E-şit devletten manzaralar!

Serhat İncirli

Yeşilırmak’ta çalışkanlığı ile hatırladığım, Enver Cemil Fırtına amcamız yaşamını yitirdi…

Enver Cemil’i, en çok taze meyve sebze toptancılığı yaptığı dönemden hatırlarım…

-*-*-

Kızı – damadı ve torunu hala sebze – meyve üreticiliği ve satıcılığı yapıyor…

-*-*-

Arkadaşlarım olan iki oğlu İngiltere’de yaşam sürüyor…

-*-*-

Yeşilırmak’ta dün toprağa verilen Enver Cemil, yaşasaydı yarın tam 84 yaşında olacaktı…

Babamdan birkaç ay büyük…

-*-*-

Son dönemlerde rahatsızlanmıştı…

Ve dayanamadı, ruhsatlı tabancası ile kendi canına kıydı!

-*-*-

Hem ölümüne çok üzüldüm hem de bu devlette insan yaşamının ne kadar ucuz ve değersiz oluşuna…

-*-*-

Aslında ucuz olan insan yaşamı değildir; ucuz olan devlettir ve devletin kendi insanına sahip çıkamamasıdır…

-*-*-

İki oğlu yurt dışına göç etti…

Göç, Yeşilırmak köyünün ağır bir kaderi…

Çünkü köydeki insanlara, gençlere yine devlet sahip çıkmayı başaramadı…

Ve neredeyse köyde genç insan kalmadı…

-*-*-

Kızı, günde 24 saat çalışan biri…

-*-*-

Enver Cemil, örneğin oğulları gibi İngiltere’de yaşasaydı, ölmeyecek miydi?

Elbette sırası geldiğinde ölecekti!

Ama böyle değil!

-*-*-

İngiltere’de olsa, merkezi hükümet ve yerel hükümetler, aynı yaşlarda – ayakta zor durabilen eşine ve Enver amcaya bakacaktı…

Evlerine bakıcı gönderecekti…

V3eya çok kaliteli bir yaşlı bakım evine alınacaktı…

Senede en az iki kez tatil yapmaları sağlanacaktı…

Hastane, ulaşım hep bedava olacaktı…

-*-*-

Enver amca tabii ki ölecekti…

Kimse kalıcı değil, kimse bu Dünya’ya kazık çakacak da değil…

Ama Enver amcanın eceliyle öleceği güne kadar yaşaması için, içinde yaşadığımızı sandığımız bu sahte devletin, “gerçekten devlet olması, gerçekten eşit- egemen olması” gerekirdi!

-*-*-

Gelelim ikinci bir olaya…

“Efendim, bu gibi olaylar başka ülkelerde de oluyor” diyebilirsiniz…

Anlatayım!

-*-*-

Pazar günü bir yakınım, başka yakınlarımızın evindeki doğum günü yemeğine gidiyordu…

Gönyeli’de Afrikalı bir kişinin kullandığı araba, hem hızlı - hem ters yönden gelerek, yakınımın kullandığı araca çarptı…

-*-*-

Allah’a şükür kaza çok büyük değil!

-*-*-

Çarpan araçtan üç genç indi…

Bir tanesi, yakınımın yanına yaklaştı, ellerini yalvarır şekilde yapıp, İngilizce olarak “lütfen polis çağırmayın” dedi…

Dedi ama vızzz!

Üçü de koşarak kaçtı…

Onlara da çok acıdım…

Belli ki içlerinde öğrenci de vardı, çünkü araçta defter ve kalem bulunyordu…

-*-*-

Polis, beş dakika geçmeden olay yerindeydi…

Üç genç kaçarken araç içerisinde bir de küçücük köpek unutmuştu…

Köpecik titriyordu…

Ve aracın arka bölümünde bir şişe bitmek üzere olan viski şişesi vardı…

-*-*-

Polis hemen aracın sahibine ulaştı…

Araç sahibi, kazayı yapan mı değil mi bilmiyoruz, yakınımın arabasına verdiği hasarı ödemeyi kabul etti ama tabii ki kendisine sanırım kamu davası da açılacak…  Hatta açıldı bile…

-*-*-

Polisimiz evet görevde…

Ama bu ülkede, ne yazık ki polis de dahil olmak üzere, kamu görevlilerinin sayısı, bilmediğimiz nüfusa yetmiyor…

-*-*-

Bu ülkede kimin, nasıl, ne amaçla ve kaç kişi olarak yaşadığı bilinmiyor…

-*-*-

Sokaklar yollar, kentler, köyler, kasabalar “güvenli” değil…

-*-*-

Bu ülkede aleni bir şekilde insan ticareti yapılıyor…

-*-*-

Ve okullar açıldı…

Konteyner sınıflarda ders başladı…

-*-*-

Bazı okullarda tamirat devam ediyor, bazılarında başladı ama devam etmiyor, bazılarında hiç başlamadı… 

-*-*-

Tamiratlar neden devam etmiyor?

