Murat OBENLER
Ülkemizde eskilerin deyimiyle seyyah yeni ifade şekliyle gezgin sıfatını alabilen çok az kişi olduğunu düşünüyorum. Bu sıfatı hakkıyla taşıdığını düşündüğüm İpek Akol bir yandan ülkemizde özel sektörde çalışırken bir yandan da gerek ailesiyle gerek arkadaşlarıyla gerekse de yalnız başına küçük yaşlardan itibaren dünya denilen gezegeni keşfe çıktı. Amerika kıtasından Avrupa ve Asya kıtasına kadar birçok ülkeyi gezmiş İpek Akol ile Amerika’yı ve oraya ait gezi anılarını anlattığı “Düşümdeki Kıtaya İpeksi Bir Yolculuk” adlı ilk kitabı üzerine sohbet ettik. Gezi edebiyatı kitaplarının çok az olduğu ülkemize değerli bir katkıda bulunan Akol okurları Amerika’nın kültürü, doğal, tarihi ve turistik güzellikleri, kentsel mimari yapıları, ticari ve sanatsal yapıları arasında düşsel bir yolculuğa davet ediyor.
“Her seyahatim sonrasında kendimi yeniliyorum, bilgi dağarcığımı zenginleştiriyorum”
Geziye çıkmak senin için ne anlama geliyor? Hayat felsefen içerisinde gezi nerede duruyor?
İpek Akol: Gezmek, görmek, keşfetmek benim için çok önemlidir ve vazgeçilmezdir. Kâh ailemle kâh arkadaşlarımla, farklı birçok yeri gezip görme şansım oldu. Dünyaya bir kez geliyoruz. Dolayısıyla, imkânlarımız dahilinde fırsat buldukça gezmeli, görmeli ve keşfetmeliyiz diye düşünüyorum. Her seyahatim sonrasında kendimi yenilediğimi ve bilgi dağarcığımı zenginleştirdiğimi de fark ediyorum.
“Gezginlik aileden gelen bir nevi gelenek ve hobi”
Gezginlik, bir aile geleneği gibi geldi bana, çünkü bildiğim kadarıyla son 25 yıldır birçok kez birlikte seyahatlere çıktınız.
Evet doğrudur. Aileden gelen bir nevi gelenek, hobi, alışkanlık desem yeridir. Onlar, gençlik yıllarından itibaren değişik ülkelere seyahat etme meraklarını bir gelenek haline getirdiler ve bu nedenle çocuklarına da aşıladılar. Kısacası, farklı ülkelere gitmek, ben ve ailem için bir tutkudur.
Bu kitabı baz alırsak, ilk kez 9 yaşında Amerika’ya ayak basıp o kıtayı keşfe çıkmış bir kız çocuğundan bahsediyoruz. Çocuk gezgin olmak nasıl bir histi?
Tarifi imkânsız büyük bir heyecan, mutluluk ve özellikle de büyük bir şanstı. 9 yaşımdan önce de ailemle birlikte birçok kez Türkiye’de bulunmuştum. Fakat, Amerika kıtasını keşfim 9 yaşımda başlıyor. Bu benim için çok büyük bir heyecandı. Aynı zamanda kişisel gelişimime de büyük bir etkisi oldu. Florida’da dünyanın en büyük Disneyland’ını görmek ve ayrıca Universal Stüdyoları’nı gezmek büyük bir ayrıcalık oldu bana. O yaşlarda teknolojiyi had safhada görmek hafızamdan silinmeyecek etkiler yarattı.
“Uçuşan bir kelebek gibi ben de sürekli uçmak istiyorum.”
İpek böceği kozası, ipek böceği,tırtıl ve kelebek. Bu yaşam döngüsü ile senin hayata bakışın arasında bazı paralellikler sezinliyorum. Ne dersin kelebek hallerine?
