Düşünceye tutuklama ve ‘yasa değişikliği’ önerisi

Cenk Mutluyakalı

Yabancı bir ülkenin büyükelçisi ve komutanları tarafından askeri bir tesiste demokrasimize müdahale yaşandı, bir gazeteci bunu yorumladı, eleştirdi, dava edildi.
Hapse atmak istiyorlar, müdahaleciyi değil gazeteciyi…

Ali Kişmir “Ceza Yasası” marifetiyle tutuklu yargılanmak isteniyor; basın korkutulmak, boyun eğmeyenler sindirilmek…

Ceza Yasası’nın ilgili maddeleri tümüyle otoriteyi korumak amacıyla yazıldı, İngiliz sömürge döneminden kalma… Yıllardır bunu değişmesi gerektiği konuşuluyor… Kimileri ‘yeni sömürge yasaları’ istiyor, özgürleşmek yerine…

Meclis’te gözü dönmüş bir çoğunluk var, maalesef!
Adrese teslim ihalesiz sözleşme için yasa yapıyorlar örneğin... Bu toplumun milyonlarca lirasını bir şirketin emrine vermekten utanç duymuyorlar. Çocuklarımız çadırda eğitim görürken, elli okul inşa edecek kaynağı, yine büyükelçi huzurunda yapılmış bir anlaşmayla, “tazminat” diye ödüyorlar.


“Ceza Yasası’nda değişiklik”

Ana muhalefet partisi CTP’nin kimi yasa değişikliği önerisi hazırlıkları var, bunlardan biri de Ceza Yasası… Avukat kimliğiyle de tanıdığımız milletvekili Ürün Solyalı ile Işık Kitapevi’nin yeni cafesinde buluştum, konuştum.

Gazeteci Ali Kişmir’e “Askeri Suç ve Cezalar Yasası” üzerinden, Güvenlik Kuvvetleri’nin manevi şahsiyetini küçük düşürdüğü iddiası ile dava açıldı, Ağır Ceza’da yargılanması için celpname gönderildi.
Böylece “tutuklu” yargılanacak.
Mahkeme suçlu bulmasa dahi yargılama süreci “ceza”ya dönüşecek.

“Bana göre bu uygulama yanlıştır” diyor Ürün Solyalı ve samimi görüşünü paylaşıyor.
“Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu yargılamayı bir gelenek haline getirdi. Suçunu kabul etmeyen kişi tutuklu yargılanıyor. Bu uygulama sanık üzerinde suçunu kabul etmesi için baskı oluşturuyor. Mahkemenin niyeti bu olmasa bile kimi zaman suçunu kabul ediyor ve cezasına razı oluyor yargılanan kişi… Çünkü tutuklu yargılama süreci dava sonucu alacağı cezayı da aşabiliyor.  Cezaevi koşulları da malum… Oysa her sanığın tutuklu yargılanmasına gerek yoktur, her örnek kendi özel koşulları içinde değerlendirilmelidir. Toplum ya da yargılama süreci açısından tehlike yaratmıyorsa, her sanık tutuklu yargılanmak zorunda değildir.”


“Hücreyi işaret ediyorlar”

Gelelim ifade ve düşünce özgürlüğü önündeki Ceza Yasası tehdidine!
“Bu yönetimin düşünce ve ifade özgürlüğü karşısında bir tahammülsüzlüğü var” diyor Ürün Solyalı ve Ceza Yasası’nın düşünceye karşı hapislik tehdidi içerdiğini anlatıyor.

“Bir iddiayı ceza mahkemesi önüne taşımak ile hukuk mahkemesi önüne taşımak farklıdır.

Ceza hukuku alanında daha ilk andan polis tarafından gözaltına alınabiliyorsunuz. Düşünce ve ifadeyi ceza konusu yaparsak, o zaman doğrudan hücreyi işaret ederiz. Ceza hukuku kapsamında daha ilk andan hem özgürlüğünüz kısıtlanıyor hem de tüm iletişim araçlarınıza el konulabiliyor. Bu yetmezmiş gibi pasaportunuza el konuluyor, seyahatiniz engelleniyor. Kimi bu halde zaman aylarca yargılamayı bekliyorsunuz. Tek suçunuz düşüncelerinizi dile getirmek.”


