Düzenin bekçileri

Sami Özuslu

 

Sol partilerin hükümet dönemlerinde ciddi açmazları vardır.
Muhalefet günlerinde 'düzenin bozuk'luğundan dem vurur ve 'değiştirme' vaadi verir sol...
Her ne kadar 'ulusal sorun'sa da emel çelişki Kıbrıs'ta ve solun bir numaralı misyonu Kıbrıs'ta federal bir çözüme varılması mücadelesiyse, iç mevzularda suskun kalması, hareketsiz durması mümkün değil.
Hayatın her alanına, ülkenin her derdine dair icraat argümanları olmalı...
Lakin hükümetin değişmeyen ortağı orada durdukça ve bir şekilde imzalanmış program ve protokoller mevcudiyetini sürdürdükçe işiniz çok ama çok zordur.

Bir düzen kurulmuştur Kıbrıs'ın kuzeyinde...
Mehmet Ali Talat'ın da sık sık kıllandığı gibi 'nev-i şahsına münhasır' bir toprak parçasıdır adanın Kuzey yarısı ve burada oluşturulan yapı...
Bunda hem Türkiye'nin belirleyici rolü vardır, ama hem de Kıbrıs Rum liderliğinin...
Kıbrıslı Türkler 'iki arada bir derede' kalmışsa ve 'öğretilmiş çaresizlik' sendromundan kurtulamıyor, giderek TC'ye bağımlı hale geliyorsa, bunun müsebbipleri çözümsüzlüğün peşinde koşarak sürer durumu, yani statükoyu devam ettirmek isteyen iç unsurlardır da aynı zamanda...
Kuşkunuz olmasın ki, mevcut düzen, onu korusunlar diye zaten bu unsurların ağzına birer parmak bal çalmaktan da geri durmaz.

Sol partilerin hükümet dönemlerinde karşılarına çıkan engellerden biri de budur işte...
Düzenin bekçileri!..
Aslında 'engel' de demeyelim. Zira bunlar genellikle 'bizden' gibi görünecek şekilde formatlanırlar, döneme uygun şekilde...
Bizim 'yoldaş'lar da pek iyi niyetli, pek saf ya?
'Yolda buldukları'na meylederler sıklıkla, 'yoldaş'lar uyarsa da...
Tabii haklı tarafları da yok değildir 'bizimkiler'in... Zira kimi 'kapı'ları açmak için ya 'maymuncuk' lazımdır yahut bu gibiler... Yani 'tescilli düzen bekçileri'...
Onlara kolaydır kimi yerlere ulaşmak, bağımlılık ilişkisinin getirdiği imkânlara erişim sağlamak, oraları harekete geçirmek...
Bu 'işler' karşılıklı olmalı tabii...
Gör beni, göreyim seni!

Solun hükümet dönemlerinde yıpranıp yara almasının başka nedenleri de vardır elbette...
Lakin 'onur' olmazsa olmazdır sol için ve böylesi manevi deformasyon, sürekli damlayan su gibi, düştüğü noktayı yıpratır, deler, geçer.
Öyle bir deler geçer ki, artık su içinize kadar gelmiştir ve bir süre sonra "kim kimdir, kim nee hizmet için buradadır, hatta bizim burada işimiz nedir" türünden sorular gelmeye başlar kimi zihinlere ki bu pek hayra alamet değildir.
Kafanızı kaldırıp bir bakarsınız ki etrafınıza, tanıdık sima kalmamış, yalakalar ortalığı sarmış, sizi bildikleri yola sürüklemekle görevli olanlar, beslendikleri düzeni korumak için sizi bambaşka rotalara sürüklemiş ve yolda kaybolmuşsunuz!
'Yoldaşlar' yerine 'yolda buldukları' ile yürümeyi tercih edenler, 'yol'larını kaybetmeye mahkûmdurlar!
'Yoldaşlık', her ne koşulda olursa olsun 'yanlış yol'a girenleri uyarmak, vakit varken o yalan rüyadan uyandırmak ve aslına rücu etmesine yardımcı olmaktır.
Kızıp söylenenler olsa da...
Ne de olsa 'yoldaş' acı söyler...