“Düşman” söylemi tehlikelidir!..
İnsanın “kendini sorgulama” duygusunu köreltir.
Yaşamı ve düşünceyi “farklılıklar”ın beslediğini, geliştirdiğini unutturur.
***
“Düşman” söylemi, genelde dar milliyetçilerin ve baskıcı beyinlerin sarıldığı bir ağızdır aslında…
Çok ağır bir ithamdır…
Çünkü düşman “kötülük” ister…
Düşman “savaşır”….
“Yok” eder…
Ve bu söylem ‘gelişim’ değil ‘gerilim’ üretir...
***
Ne zaman ki, farklı bir düşünce ortaya koysam, özellikle kamudaki çalışma düzenine ilişkin, belirli bir kesim “düşman” söylemiyle çıkar karşıma..
Üzülmem sadece ürkerim de...
“Memur düşmanı” olmak için “eleştirmek” yeterlidir, nedense (!)
Çok “kolay” bir kaçış değil mi bu...
Ve fazlaca “vicdansız”…
Son 24 senedir gazetecilik ve yazı yazmak dışında işi olmayan biri için salt “sizden farklı düşünüyor” ve “farklı düşüncelerini yazıyor” diye “düşman” demek, sorunları çözer mi peki?
***
Bir dönem, “kamuda” görevli öğretmenlerin “özel ders” meselelerini gündeme getirmiştim.
Hiç konuşamadan içeriği aynı yere gelmiştik: “Öğretmen düşmanı…”
En son şu an uygulanan mesai sisteminin sakıncalarını yazdım, kimileri yine aynı yerden gördü:
“Memur düşmanı…” (!)
***
Oysa ki, hem “dost” olmayı, hem de “farklı düşünerek” tartışabilmeyi başarmaktır ilericilik…
Siz söylersiniz fikrinizi…
Karşınızdaki söyler…
Siz bir saptama yaparsınız, karşınızdaki eğer katılmıyorsa, kendi değerlendirmesini koyar ortaya…
Uzlaşmasanız dahi, bu durum, düşman olduğunuz anlamına gelmez.
Farklı düşünürsünüz, o kadar.
***
“Düşman” söylemi varsa, tartışma daha başlamadan biter...
Çünkü ‘ya sizin gibi düşünmek zorunda’ olur karşınızdaki...
Ya da size ‘düşman’...
Ve siz, mutlak ‘haklısınız’ her zaman.
Oysa ki hem eleştiri...
Hem de özeleştiri...
UMUTLANDIRIR hayatı...