Tayfun Çağra
Eğitimini tamamladıktan sonra her ay maaş getirecek bir iş bulamamıştı. Hoş, böyle bir işi çok aradığını söylemek de doğru olmazdı. Belki ailesini tatmin edebilmek için birkaç işle ilgilenir gibi davranmıştı ama o kadar… Üstüne gittiği söylenemezdi.
***
Çok hırslı biri değildi, çok da ortalıklarda görünmek gibi bir derdi yoktu. Rahatça geçinsin, yaşaması gereken hayatı yaşasın, böylelikle mutlu olsun, onun için yeterliydi. Daha fazlası onu bozardı!
***
Küçük bir market açtı Fuat, mahalleye yakın bir yere… Mahalle derken annesi ve babasıyla birlikte oturdukları evin yakınlarına bir yere… Bir de kız kardeşi vardı, o da artık lise sonu okuyordu. Market açtı demiştik ama çok da market gibi değildi aslında… Herkese, her ihtiyaca yanıt verebilecek türde bir yer… Her şey bulunurdu, bakkaliye ürünlerinden, nalburiye ürünlerine… Küçük tamirat işlerinde gerekli malzemeden, fazla geniş olmayan tuhafiye ürünlerine… Çok geniş değildi yeri ancak o küçücük yerde yaptığı düzenlemeyle dükkân geniş gibi görünüyor, her aradığını kolayca bulabiliyordu.
***
Yıllarca devam etti bu market biçimi ticaret… Zaman zaman bir türde satış düşmüşse diğer türe yöneliyordu, o düşmüşse başka tür malzemeye… İdare etti böylece uzun yıllar… Belki de 10 yıla yakın bir süre… Artık 30’lu yaşlara gelmişti ama hâlâ anne babasının yanında kalıyordu. O evden ayrılmak istiyor ama evdekiler “evlenmeden başka eve çıkamazsın” diyorlardı. Bu arada da market içindeki ürünler hangi tür malzemeye yönelse artık iş yapamıyordu çünkü her tür malzemenin büyük tüccarı türemişti piyasada… Onlarla rekabet etmek çok mümkün değildi, yani işler eskisi gibi değildi.
***
Kız kardeşi bu zaman içinde evlenmiş, bir de oğlan çocuk sahibi olmuştu. Küçük Ercan 4-5 yaşlarındaydı. Dayısını çok seviyor, “dayı aşağı, dayı yukarı” derken dayısından ayrılmaz hale gelmişti. Anaokula başlamıştı ama orada olmadığı zamanlarda neredeyse bütün zamanını dayısının marketinde geçiriyordu. Dayısının evindeki ‘dayıya evlenme’ baskıları o küçük beyninde çözüm aratmıştı ona… Okulda en sevdiği öğretmenini dayısına yakıştırmış hatta okulda öğretmenine bu fikrini de açmıştı; “Dayımla karı-koca olsanız ne güzel olurdu öğretmenim” demişti. Öğretmen bu olayı Ercan’ın annesine yani Fuat’ın kızkardeşine aktarmak ve biraz da gülmek isterken aslında dayı Fuat’ı da görmek istemişti.
***
Okul çıkışı Ercan’la birlikte eve geldiler. Annesine durumu aktarmış, gülmüşler ama Fuat’ı görme isteğini de belli etmişti. Ercan’ın annesi “istersen tanıştırayım” dedi. Markete gidip tanıştılar, öğretmen içinden ‘olabilir’ dedi. Fuat da baskılar artık yıldırdığı için gelmesi olası geleceği yakına çekti ve işi hızlandırdı. Birkaç ay içinde evlendiler. Bir süre de öyle gitti. Öğretmen hanımın babası hatırı sayılır bir kişiydi ve Fuat’ın işleri de artık iyi olmadığı için onu bir bankaya yerleştirdi.
***
Fuat aslında bu gelişmeye memnun olmuştu çünkü eğitimi de finans alanındaydı zaten… Yani bankada geleceği var gibi görünüyordu. 3-4 yıl böyle geçti. Fuat artık baba olmaya hazırlanıyordu. Bu sırada yurt dışından bir arkadaşı aradı. Geliştirdiği işinde bir finans uzmanına ihtiyacı vardı, “sen gelir misin?” dedi. Teklifi de memnun ediciydi. Finansta ona geniş bir yetki veriyor, dolgun bir ücret, hatta küçük bir de kâr payı ve “güvenebileceğim birine ihtiyacım var, o da sensin” diyordu.
***
Teklif çok güzel ama burada da artık kurulmuş bir hayat, doğacak bir çocuk ve başka sorumluluklar vardı. Yalnız başına düşündü önce, karar veremedi, eşiyle oturup tartıştılar, gitse mi kalsa mı daha iyiydi. Yalnız gidip önce bir baksa, sonra ailesini de yanına alsa mıydı yoksa anca beraber kanca beraber mi olmalıydı?
***
Öyle yaptılar, ailece gittiler, üç ay sonra gittikleri yerde bir de çocukları oldu. Mutlu mu oldular, onu da haftaya bırakalım…
-devamı haftaya-