Güzel bir benzetme. İsmimden de kaynaklanıyor olsa gerek, ipek kozasından çıkan bir tırtılın, kelebeğe dönüşüm sürecini çok seviyorum. Uçuşan bir kelebek gibi ben de sürekli uçmak istiyorum. Doğup büyüdüğüm Kuzey Kıbrıs’ı kendim için bir kozaya benzetirsek, diğer yerler de kanat çırptığım ve keşfettiğim diyarlar oluyor.
Her gezi sohbetinde dile gelen bir soru vardır. Hem okumuş hem gezmiş birisi olarak bu soruyu sana yöneltmek isterim. Çok mu okuyan bilir yoksa çok gezen mi?
Kesinlikle çok gezen bilir. Çünkü gezerek, görerek tanık olduklarınızı hafızanıza kazıyor ve kaydediyorsunuz. Oysa ki okumak sadece hafızanızın bir köşesinde okuduğunuz kadarıyla kalıyor. Hatta, zaman zaman unutabiliyorsunuz da. Dolayısıyla yineliyorum; çok gezen daha çok bilir ve üzerinde konuşabileceği çok daha fazla ayrıntıları vardır.
“Gezdiklerimden toplamda 6 kitap daha rahat yazılır.”
Şu anda yaptığın işi bırakıp gezi kitap yazarlığına geçiş yapsan kaç kitap daha yazarsın gezdiğin, gördüğün yerler ve biriktirdiklerini dikkate alacak olursak?
ABD için 1 kitap daha, Avrupa için 4 kitap, Uzakdoğu için de 1 dersek, toplamda 6 kitap daha rahat yazılır. Tabii ki sayfa sayısı da kitapların artmasında büyük bir rol oynuyor. Bu sefer 512 sayfa değil de daha az sayfa yazarsam, kitap adeti elbette ki artabilir.
“Gezip görmek, anı yaşamak ve tadını çıkarmak taraftarıyım”
Sonuç odaklı yaşayan bir insan mısın yoksa kendini akışa bırakıp anların tadını mı çıkaranlardansın?
Gezip görmek, anı yaşamak ve tadını çıkarmak taraftarıyım. Hayata bir kez geliyoruz ve bunun için hayatın her anını doyasıya yaşamamız gerekiyor diye düşünmekteyim.
Bu kadar gezebilmek sağlık,para,zaman ve istek dörtlüsünün tamam olması durumunda müsait olabiliyor. Sende bu dörtlünün durumu nedir?
Gezmek, gezebilmek öncelikle istemekle başlar. Paralelinde ise sağlık, zaman ve para gelir. Sağlık ve istek olduktan sonra zaman ayarlanır ve maddi olanaklarımıza göre de gezebiliriz.
Bu gezilerde gezen bir aileyi görüyorum ama bir de ciddi bir fotoğraf çekimi ve/veya kamera çekimi yapan biri(leri)ni görüyorum. Sen önceliğini o anı yaşamaya mı veriyorsun yoksa fotoğraf da bu gezinin bir teknik parçası mı?
An’ı yaşarken, an’ı fotoğraflamak da bir gezgin için en önemli unsurdur. Yani, an’ları ölümsüzleştirmek benim için çok önemlidir. Fakat, sürekli fotoğraf çekip, sürekli sosyal medyada paylaşıp reaksiyonları takip edenlerden değilim. Daha önce de belirttiğim gibi o an’ı yaşamayı sevenlerdenim. Bu arada, yanımda taşıdığım defterime de gezdikçe, kısa kısa notlar almayı severim. Zaten kitabım da düzenli bir şekilde tutmuş olduğum bu notlarımdan oluştu.
“Kendi ajandamı kendim oluşturup, kendi rehberim olmayı tercih ederim.”
Genel olarak sormak isterim. Gruplar halinde mi gezilere katılmayı tercih edersin yoksa tek başına(ya da birkaç sevdiğiniz ile birlikte) bağımsız, bağlantısız mı gezip keşfetmeyi tercih edersin?
