Ayşe GÜLER
Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-İş) Başkanı Dr. Şükrü Onbaşı, sağlığa ayrılan bütçenin yetersiz olduğunu ifade etti, ayda 2.5-3 milyon TL biriken Sağlık Fonu’nun Maliye Bakanlığı’na aktarılacağını, bu konudan endişe duyduklarını aktardı.
Dr. Onbaşı, sağlıkla ilgili uzun süredir hayata geçmeyi bekleyen yasa çalışmalarının bulunduğunu da söyleyerek, söz konusu durumun hantal siyasi yapı ve bürokrasiden kaynaklandığını dile getirdi, “Kendi atar damarımızı kesiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Onbaşı, Lefkoşa Hastanesi’ndeki Kadın Doğum Servisi’nin Acil Durum Hastanesi’ne taşınmasına yönelik kararı Yüksek İdare Mahkemesi’ne taşıdıklarını açıkladı, “Kadın Doğum Servisi Acil Durum Hastanesi’nde, Yoğun Bakım Ünitesi ise devlet hastanesi içerisinde… 3 hasta ölümden döndü. Yine ayni şekilde 4’üncü hasta gelirse, yetiştirebilir miyiz bilmiyorum…”
Onbaşı, piyasada eksik olan ilaçların peyder pey geleceğini ancak 1 ay sonra yeniden böyle bir sorunun yaşanıp, yaşanmayacağının bilinmediğini söyleyerek, Sağlık Bakanlığı’ndan açıklama istedi.
Yarım kalan ve tamamlanamayan hastanelere ilişkin sürece de değinen Onbaşı, “Sağlık Bakanı, Girne Hastanesi’nin Kasım sonunda açılacağını belirtiyor. Buradan uyarıyoruz, hastanenin teşkilatlanmasını, hekim ve kadro sayısını şimdiden oluşturulsun. Bina yapmakla olmuyor, yeterli kadro,istihdam ve donanım gerekli.Duvarlar hizmet veremez” dedi.
Dr. Onbaşı, sağlık sektörüne reçete de yazarak, “Sağlıkta da sorunların çözüm yolu siyasi istikrardan geçer. İstikrarlı bir siyasi yapı kurumsal hafızayı da beraberinde getirir” dedi.
Gündemdeki konular…
“İlaç gelecek ama 1 ay sonra ne olacak?”
● Tıp-İş Başkanı, Dr. Şükrü Onbaşı, piyasada eksik olan ilaçların peyder pey geleceğini ancak 1 ay sonra yeniden böyle bir sorunun yaşanıp, yaşanmayacağının bilinmediğini söyledi.
► Piyasada ciddi ilaç eksikliği var. Birçok ilacın muadili de yok. Bizi ne bekliyor?
➣ “Çin ve Hindistan’da hammadde fiyatı arttı. Global talep de arttı. Türkiye’deki üretici güncel kurdan alıyor, 10.57 TL’den TC iç piyasasına zarar ederek satıyor.Turkiye Cumhuriyeti bunu İlaç İthalatıni önlemek ve iç piyasayi korumak için yapıyor. Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle de ilaç talebi artıyor. Zarar eden şirketler de bu yolu kullanarak perakende 10 TL olan bir ilacı, 10 dolara Rusya’ya satabiliyor. Bu durumdan dolayı da iç piyasada ilaç eksikliği yaşanıyor.
Ardından Türkiye Tıbbı İlaç Cihaz Kurumu 8 Aralık’ta tüm ülkelere ihracat yasağı getiriyor. KKTC dahil tüm ülkelere ilaç ihracatı yasaklanıyor. Sağlık Bakanlığı, girişim başlatıyor.
Ama Eczacılar Birliği 2 kez TC Lefkoşa Büyükelçiliği ile 7 kere de Türkiye Tıbbı İlaç Cihaz Kurumu ile görüşüyor. Birlikten aldığım bilgiye göre bu girişimlerin ardından yasak kalkıyor. Şu anda gelen ilaçlar, 3-6 ay önce izin alan depoların talepleridir. Yeni düzenlemeye göre; özel ilaç depolarımız İlaç ve Eczacılık Dairesi aracılığıyla Türkiye’ye başvuru yapacak. İhracat yapmayacağına dair taahhüt verecek. Sonrasında da kendi piyasasını koruyacak şekilde ilaçları verecek. İlaçlar peyder pey gelecek, ama 1 ay sonra ne olacak bilmiyoruz.”
► Ercan Havaalanı’nda ambulans olmaması nedeniyle yurt dışına gidecek bir vatandaş hayatını kaybetti. Aile isyanda. Tıp İş olarak görüşünüz nedir?
