını ve tüm ahaliyi “susturmak” için yasa hazırlıyor…
Evet, kelimenin tam anlamıyla “susturmak!”….
-*-*-
Peki neden herkesi susturmak istiyorlar?
“Gizleyeceği bir hatası olmayan temiz ve dürüst biri, basından neden korksun ki!”…
-*-*-
Eğer senin gizleyeceğin bir şey yoksa; bu ülkede yasalar, hakarete, küfre, aşağılamaya izin vermez ki!
Yasalar yanında, evrensel basın ilkeleri ya da gazetecilik ahlakı da, “gizleyecek bir şeyi olmayan siyasetçi”nin gazeteciden korkmamasını gerektirir!
-*-*-
Nedir gizlenmeye çalışılan?
Belli ki, siyasilerin “hata yaptık” diyebileceği ve medyanın ya da vatandaşın “paylaşmaması” istenen durumları söz konusudur!
-*-*-
Oysa, gerçek demokrasi ne kadar iyiyse, siyasetçi o kadar rahat olmalıdır; basın özgürlüğü veya genel anlamıyla ifade özgürlüğü de o kadar serbestçe dillendirilebilmelidir!
-*-*-
“Türkiye’ye işgalci dedi…”
Bu şekilde suçlananlardan biri benim!
Sizce, bu şekilde suçlayanlar, “Kesinlikle Türkiye işgalci değildir”e mi daha çok inanıyor yoksa hemen hepsi, Türkiye’nin Kıbrıs’ta “işgalci” olduğunu bildiği için mi “saldırıyor”?
-*-*-
Abi akıl var mantık var…
Hukuk var adalet var…
1974 askeri müdahalesini hukuken savunmak elbette mümkündür de sonrasının savunması, sahte devlet ilanı, “savunulamaz”dır!
Ve basının susturulması sebeplerinin en başında gelen de bu hedefe ulaşmaktır!
-*-*-
Efendim, “işgal var” diyene, “hayır yoktur” diye karşı çıkmak ve bunu belgelemek en doğru olandır.
Ama “işgal var” diyene, “sen hainsin, susturulman gerekir, Türkiye’ye giremezsin” derseniz, zaten olaya dışarıdan ve de tarafsız bakan herkes, kimin haklı olduğunu net bir şekilde anlar!
-*-*-
Kıb – Tek’te dönen dolaplar…
İhale oyunları…
Hısıma, akrabaya, dosta, sevgiliye “kredi” oyunları…
Karşılıksız dağıtılan “kamu kaynakları”…
Peşkeş çekilen “tarihi, kültürel” değerler…
Doğanın katledilmesi…
Liyakata dayanmayan atamalar, işe almalar…
Bütün bunların “yazılması”, “konuşulması” istenmez ve sınırlayıcı yasa tasarıları hazırlanır…
-*-*-
Oysa, mesele gayet basittir; siz eğer saçmalamaz, hamaset – bayrak - ezan söylemleri arkasında haksız kazançlar peşinde koşmaz, makam budalasına dönüşmez ve dürüst yönetim sergilerseniz, “faşist yasalara” asla ihtiyaç duymazsınız!
-*-*-
Mesele bu kadar basittir!
-*-*-
Avrupa Gazetesi eski bir komutanın ara bölgeye geçtiğini ve bir Rum ya da Elen komutanla sohbet ettiğini yazdı…
GKK, bu habere cevap verdi…
Bunun üzerine Avrupa dün de generalin görüntülerini yayınladı.
Zaten daha önce aynı görüntüler Rum gazetesi Alithia’da yayınlanmıştı.