Özgür bir ruh olduğum için kesinlikle gruplar ya da tur halinde gezmeyi sevmiyorum. En fazla 3-4 kişiyle seyahat etmeyi tercih ederim. Önceden gezilip görülmesi gereken yerleri araştırır, ajandamı oluştururum. Yanımda kafa dengi, uyumlu kişiler olursa, müthiş keyifli bir gezi olur. Kısacası, kendi ajandamı kendim oluşturup, kendi rehberim olmayı tercih ederim.
Bu kadar uzun uçak yolculukları sonrasında hesaplanamayacak kadar araba yolculukları yapıyorsun.Bu hızlı trafik seni yormuyor mu?
Gördüğüm güzellikler karşısında yorulmuyor, bilâkis keyif alıyorum. Özellikle ABD’de eyaletler arası yapılan araba yolculukları inanılmaz keyif verici oluyor. Bu arada ABD’de, toplu taşıma neredeyse yok gibi. Dolayısıyla da ille ki araba kiralamanız gereklidir.
“Gittiğim her yerden küçük küçük objeler almayı seviyorum”
Seyahatlerinde bir de kum toplama ritüeli gerçekleşiyor. Buna ne zaman başladın ve gerçekten her yerden alıyormusun yoksa temsili olarak bazı belli yerlerden mi?
Gittiğim her yerden küçük küçük objeler almayı seviyorum. Bunlar bazen küçük bir taş, bir yaprak veya kum olabiliyor. Broşürler, minik biblolar, içerisinde su olan küreler de oluyor. Ve bunları hatıra olarak saklıyorum.
“Gezilerimde farklı kültürlerin yemeklerini tatmayı çok severim,sınırlamam da yoktur”
İnsanlar tatil modunda farklı bir beslenme davranışlarına girerler. Yeni yemekler,cezbedici atıştırmalıklar,tatlılar vs. ile ipin ucunun kaçtığı durumlar da çok oluyor. Seyahatlerinde nasıl bir beslenme strateji izliyorsun?
Gezilerimde farklı kültürlerin yemeklerini tatmayı çok severim. Favorim Çin mutfağıdır. Ayrıca, yeme-içme konusunda bir sınırlamam yoktur. Yeni tatlara, yeni yemeklere açık birisiyim. Amerika’nın yemek kültürü çok iyi değildir. Fakat, dünya mutfağından çok geniş ve güzel bir sunum yeteneğine sahiptirler. Gerek eyaletler arası dinlenme yerlerinde, gerekse büyük park alanlarında, mangal ve kebap yapma alışkanlıkları da oldukça yaygındır.
Bizlere kendi değerlendirmene göre en iyi 3 restoran ismi verebilirsin o zaman...
Favorilerim arasında; Chicago’daki Texas de Brazil isimli Brezilya usulü et restoranı harikaydı. Burada kırmızı kıyafetli kadınlar, tıpkı bir sirkte akrobasi yapanlar gibi özel çelik iplerle gövdelerinden tavana bağlı ve tavandan aşağıya doğru sarkıp, boşlukta akrobatik hareketlerle şarap servisi yapıyorlar. İstemiş olduğunuz şarabı boydan boya duvarı kaplayan cam mahzenden alıp, bir kelebek misali uçarak masalara getiriyorlar.
Diğer favorim ise House of Japan Hibachi Steakhouse & Sushi Bar isimli restorandır. Hibachi, Japonca bir kelimedir ve geleneksel bir Japon ısıtma cihazıdır. Hibachi masalarıyla restoranın değişik bir atmosferi bulunuyor. Garson sırayla yemek siparişlerini alıyor, daha sonra da çiğ malzemelerle masanın başına usta bir aşçı geliyor ve gösteri başlıyor. Aşçı, yemeği pişirme esnasında, yemek malzemeleri, bıçaklar ve ocaktan çıkan alevlerle, önünüzde âdeta görsel bir şölen sunuyor.