“İfade özgürlüğünü hapseden maddelerin kaldırılmasını önereceğiz”

“Bir hakaret varsa elbette karşılığı olacak” diyor Ürün Solyalı…
O anlattıkça özlü notlar alıyorum.
“Kimse hakarete, yalana, iftiraya özgürlük istemiyor.”
“Bir hakaret varsa elbette karşılığı olacak, ancak düşünceyi hapseden Ceza Yasası’nda değil, hukuk yasaları yoluyla…”
“Mahkeme önünde herkes hakkını arayabilir, bunun için kimseyi tutuklama yönüne gidilmesine gerek yok.”
“Avrupa insan hakları sözleşmesine uygun hareket etmemiz yeterli.”
“Anayasa Mahkemesi de geçmişte bu çağrıyı yaptı, yasalarımızı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uyumlaştırmamızı istedi.”
 

Şimdi ne yapacak CTP?
“İnsan Hakları Platformu ve Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nin kolektif çalışması sonucu ortaya çıkan raporları var, bizler de özellikle son bir yıldır ciddi bir çalışma yapıyoruz. Hedefimiz, düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engelleri kaldırırken, yasalarımızı da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ile uyumlaştırmaktır.”

“Tam olarak ne önereceksiniz” diye soruyorum.
“Ceza Yasası ile Askeri Suçlar ve Cezalar Yasası’nda düşünce ve ifade özgürlüğünü hapseden maddelerin kaldırılmasını önereceğiz. Bir kişi eğer kendisine hakaret edildiğini düşünüyorsa, hukuk davası açabilir. Şunu da eklemek istiyorum, Askeri Suçlar ve Cezalar Yasası’nda ölüm cezası var halen… Bunun da kaldırılmasını istiyoruz. Bu değişikleri Meclis’e sunacağız.”

“Kamuoyu baskısı önemli”

Ne zaman?
“Eylülün ilk yarısına kadar bu önerileri sunmak istiyoruz. Başka yasa önerileri de çalışıyoruz, yabancıların mülk alımının sınırlandırılması gibi… Yurttaşlık Yasası gibi… Asgari ücret gibi… “

Ali Kişmir’in duruşma tarihinin 6 Ekim olduğunu anımsatıyorum.
“O gün herhangi itham olacağını düşünmüyorum, tutuklama da beklemiyorum, umarım bu toplumu daha da germezler” diyor Ürün Solyalı ve şu hatırlatmayı yapıyor:
“Bizler değişiklik önerilerimizi en erken zamanda Meclis’e sunacağız. Tabii bu önerilerin süratle komite gündemine alınması gerekiyor. İşte bu noktada kamuoyu baskısı son derece önemli…”

“Bugüne kadar neden yapılmadı?” diyorum.

“CTP her yönetime geldiğinde, sivilleşme ve demokratikleşme anlamında pek çok ileri adım attı, ancak, programındaki tüm değişiklikleri yapacak kadar da o görevlerde kalmadı. Unutulmasın, gazetecilerin doğrudan askeri mahkemelerde yargılandığı günlerden buralara geldik. Avrupa İnsan Hakları sözleşmesine uyumlaşmak için geçmişte pek çok değişiklik yaptık. Ama o kadar çok güncellenmesi ya da uyumlaştırılması gereken yasalarımız var ki… Yine çok yoğun çalışıyoruz, ciddi ve kapsamlı değişikler önereceğiz ve hep birlikte bunları başarmak için mücadele edeceğiz.”

Gazeteci Ali Kişmir'e açılan davanın ilk duruşma tarihi 28 Şubat'tı ve o gün, düşünce özgürlüğü için çok sayıda kişi, örgüt, uluslararası gözlemci mahkemeler önünde toplanmıştı. Teminat duruşması o gün yapılmamış, ileri bir tarihe ertelenmişti.