➣ “Havaalanı işletmecileri, uluslararası standartlara göre 7-24 ambulans ve sağlık personeli bulundurmak zorunda. T&T, ambulans hizmetini özel hastanelerden alıyor. Burada ambulans eksiltme lüksü yoktur. Bunun yanında devletin Ercan 112 üssü var. Ancak bu nokta, havaalanına hizmet etmek için değil, bölgeye hizmet vermek içindir. Havaalanına hizmet edecek ambulans, özel işletmenin sorumluluğunda.”
“Kadın Doğum Servisi’nin Acil Durum Hastanesi’ne taşınması davalık”
● Lefkoşa Hastanesi’ndeki Kadın Doğum Servisi’nin Acil Durum Hastanesi’ne taşınmasına yönelik kararı Yüksek İdare Mahkemesi’ne taşıdıklarını açıklayan Tıp İş Başkanı Onbaşı, “Kadın Doğum Servisi Acil Durum Hastanesi’nde, Yoğun Bakım Ünitesi ise devlet hastanesi içerisinde… 3 hasta ölümden döndü. Yine ayni şekilde 4’üncü hasta gelirse, yetiştirebilir miyiz bilmiyorum…”
► Lefkoşa Hastanesi’ndeki Kadın Doğum Servisi’nin Acil Durum Hastanesi’ne taşınmasına karşı çıkılmıştı. Grev ve eylem yapılmıştı. Süreç ne aşamadadır?
➣ “Pandemi sürerken, Acil Durum Hastanesi’nin bir bölümü Üroloji ile Göz Hastalıkları bölümü olarak çalışmaya başlamıştı. Daha sonra diğer kısmına da Çocuk Hastalıkları, Çocuk Acil, Çocuk Yoğun Bakım, Yeni Doğan Yoğun Bakımın genişletilmesi planlanarak ayrı çocuk hastanesi kuruldu. Bu, gereklilikti.
Ancak Kadın Doğum Servisi’nin de zorlanarak, buraya taşınması birçok riski beraberinde getirdi.
Bunlar toplantılarda anlatıldı. Her şeye rağmen anlaşılmadı. Eyleme, grev yasağı getirildi, zorla Kadın Doğum Servisi taşındı. Sendika hukuki mücadele başlattı.
Yürütmenin durdurulması ile ilgili 28 Kasım’da Yüksek İdare Mahkemesi’ne başvuruldu, dava açıldı.
Yargıç, tek taraflı olarak dinledi sonrasında da karşı tarafın da dinlemesini istedi. Ancak bugüne kadar herhangi bir duruşma olmadı. Bakanlık uzlaşacağımıza veya uzlaştığımıza dair Savcılığı yanlış bilgilendirilmesi nedeniyle, Savcılık henüz savunma dosyalayamadı ve duruşma henüz gerçekleşmedi. Biz davayı geri çekmeyeceğiz.
Sürece bakıldığında, kadın doğum uzmanlarının bakanlıktan taleplerinin hiçbirinin gerçekleşmediğini görüyoruz. Eyleme grev yasağı gelince Çalışma Bakanlığı bünyesinde Uzlaşma Kurulu toplantısı talep ettik. Bir kez toplanıldı. İkinci toplantı yapılacaktı, devamı gelmedi. Talepler yerine getirilmedi.”
► Taşınma öncesinde çeşitli risklerden bahsetmiştiniz. Bu sürede buna benzer bir durum yaşandı mı?
➣ “Kadın doğum uzmanlarının taşınma öncesinde dile getirdiği uyarıları yaşamaya başladık. 3 hasta ölümden döndü, yoğun bakıma zor yetiştirdik. Ciddi sıkıntı yaşadık. Kadın Doğum Servisi Acil Durum Hastanesi’nde, Yoğun Bakım Ünitesi ise devlet hastanesi içerisinde… Yine ayni şekilde 4’üncü hasta gelirse, yetiştirebilir miyiz bilmiyorum…”
“Sağlıkta toplanan para, sağlığa dönmeli”
● Tıp-İş Başkanı Dr. Şükrü Onbaşı, sağlığa ayrılan bütçenin yetersiz olduğunu vurguladı, ayda 2.5-3 milyon TL biriken Sağlık Fonu’nun Maliye Bakanlığı’na aktarılacağını, bu konudan endişe duyduklarını belirtti.
► Sağlıkta bütçe yeterli mi?