Diğer en iyi restoranlardan biri ise Kanada’da, Niagara Şelâleleri manzarası eşliğindeki Skylon Tower’dir. Skylon Tower bir seyir kulesidir ve zirvesinde bir gözlem güvertesi vardır. Ayrıca tepesinde iki restoranı da mevcuttur. Tepedeki restoranlardan biri 360 derece dönerek yavaşça hareket eder. Dolayısıyla, şelâlelerin ve şehrin panoramik manzarası güzel bir yemek eşliğinde rahatlıkla seyredilebilir.
“Binalardan çok yeşili ve doğayı tercih eden birisiyim”
Amerika seyahatlerinde en unutulmaz yerlerden birisi de Karayipler oldu diye okudum.
Binalardan çok yeşili ve doğayı tercih eden birisiyim. Amerika’nın binalardan ibaret olduğunu düşünüyor insanlar. Oysa ki Amerika, devasa yeşil alanların, akan suların, doğallıkların olduğu bir coğrafyadır. Karayipler yemyeşil, bakir yerler. Mavi ile yeşilin müthiş uyumu, doğanın incisi, berrak kumuyla cennetten bir parça. Özellikle de Dominica o kadar yeşil ki, toprağı ve ağaç gövdelerini göremiyorsunuz.
Dünya tarihinde hangi çağda ve nerede(lerde) gezginci olmak isterdin?
Kızılderililer’in Amerika kıtasına hâkim olarak yaşadıkları yıllara gitmek isterdim. Ohio eyaletinde Kızılderililer’in yaşadığı mağaraları ziyaret etmiştik ve yaşam koşulları çok ilgimi çekmişti.
Amerikan tarihi konusu açılmışken Martin Luther King de aklıma geliyor.İnsan hakları alanında çok önemli mücadeleler vermiş bir lider. Senin de onun yaşadığı yerlerle ilgili hatıraların var. Ne ifade ediyor sana Martin Luther King?
Martin Luther King; Washington, D.C.’de, Lincoln Anıtı’nın olduğu yerde, 1963 yılındaki ırkçılık karşıtı yürüyüşü esnasında: “Bir hayalim var” konuşmasını yapmıştı. Orada bulunmak ve o tarihi an’ı yaşamak beni çok etkilemişti. Amerika’da halen bazı bölgelerde devam eden ırkçılığı düşündüğüm zaman, şimdi bile tüylerim diken diken oluyor.
Sen, Beatles’lar müzik topluluğunun efsanevi sesi ve gitaristi John Lennon’un öldürüldüğü yerde de bulundun...
Central Park’ta John Lennon’un ünlü “Imagine” şarkısından yola çıkarak eşi tarafından yaptırılan, yerdeki dairesel mozaik sanatını görmek muhteşem bir duyguydu. John Lennon, bu alana yakın birkaç yüz metre ötesinde vurularak öldürülmüştü.
Zaman,mekân, insan bağlamında bazen bir mekânı yaşanmış bir olay,bazen bir insan, bazen de doğal bir yapı,güzellik önemli kılıyor. Sen, tüm bu öğelerin içinde bulunduğun yüzlerce yeri ziyaret ettin.En unutulmaz(ları) sence neresiydi?
Şu an düşündüğüm zaman, hemen hemen gördüğüm tüm yerler etkileyici ve unutulmazdı. Özellikle her yerde teknolojinin had safhada kullanılıyor olması etkilendiklerim arasında. Anıtların ve heykellerin son derece muazzam oluşları hafızamdan silinmiyor.
