Cenk Mutluyakalı
İZLENİM / ELEŞTİRİ / YORUM
----------------
“Hayalet Kumpanya”
Yüzümüzdeki maskeleri yüzümüze çarpıyor oyun…
Hem de güle oynaya…
Hem de gırgır, şamata…
Düşerken “düşe” sarıldığımız bir yerden…
----------------
“Sanat ve dehanın olduğu yerde, ihtiyarlık, yalnızlık, hastalık yoktur. Hatta ölüm dehşetinin bile yarısı kaybolur” der ünlü Rus yazar Anton Pavloviç Çehov.
Tam da ihtiyacımız olan bu sanırım, sanat ve dehanın olduğu bir yerden, geleceğe umutla bakabilmek. O yeri yaratabilmek. Çünkü kendimizi bir bataklıkta gibi hissediyor, yürüdükçe kirleniyor, içine saplandığımız çirkefte daha bir kokuyor, dipsiz bir beyhudelikte kayboluyor, uyku tutmayan sabahlarda yeni gün doğumlarını arıyoruz.
“Daha çok düşe ve bu düşleri gerçekleştirecek daha çok mücadeleciye ihtiyacımız var” diyor, Lefkoşa Belediyesi Sanat Yönetmeni Aliye Ummanel.
O nedenle sanatın ve dehanın olduğu çok daha yaratıcı bir yerden bu yolculuğa başlamalıyız.
Çünkü geleneksel siyaset ile geleneksel sendikacılığın kol kola girdiği bu yarı sömürge düzende, ganimetten zehirli hezeyanlarımız ve egemenlerden artık bir iradeyle tutunduğumuz yaşam ancak da düşlerde!
Soytarılığın ve riyakârlığın yürüyüşü
“Hayalet Kumpanya” iyi çalışılmış ve yüksek tempolu bir kabare… Çehov, farklı hikâyelerden bütünlüklü bir anlatıyla, Azov denizi kıyılarından Lefkoşa’ya akıyor.
“Hayalet Kumpanya” ölüme karşı inadına var olmak için direniş daveti yaparken, soytarılığın ve riyakârlığın zamandan ya da coğrafyadan bağımsız bir sağanak boşalması olduğunu belleğimize kazıyor. Mülkiyetçi saplantılara ürperiyor, toplumsal çelişkilere hayıflanıyor, ilişkilerin samimiyetsizliğine gülümsüyor, bir başka çağın hiçliklerinde kendinizi buluyorsunuz. Biraz hayal, biraz gerçek arasında kördüğümler çözüyorsunuz, hayat gibi!
Deniz Çakır’a selam
Oyunda duygusallık ile komedi arasındaki denge iyi kurulmuş. Gülümsüyorsunuz, ezginin ritmine kapılıyorsunuz, duygusallaşıyorsunuz. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu neredeyse “tam kadro” karşımızda ve oyunda bir an olsun tempo düşmüyor. Sahne, dekor, ışık, efekt, makyaj tümüne önemli bir emek verilmiş. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun sahip olduğu sınırlı imkânları düşündüğünüz zaman bu sonuca çok daha fazla saygı duyuyor, hürmet ediyorsunuz. Özgün müzikleri, şarkı sözlerini, orkestrayı son derece başarılı buluyorum. Daha önemlisi sahnede harika bir “koro” var… “Çünkü aşk geniş zaman / özlem iki uzun hece” diyen seslere kendinizi kaptırıyorsunuz.
“Hayalet Kumpanya” aynı zamanda yılların tiyatro emekçisi Deniz Çakır’ı onurlandıran bir işlev de görüyor, ustalara saygı gösteren bir duyarlılıkla gönlümüzü kazanıyor.
‘Konuk Yönetmen’
Oyunda en önemli farklılıklardan biri de konuk ya da misafir yönetmenin imzasını görmek. Yiğit Sertdemir’in yönetmenliğinin hem sanatçılar için yeni bir deneyim, öğrenme, etkileşim süreci yarattığını düşünüyorum, hem de biz izleyenlere farklı bir pencere açıyor. “Ben bilirim, ben yaparım” anlayışının yaygın olduğu yarı(m) yurdumda, böylesi cesaretli girişimleri önemsiyorum.