➣ “Bu yıl bütçede 3 milyar 115 milyon TL ayrıldı. Bütçenin, yüzde 8.5’i… Bu rakam, gelişmiş ülkelerin çok altında. Onlar sağlığa bütçenin yüzde 12-13’ünü ayırabiliyor. Pandeminin içinde sağlık bütçesi yüzde 8’in de altındaydı. Enflasyon ve devalüasyon var. Türk Lirası, döviz karşısında değer kaybediyor. Bu daha da artacaktır. Bence bu durum hesaba katılmadı. Sağlığa ayrılan bütçe ile zorlanacağız. Devlet, tüm fonları bir genelge yayımlayarak Maliye Bakanlığı’na taşıdı. Sağlık Fonu henüz taşınmadı ama Nisan-Mayıs gibi o da Maliye kasasına taşınacak. Vatandaşlar aldığı hizmet karşılığında çok cüzi miktarda para yatırır. Bu fonun amacı, hastanelere veya alt yapıya kullanılmasıdır. Sağlıktan toplanan para yine sağlığa dönüyordu. Bu bizim için bir avantajdı. Çünkü bakanlıktaki bürokratlar meslektaşlarımızdı, olayların ivediliğini anlayabiliyorlardı.”
► Fon’un Maliye Bakanlığı’na taşınmasından endişeli misiniz?
➣ “Evet, şu an endişeliyiz. Birkaç gün içerisinde fondan yetkileri içerisinde çözebiliyorlardı. Paranın nerede toplandığı önemli değil. Bizim için önemli olan Sağlık Bakanlığı sorumluluğunda olduğu gibi aynı ivedilik ve hızda geri dönüş sağlanıp, sağlanmayacağıdır. Maliye Bakanlığı’ndaki bürokratlarla aynı dili konuşabilecek miyiz? Burada endişeliyiz.”
► Sağlık Fonu’nda ne kadar para toplanıyor?
➣ “Sağlık Fonu’nda ayda 2.5-3 milyon TL toplanıyor. Sağlıktan toplanan paranın sağlığa aktarılmasının takipçisi olacağız. Sorunların çözülmesi açısından bu oldukça önemlidir.”
► Bakanlıkla konuşuldu mu? İşbirliği ne durumda?
➣ “13 Ocak’ta göreve geldik. Henüz, bakandan davet almadık, bizim de toplantı talebimiz olmadı. Sağlıkta işbirliği gerekiyor, bundan kaçmıyoruz. Yasal mevzuatların oluşturulması konusunda işbirliğine açığız.”
“Kendi atar damarımızı kesiyoruz”
● Sağlıkta uzun süredir hayata geçmeyi bekleyen yasa çalışmaları olduğunu dile getiren Dr. Onbaşı, bunun nedeninin hantal siyasi yapı ve bürokrasi olduğunu vurguladı.
► Sağlıkta uzun süredir bekleyen yasa çalışmaları var. Bu durum iş yükünü artırmıyor mu?
➣“Yıllardan beri Yataklı Tedavi Kurumları Değişiklik Yasa Tasarısı’nın hayata geçmesini bekliyoruz. 2018’te Meclis alt komitesine gitti.Bugüne kadar gelindi, halen bekliyoruz. Bu yasa çalışması, kadro sayılarını düzenliyor. Her birimin görev ve yetkileri şekilleniyor. Yıllar içinde birçok yan dal çıktı. Yasa çalışmasına bunlar dahil edilmedi. Çocuk psikiyatristleri çalışıyor ancak hangi kadro altına girecekler? Kadroları, görevleri yasada tanımlı değil. Acil Tıp Kliniği yok. Dahiliye yan dallarının görev tanımları yok. Bu yasa dışında Sağlık Bakanlığı bünyesinde Sağlık Dairesi oluşturulmaya çalışıyor. 112, Laboratuvarlar ve asistan eğitimi bu daireye bağlanacak. Bunun yasası da bekliyor.”
► Sürecin uzamasının nedeni nedir?
➣ “Bunun nedeni siyaset… Bürokrasi ve siyasi yapı hantal... Kendi atar damarımızı kesiyoruz.”
► Yarım kalan, hayata geçmeyi bekleyen hastaneler de var…
➣ “160 yataklı Girne Hastanesi açılacak. Bakan, Kasım sonunda açılacağını belirtiyor. Bu kadar erken sürede hastanenin bitmesi bizi sevindirir. Ancak buradan uyarıyoruz, hastanenin teşkilatlanmasını, hekim ve kadro sayısını şimdiden oluştursunlar. Gerekli hesaplamaları yapsınlar. Kasım ayında teslim aldığımızda tam teşekküllü hizmet vermeye başlayabilelim. Bina yapmakla olmuyor, yeterli kadro,istihdam ve donanım gerekli.Duvarlar hizmet veremez. 28 Şubat 2020’de Devlet Hastanesi’nde yangın çıkmıştı. Düşünün o dönemin Sağlık Bakanı Ali Pilli, Girne Hastanesi’ni GAÜ’den devralmıştı. 3 yıl oldu, hala inşaatı tamamlanmadı. Defalarca ihaleye çıkıldı.burada, devlet yapısının hantallığından bahsedeceğiz. Çünkü bunların önünde başka bir engel yok. Lefkoşa Devlet Hastanesi yangının üzerinden de 3 yıl geçti. İnşaatı yeni başladı. Yine bürokrasi…”
►Sağlıkçılar için iş yükü oldukça ağır… Bunun önüne geçmek mümkün olmayacak mı?