Yerler arasında ise tabii ki en başta Walt Disney World ile Universal Stüdyoları; Tennessee eyaletindeki Memphis şehrinde Elvis Presley’in malikânesi ile araba, uçak ve kostümlerinin sergilendiği müze; Ohio eyaletindeki Mansfield şehrinde, tüm zamanların en çok beğenilen “Esaretin Bedeli” filminin çekildiği yer olan hapishane; Arizona eyaletinde bulunan 446 kilometre uzunluğu, 29 kilometre genişliği ve 1,600 metre derinliğiyle dünyanın en büyük kanyonu; Son olarak, Chicago’da Marilyn Monroe’nin yaklaşık 8 metre yüksekliğindeki etkileyici heykeli unutulmazlarım arasındadır.
“Anlatılmaz, yaşanır” denilen yerler buraları. Keşke hep orada kalsam diye düşünmüşümdür.”
Magic Kingdom, Walt Disney’in Disneyland’ı ve Universal Studios, hayallerin gerçeğe dönüştüğü yerler. Buralarda neler hissettin sen? Her çocuğun hayali derler...
“Anlatılmaz, yaşanır” denilen yerler buraları. Keşke hep orada kalsam diye düşünmüşümdür. Umarım oradaki hissiyatımı okurlara da aktarabilmişimdir. Yüksek teknoloji kullanımı ile zamanda yolculuk yapıyorsunuz. Gerçekle hayal arasında müthiş yolculuklara dahil oluyor ve oradaymışsınız hissine kapılıyorsunuz.
Walt Disney’in “Hayalleriniz, ancak onları takip etmeye gerçekten cesaretiniz olduğunda gerçekleşir” sözü de bunu destekliyor...
Evet, bu sözü çok severim. Gerçekten de ancak hayallerimizi takip ederek ve inanarak gerçekleştirebiliriz. Walt Disney hayal etti, çalıştı ve bunu başardı. Bu hayali tüm dünyaya güzellikler yayan bir hizmete dönüştü. O zamanlar nasıl bir hayal gücüne ve vizyona sahip olduğuna hayret etmemek ve hayranlık duymamak da,mümkün değildir.
Bir imkân verilse sana; hangi filmde,hangi karakterlerle ve hangi yönetmenin filminde oynamak istersin?
Walt Disney’in ünlü filmlerinden olan “Alice Harikalar Diyarında”ve küçüklüğümde severek izlediğim “Geleceğe Dönüş” filmlerinde rol almak isterdim.
Amerika’da birçok farklı müzeye gittin. Nasıldır orda müzecilik anlayışı?
ABD’deki müzeler hem bilgilendiriyor hem de eğlendiriyor. Dokunmatik sesli ve görsel anlatımlarla, VR veya birçok farklı yöntemlerle bu bilgiler insanlara aktarılıyor. Önceleri Avrupa’da müzeleri sıkıcı buluyordum. Oysa ki ABD’deki müzeler eğitici olmasının yanı sıra, oldukça keyif verici ve eğlendiricidir.
Bu kitapta en pesimist ve sıkıntılı kısımlar Amerika’dan ayrılış ve Kıbrıs’a dönüş aşamaları oluyor. Her güzel şeyin bir sonu yok mudur?
Elbette her güzel şeyin bir sonu vardır. Benim için dönüş süreci de öyle oluyor. Kıbrıs’a döndüğüm zaman adaptasyon süreci zor oluyor.
“Gittiğimiz yerlerde ayak izimizi bırakıp hatıraları toplayalım.”
Michigan’daki Deefield Park’ta taş üstünde yazan “Sadece anıları al ve sadece ayak izini bırak” yazısı çok anlamlı değil mi?
Hayatımızda hatıralar değil midir önemli olan? Gittiğimiz yerlerde ayak izimizi bırakıp hatıraları toplayalım.
2001’de ilk uzay turisti uzaya seyahat yaptı. Senin de bir gezgin olarak böylesi atmosfer dışı hayallerin/hedefin var mı? Bizim ülkeden yaşanmışlık olarak en yakın seni görüyorum bu göreve...