-*-*-
GKK’nın, “bu haber gerçek değildir, konu araştırılmıştır, sorun yoktur” diye cevabi açıklaması, anlaşılırdır, doğru olandır…
Ancak, GKK’nın yazılı açıklamasının içerisinde, Avrupa gazetesini “dışlayıcı, ötekileştirici veya daha doğru ifadeyle ‘haindir be bunlar’ demeye getiren” ifadeler vardır…
İşte bu tür ifadeler, “Avrupa’nın yayını yüzde yüz gerçektir” konusunda herkesin hemfikir olmasını sağlamaktadır…
Haaaa, o dönemdeki komutanın şu anda emekli olduğu ve Antalya’da tatil yaptığı da ayrı bir gerçektir…
-*-*-
Devleti yönetenlerin, basından – gazetecilerden korkmaması gerekir…
Mesela şu anda hiçbir UBP’li vekil, “ahbap” olmayanların televizyon ya da radyo programlarına katılmıyor…
-*-*-
Mesela, UBP’liler, Faiz Sucuoğlu’na yapılanları konuşmayı hiç sevmiyor…
Bu konu kapatılmalı…
UBP’lilerin demokrasiye bakışı budur…
-*-*-
Kimse bu konuları konuşmayacak…
Onlar da gayet rahat, ensemizde yumurta gavuracak!
-*-*-
Siz dürüst, şeffaf olun; aleyhinize yayın yapmak kimsenin harcı olmaz!
Dürüst ve şeffaf olmayan yönetici tabii ki medyadan korkar!
Kendi kirini örtmek için de gücünü kullanır!
Siz çok kirli olduğunuz için, bir o kadar da korkaksınız ne yazık ki!
Alay konusu olmak!
“Kaldıramayacağın kayanın altına girmeyeceksin…”
Girer de kaldıramazsan, alay konusu olursun!
Senle dalga geçerler, gülerler…
Seni kafaya alırlar…
-*-*-
İspanyol gemiciyi önce 15 gün hapse attık, sonra sınırdışı ettik, akabinde de teknesine konmanın hesaplarıyla ilgilenirken, tekne, sahil güvenliğin yani Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gözünün tam kenarcığından uçup kaçtı!
-*-*-
Halil Falyalı’nın katil zanlıları tekneyle gelmişler, hatta bir kez de gelip – gitmişlerdi…
Komutan da demişti ki, “mümkün değil, biz denizleri izleriz, her şeyi takip ederiz…”
-*-*-
Peki İspanyol’un gemicik ne oldu?
-*-*-
Ünlü Norveçli siyaset adamı Mahmut Anayasa olayı şöyle özetliyor:
“… Koskoca yat Girne limanından kayboldu, diğer taraftan denizde zıpkın ile balık avlayan çocuk tutuklandı… Yemin ederim tam Mandıra Times…!!! Balıkçı teknelerine James Bond gibi göz açtırtmayan sahil güvenlik, neredeydiniz be gülüm…??? Hercai gülüm…!!!”
-*-*-
Mahmut Anayasa haksız mı?
Tabii ki alay ediyor!
Elbette dalgasını geçecek!
Mahmut’tan, “ezan sesi ve bayraklarımız madem ki tamamdır, mesele yoktur” demesini beklemiyorsunuz harhalde!
-*-*-
Bakın, Norveçli kardeşimiz başka ne demiş bu konuda:
“… Girne limanındaki olay şöyle gelişti: “Sinyor Garcia, biz bir ..k yedik, sizi tutukladık, yata da el koyduk… Şimdi biz sizi Kermiya’dan sınır dışı etmiş gibi yapalım, arkadaşınız da yatı alıp Baf’a gitsin, biz de görmemiş gibi yapalım, orada buluşur yolunuza devam edersiniz…”
-*-*-
Dün bir ara Güney’e geçip, geri döndüm…
Yer Ledra Palace…
Dönerken, bizim barikat binasının üzerinde, “KKTC Forever” yazıyordu!
Öyle güldüm, öyle güldüm ki anlatamam!
-*-*-
Koskoca gemi, uçtu – gitti; efendiler zıpkınla balık avlayan bir çocuğu yakalamışlar!
Astınız mı?
Merak ettim!
Bence asın!
-*-*-
Alay konususunuz!
Ama komik değilsiniz ha, bunu da bilin!
Ne o, ne bu! Yeni kralım Erling Haaland… Çok yaşasın!