➣ “Sağlıkta iş yükü bitmiyor. Hem hekim hem de hemşire, sağlık çalışanı sayısı eksik. Şu anda herkes insan performans yapıyor. Nöbetler, ek mesai ile dönüyor. Sistem de bunu artıyor. Polikliniğe baktığınız zaman Kulak Burun Boğaz Doktoru günde 25-30 hasta bakıyor. Bir Onkologun baktığı hasta sayısı 40’ın üzerinde… Şu anda Kulak Burun Boğaz Polikliniği yoğundur, grip dönemidir. Ama yaz aylarında öyle değil. Ama kanser, artıyor. İki Onkolog var. Yoğun bakımda da aynı sorun var. Kış aylarındayız. Koah, akciğer hastalığı artıyor. Biz de yetersizlik yaşıyoruz. Nöbetlerimize Girne ve Mağusa’dan doktor geliyor.”
► Uzun süredir, Genel Sağlık Sigortası’nın hayata geçmesi konuşulur ancak başarılamadı…
➣ “Genel Sağlık Sigortasına karşı değiliz. Ancak bunun öncesinde vatandaş olsun olmasın bu ülkede yaşayan herkesin nitelikli, ücretsiz acil sağlık hizmetlerinden faydalanması gerekir. Biz her zaman bunu savunduk. Ülkemizde hali hazırda sigortalılar ve memurlar veya memur emeklileri arasında bile adaletsizlik var. Sigortalı bir kişi serbest çalışan bir hekimden aldığı reçete ile sadece tutarın %7.5’ini ödeyerek ilaç alabiliyorken memur ve memur emeklileri için bu durum söz konusu değil. Aynı şekilde serbest çalışan hekimin verdiği reçete bu uygulamaya tabii iken devlet hastanesinden alınan bir reçete bu uygulama dışındadır. Bizim Genel Sağlık Sigortasından bahsetmeden önce düzeltmemiz gereken çözümü kolay çok sorun var. Buyursunlar buradan başlasınlar. Genel sağlık sigortasından bahsetmeden önce kamusal sağlık sistemi gerek hastanelerin otelcilik hizmetleri, gerek hasta bakım hizmetleri ve tabi ki her yönüyle teşhis ve tedavide kullanılan bütün hizmetler güçlendirilmelidir.
Kamusal sağlık hizmetlerini güçlendirmeyen ülkelerin pandemi sürecinde yaşadığı zorluklar bunun en güzel örneğidir.”
Sağlığa reçete:
“Siyasi istikrar, işbirliği…”
● Dr. Onbaşı, “Sağlıkta da sorunların çözüm yolu siyasi istikrardan geçer. İstikrarlı bir siyasi yapı kurumsal hafızayı da beraberinde getirir. Bu da en temel hak olan sağlık hakkının bir devlet politikası haline gelmesini sağlar” değerlendirmesinde bulundu.
► Sağlığa reçete yazsanız, bu ne olurdu?
➣ “Kamunun her alanında olduğu gibi sağlıkta da sorunların çözüm yolu siyasi istikrardan geçer. İstikrarlı bir siyasi yapı kurumsal hafızayı da beraberinde getirir. Bu da en temel hak olan sağlık hakkının bir devlet politikası haline gelmesini sağlar. Bu politika belirlenirken sağlıkta örgütlü paydaş örgütlerle iletişim ve iş birliğinden kaçınılmamalıdır.
Kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapılarak eksikliği olan branşlarda (dahiliyenin tüm yan dal uzmanlıkları, acil tıp uzmanı, anestezi uzmanı, yenidoğan uzmanı, psikiyatri uzmanı...) kadrolar güçlendirilmelidir. Bununla birlikte hemşire ve diğer para medikal kadroların da ihtiyaca göre planlaması yapılmalı, insan kaynaklarını doğru kullanmak adına siyasi yer ve görev değişikliklerine son verilmelidir.
Hastanelerin eksiklerini, sorunlarını ve çözüm yollarını en iyi bilen hizmeti veren hekimlerdir. Dolayısı ile her zaman savunduğumuz gibi hastanelerin yerinden yönetimini güçlendirmek adına hastane yönetim kurullarını etkin hale getirip, yetkilerinin artırılması gereklidir. Buradan yola çıkarak hâlihazırda vekaleten yürütülen yönetici kadro münhallerinin bir an önce ilan edilip liyakata dayalı yönetici kadrolarının oluşturulması elzemdir. Sendikamız bu hususta inatçı ve ısrarcı olacaktır.”
FOTOĞRAFLAR: FEHİME ALASYA