Neden başlamadı?

-*-*-

Çünkü devlet ve müteahhitlerin kendi birliği, ihalelerde çok ciddi “oyunlar” oynadı…

Entepüften – dandik duyurularla, yasalar çiğnenerek dosta, ahbaba, yetkisiz kişilere iş verildi ve haliyle işler bitirilemedi – uzadı - çocuklarımız okulsuz kaldı!

-*-*-

Merkezi İhale Komisyonu (MİK) ciddi şekilde ele alınmalı…

Yasası, çok ciddi şekilde uygulanmalı…

Üyelerin görev süreleri ile ilgili çok önemli iddialar var…

-*-*-

Kaybolan evraklardan söz ediliyor…

-*-*-

Güçlendirme ihaleleri – ihalesiz bir biçimde, yukarıda da bahsettiğimiz gibi, kazanacağı önceden belli adrese teslim kişilere veriliyor…

Haliyle ortalıkta rüşvet – komisyon kokusu dolaşıyor!

-*-*-

Sayıştay, Rekabet Kurulu, Başbakanlık Denetleme Kurulu, Başsavcılık, Polis mi?

Bir şey demiyorum…

Sadece, “bir şeyler yapılması lazım be Ünal abi” diyorum!

-*-*-

Eşit devlet, egemen devlet diye bönürüyorsunuz ama ayıptır söylemesi, devleti “e – şit” içine gömdünüz!

-*-*-

Şimdi birileri çıkacak ve diyecek ki; “İncirli, aklı sıra, devletimize İngilizce’de ‘insan dışkısı’ anlamına gelen ‘şit’ dedi”…

-*-*-

Haksız değilsiniz – öyle demek istedim - de içine mıçan sizsiniz!

Yani o moku yaratan sizsiniz!

Bilmem anlatabildim mi?


Güveniyoruz…

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu çalışmaları çerçevesinde Kıbrıs çözüm süreciyle ilgili temaslarda bulunmak amacıyla New York’a gitti... Erhürman’a, ABD ziyaretinde CTP Dış İlişkiler Sekreteri ve Milletvekili Fikri Toros eşlik ediyor…

-*-*-

CTP Lideri Erhürman, 25 Eylül’de BM Genel Kurulu çalışmaları çerçevesinde yapılacak Sosyalist Enternasyonal toplantısında “Diyalog ve Diplomasiye Yatırım” başlıklı oturumda konuşma yapacak.

-*-*-

Erhürman, New York’a hareketinden önce Ercan’da düzenlediği basın toplantısında, New York’ta yapacağı temaslarla ilgili bilgi verdi. 

-*-*-

Peki neler söyledi?

Özetleyelim:

-*-*-

Sosyalist Enternasyonel’de Kıbrıs Türk halkını temsil edeceğiz…

Kıbrıs konusunda hareketli bir dönem yaşanıyor, söz hakkımızı kullanacağız… Önemli görüşmeler yapacağız…

Kıbrıs Türk halkının içinde bulunduğu durum ve endişelerle ilgili doğrudan doğruya muhataplarımızı bilgilendirme şansız bulacağız…

-*-*-

Kıbrıs Türk halkı Kıbrıs’ta iki eşit kurucu taraftan biridir… Annan Planına “evet” demiştir…

Kıbrıs Türk halkı arzu edilen noktada değildir…

-*-*-

Doğru zemine basarak, BM parametreleri çerçevesinde Kıbrıs Türk halkının özne olduğunu ve haklarının teslim edilmesi gerektiğini dünyaya doğru aktarmak çok önemlidir…

-*-*-

Yeni müzakereler daha öncekiler gibi olmayacak, çünkü daha önceki yöntemlerle sonuca  ulaşmak mümkün olmadı. Bu da dikkate alınarak yeni süreç başlamalı, doğru yöntemler bulunmalı. Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliği tartışmaya açık değildir, pazarlığa da açık değildir… 

-*-*-

Kıbrıs Türk halkı bir kez daha yıllar kaybetme niyetinde değildir…

O yüzden yeni süreç takvim ve sonuç odaklı olmalıdır…

-*-*-

Bir kez daha aynı şekilde masa çökerse, bugünkü statükoya dönülmeyeceğinin de BM tarafından güvence altına alınması gerekir… Enerji alanındaki fırsat da kaçırılmamalıdır…