Öyle bir hayalim hiçbir zaman olmadı. Zaten Disneyland ve Universal Stüdyoları’nda simülatif olarak uzaya doğru yolculuk yapmışlığım vardır. Dünyamızdaki parkurları tamamlamaktır, en birincil ve en büyük hayalim.
Eğer elinde sihirli bir değnek olsa,bu yolculuklarının hangisinde ve hangi anında zamanı durdurmak isterdin?
İlk gittiğim an diyebilirim. Yani 9 yaşımdaki ilk Amerika keşfim.
Seyahatlerinde,dünyadaki hayvan türlerinin çoğunluğunu da görmüşsündür herhalde. Bu müthiş bir eğitici faaliyet de insan için,sadece yer görme değil. Kitapta da bu hayvanları bizlerle tanıştırıyorsun. Sanıyorum hayvan sevgisi olan bir kişi,hayvanlardan bu kadar güzel ve yoğun bahsedebilir.
Hayvanları çok seviyorum. Elimden geldiğince besliyor ve koruyorum. Genel olarak hayvanat bahçelerine karşı bir ön yargı vardır. ABD’de, hayvanlara doğal bir yaşam alanı sunuluyor. Yemyeşil ağaçlarıyla, bitkileriyle ve gölleriyle, hayvanların doğal ortamlarında yaşamaları sağlanıyor. Dolayısıyla, bu ortamlarda huzurlu ve mutlu olmamaları neredeyse imkânsız gibi. Beni en çok etkileyen hayvanlar; armadillo, komodo ejderi, dev kutup ayıları, muazzam büyüklükteki goriller ve dünyanın en büyük yarasa türü olan uçan tilkiler oldu.
İmza gününü Işık Kitabevi’nde gerçekleştirdin.Nasıl geçti?
Çok güzeldi, yoğun bir katılım oldu. Ailem, arkadaşlarım, kitap severler oradaydı. Işık Kitabevi yaratıcısı ve yaşatıcısı Nahide Merlen’e de tekrardan teşekkürlerimi iletirim.
Kafanda ikinci bir kitap düşüncesi var mıdır?
Elbette vardır. Tabii ki kitap yazmak hiç de kolay değildir. Bu nedenle zamana da ihtiyacım vardır.
KISA KISA...KISA KISA...KISA KISA
Walt Disney... Gelmiş geçmiş en yaratıcı kişi.
Mağusa... Doğduğum yer.
Bülent Fevzioğlu...Çok değerli bir şair, ozan ve araştırmacı yazar.
İpek Kozası...Düşümdeki Kıtaya İpeksi Bir Yolculuk.
Kelebek...Ben ve gezgin ruhum.
Tırtıl... Kelebek olmaya hazır bir yeni canlı.
Piyano...Vazgeçilmezim.En muhteşem enstrüman
bence.Ve elbette ki,annem.
Şiir...Dinlenme anlarımdaki denemelerim.
Cinderella...Walt Disney World.
Hollywood...Entellektüel kişiler ve lüks arabalar.
Central Park...Karmaşa ve gökdelenlerin arasında muazzam bir cennet.
Gezi...En büyük tutkum.
Fotoğraf çekmek...Anı ölümsüzleştirmek.
Not defteri... Olmazsa olmazım.
Aile...En değerlilerim.
Elvis...Rock’n roll kralı.
Niyagara Şelalesi...Büyüleyici.
Küçük Kuzen...En kıymetlilerimden.
Aşk...Güzel bir duygu.
Kitabın Künyesi
Kitap İsmi: Düşümdeki Kıtaya İpeksi Bir Yolculuk
Yazarı :İpek Akol
Türü : Gezi edebiyatı (fotoğraflarla beraber 512 sayfa)
Kapak tasarım: Sylvia Nejla Çağdaşoğluları
Editör: Bülent Fevzioğlu
Yayıncı:İpek Kozası Yayınları
Baskı-Cilt: Okman Printing Ltd., Lefkoşa