Nefes aldığı sürece "yaşar" denilen insanoğlu'nun ölümlülüğü ya da ölümsüzlüğü; yaşarken halkı için ne yaptığıyla doğru orantılıdır.
O'nu "ölümsüz" kılan ve sadece bir "bedenin göçünden" öte toprakla haşır-neşir olmuşluktan kurtarıp, geride bıraktıklarıyla anılmak, vefa gösterilecek birşeyler yapmış olmak, kısacası; "yaşar olmak" da vardır insanın varlık sürecinde.
Meslektaşım, can dostum, yoldaşım Hakan Çakmak'ı zamansız, genç ve üretiminin en altın yıllarında kaybetmiş olsak da, geride bıraktığı ve bu toplumun kültür-sanat camiasının görsel belleğini oluşturan programlarıyla, belgeselleriyle aramızda yaşamaya devam etmektedir. Tüm bu yoğun ve bu toplumun "çalışma alışkanlığına" baktığımızda "deli" diye nitelendirilebilecek derecede aşkla ve sınırsız zamanla uğraş verdiği TV programcılığı yanında, yoldaşlığını paylaştığı kültür sanat camiamızdaki sanatçılarımızla biyografik kitap çalışmasına da kendisini katmak için ilk adımı atıyordu.
Evet, bunca yoğun çalışmalarına bir yenisini eklemeyi kendisine görev edinmiş ve ilk adımı, kendisinin kültür-sanat dalında bir programcı olarak BRT'de görev yapmasını öneren, destekleyen, entellektüel açıdan tüm yardımı gösteren tiyatro sanatımızın pir'lerinden Yaşar Ersoy'la bu adımı atmayı seçti.
Sevgili Yaşar abi kendisine sormuş, "niye benimle?" diye. Cevabı netti: "çünkü en çok seni yakınen tanıyorum..."
Devamı gelecek bir projenin başlangıcıydı bu. Yaşar Ersoy anlattı, Hakan çekti, çözümlemesini yapıp Yaşar abiye verdi, eklemeler, düzeltmeler yapılıp tekrar yazıldı, yazıldı, yazıldı... böyle bir süreçtir anlatımların yazıya, oradan da kitaba dönüşmesi. Bıkmadan, usanmadan ve en önemlisi aşkla bunu yapmaktı işin sırrı.
Ve sonunda, kendisi eline alamasa da, ilk kitabı "Yaşar Ersoy'un Anlatımıyla, Yazan Hakan Çakmak-düşte umut yürekte sızı" okurla buluştu.
Özelde bir Yaşar Ersoy biyografisi olarak görünse de, kitap; bu toplumun dönemsel olarak geçirdiği sosyo-politik, kültürel izdüşümleriyle doludur. Yaşar Ersoy ekseninde, Müstemleke döneminden (İngiliz), Kıbrıs Cumhuriyeti, Federe Devlet, KKTC'ye kadar uzanan bu süreç, Limasol'dan başlayıp 1974 sonrası Kıbrıs'ı, eğitim döneminin Türkiyesi ve tüm bu siyasi değişimlerle etkilenen kültür-sanatın bir yolculuğu aslında.
Yaşar abiyle televizyonda yaptığımız söyleşimizde, bu kitaba girmeyen daha nice bilgilerin olduğunu öğreniyorum. "Niye?" diye sormaya gerek duymuyorum, 619 sayfalık kitaba baktığımda.
Khora yayınları arasından çıkan kitabın konuları arasında, Ressam, şair-yazar, eğitimci Prof.Dr.Ümit İnatçı'nın, karikatür sanatçımız Musa Kayra'nın, tiyatro sanatçımız Erol Refikoğlu, Perihan Toygan, ressam Nilgün Güney, Emin Çizenel, Hristos Zanos, Kostas Kafkaridis, Osman Alkaş, Derman Atik, seramik sanatçısı Sevcan Çerkez, Işın Cem, Yücel Ertem, gazeteci Şener Levent, Kani Kanol, Hüseyin Köroğlu, Heidi Trautman, Hasan Kahvecioğlu, Faize Özdemirciler'in de Hakan için kaleme aldıkları düşünceler, kitabın yolalışı içerisinde yer almışlardır. Çünkü onlarla Hakan'ın yolu bir yerlerde mutlaka kesişmişti.
Önsözü kaleme alıp editörlüğünü üstlenen ise, duayen şarilerimizden Feriha Altıok olmuştur.
Kitaptan bazı konu başlıklarını vererek yazımızı tamamlarken, başta sevgili Hakan'ımızı saygı ve özlemle andığımı belirtir, toplum belleğimiz için önemli bir çalışmayı bizlerle paylaştığı için başta Yaşar Ersoy abimizi ve emeği geçen herkesi yürekten kutlarım...
"Silahların Gölgesindeki Gergin Yıllar ve Reddedilen Yeşil Hat", "Sahne Limasol", "Leymosun'da Sosyal Yaşam", "Mücahit Tiyatrosu Deneyimi", "Sol Hareketin Yükselişi ve Konservatuvar Eğitimine Yansımaları", "Taksim ve Ganimetçiliğin Başlangıcı", "Sosyal, Kültürel Kimlik sorgulamaları ve 'Rumcu' Suçlamaları", "Toplumcu Gerçekçi Tiyatronun İlk Adımları ve ÇAĞDER'in Kuruluşu", "12 Eylül'e 1 Kala, Olmak ya da Olmamak", "LBT Salonu'nun Açılışı, LBT Logosu ve 'Karagözcü Mehmet Hoca'", "Tiyatro Tarihimize Işık Tutan Çalışmalar", "Aziz Nesin Kıbrıs'ta ve Yakılacak Kitaplar..."