Bir hikaye anlatalım önce…
***
Yine aynı ekran önünde…
Yine aynı filmi izlerken görür arkadaşını…
“Yine mi” der…
“Final sahnesi için” diye alır cevabı…
“Hani araba yoldan çıkar, süratle gider, duvara doğru ilerler ya”…
“Ve duvara çarpar” der arkadaşı…
“İşte o nedenle” diye yanıtlar mahcup mahcup, “Bu sefer de çarpacak mı diye, izliyorum her seferinde…”
“Delisin sen” der arkadaşı, “Film değişmediği sürece, bu araba, en son sahnede, o duvara çarpacak mutlaka...”
***
Bu hükümetin, memleketteki onca sıkıntı içinde çok ‘sempatik’ olma şansı istese de zordur.
Çünkü elektriği 5’e mal ederek 3’e satıyorsanız, ‘zam’ kaçınılmaz olur…
‘Zam’ yapsanız ahali bağırır haklı olarak, yapmasanız kurum batar, ‘özelleştirme’ gelir gündeme!
Böylesi bir ‘çıkmaz’ vardır ortada…
Eğer ki “bütçe” açık veriyorsa, ya “ek mesai”den tasarruf edilecektir, ya da “maaş artışı” bastırılacaktır sonuçta…
Tüp gazın, petrolün rakamını dünya borsaları belirler, oysa sizin ‘kaynağınız’ bellidir…
Bu anlamda hükümetin “sempatik” olma şansı zordur da, “saygı görmesi” için vardır seçenek.
• Gerçekleri gizlemeden, paylaşarak…
• Ne olursa olsun bedeli, samimi olarak…
• “İrade” ortaya koyarak!..
• “Soruşturulması” gereken işlerde dik durarak…
• Partiler yasası, yeni yurttaşlık mevzuatı, anayasa, müşavir savurganlığı, geçici istihdamına son verilmesi gibi REFORMLAR yaparak.
• Emekçi ve dar gelirlilerin yaşadığı sömürüye, ayrımcılığa karşı bu insanlara dokunarak.
• Diyalogdan kaçmayarak...
Sevgili Tümay’ın yeniden anımsattığı BAŞSAVCILIK görüşü var ya…
“KKTC yasalarındaki okul açma konusundaki düzenlemelere bakıldığında hali hazırdaki yasa ve tüzükler ülkemizde ‘bir İlahiyat Koleji’ kurulmasına cevaz vermemektedir”.
• Böylesi işlerde ‘hesap sorarak…
Evet, ‘sempatik’ olmasa da saygı görür günün sonunda...
***
Yani... Film değişmezse eğer..
“FİNAL” de değişmez sonuçta…
Koltuklarımıza kurulduk, izliyoruz...
Ne olur, ‘yeni bir film’ koyunuz vizyona...