Güle oynaya yüzleşme
Çenesini mezarcı küreğinin deldiği kemiklerin sızısında “Kayıp” oyununu izlemiştik. “Ev”e varmıştık sonra… “Bu ev kime ait” diye etrafa bakınırken, “Kim bu eve ait” sorusuyla sarsılmıştık. “Kim Bay Schmitt”te kimliksiz bir hayatın içinde kilitli kaldığımız hallerimizle yeniden yüzleşmiştik.
O söz halen kulağımda:
"İnsanlar yalan söylemeye alıştıkça, gerçek yılan olup onları sokarmış; yalana dili varmayanı, zehirli insan sürüsü ısırıp parçalarmış…"
“İki Kişilik Hırgür”de, bu kez süsümüz ve püsümüz arasında, içimize yıkılan dünyayı yeniden anımsamıştık.
Çıkmaz sokaktayız halen!
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu toplumsal bir yerden hayatlarımıza dokunmaya devam ediyor.
O çıkmaz sokaktan çıkmamız için bize fener tutuyor, yön gösteriyor.
İnsan sürüsünün içindeki zehri boşaltmanın gailesiyle çabalıyor.
Bu kez bir kabareyle bunu deniyor.
“Hayalet Kumpanya.”
Yüzümüzdeki maskeleri yüzümüze çarpıyor, oyun…
Hem de güle oynaya…
Hem de gırgır, şamata…
Düşerken “düşe” sarıldığımız bir yerden…
Umarım, ölümden rol çaldığımız her an, çok daha umutlu bir gelecek sunmayı başarabiliriz, yarınlara…
Oyunculuk ve sahne!
Oyunda Deniz Çakır, Barış Refikoğlu, Aytunç Şabanlı, Osman Ateş, Özgür Oktay, Döndü Özata, Hatice Tezcan, İzel Seylani, Asu Demircioğlu, Cem Aykut, Melihat Melis Beşe, Melek Erdil, Umut Ersoy ile Havva Güleş rol alıyor.
“Hayalet Kumpanya”da benim için öne çıkan iki isim var, Özgür Oktay ve Hatice Tezcan… Ayrıca, Osman Ateş ile Döndü Özata’yı da sahnedeki güçlü, sürükleyici duruşlarıyla not ediyorum.
Aytunç Şabanlı aslında oyunun “gizli başrol”ünde ve seyirci üzerinde bir “unutulmaz” yaratabilir. “Yaratabilir” diyorum, çünkü, sözcükleri yutmadan, heyecanını ve coşkusunu dengeleyerek sahnedeki yerini çok daha perçinlemesi gerekiyor. Oyunda tüm sanatçılar adına kolektif bir başarı olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum.
Oyunun yüksek temposu içerisinde telaş, bazı anlarda anlatıyı yutuyor. Dans, ritim, koreografi hepsi elbette oyuna değer katıyor ancak “ses” kadar “söz” de önemli, söylenen de… Yani öyküyü de iyice anlamız gerekiyor. Her bir sözcüğü hazmetmek gibi bir ihtiyacımız da var.
Bandabuliya sahnesi önemli bir kazanım, sadece akustik sorunu var. Bir de oturma düzeni özellikle giriş-çıkışlar açısından biraz sıkıntılı…
Osman Ateş ve Cahit Kutrafalı’yı özgün müzik ve düzenleme için ayrıca kutluyorum.
Bu kez geç kalınmadı
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu geçtiğimiz yıl Ekim, Kasım, Aralık, Ocak aylarını “boş” geçmişti. Ve bu geç kalmışlığı eleştirmiştim. Bu sene, tiyatronun eylülünde, hem kendi oyunu hem de yeni sahnesiyle “perde” dedi. Üstelik tam kadro bir oyunla… Çok daha önemlisi, yokluklar içerisinde yeni bir sahne yaratarak, Bandabuliya’da, geleneksel Lefkoşa’nın kalbinde… “Hayalet Kumpanya” festivalin ardından da sahnelenmeye devam edecek. O nedenle, izlemeyenler, şimdiden Bandabuliya sahnesi için yerini ayırsınlar; oyunun ardından da Surlariçi’nde, Selimiye’de yeni hizmete giren cafelerden birinde şaraplarını yudumlamanın hayalini kursunlar.