Filiz Uzun
Belgesel niteliği taşıyan fotoğraf sergileri çok ilgimi çekmiştir her zaman. Fotoğrafçılık sanatının oldukça yaygın olduğu bu dönemlerde pek çok sergi açılsa da ülkemizde, belgesel nitelikli sergilere pek rastlayamıyoruz nedense. Daha önce Buket Özatay’ın Merkezi Cezaevi’nde kadın mahkumları fotoğrafladığı sergi çok ilgi çekmişti mesela veya Kıbrıs’ın Son Gurbetleri sergisi de… Yaşamları, olayları, mekânları görüntülemek ve kalıcı hale getirmek çok önemlidir bana göre. Kültürel tarih arşivleri için de şarttır. Ülkemizde de daha çok çoğalmalıdır bu sergiler.
Fotoğraf bir sanat alanı olması yanında önemli belge niteliği de taşımaktadır ayrıca. Bir durumu, bir olayı anlatmak için sayfalarca yazı yazılır da hiçbir şey o anı yakalayan fotoğrafın yerini tutamaz bana göre. Bu yüzden çok severim fotoğrafları. Fotoğraf sergilerini de kaçırmamaya çalışırım genellikle.
28 Mayıs tarihinde Lefkoşa ARUCAD ART SPACE’te birçok ödülün sahibi Sevgili Buket Özatay ve Nilgün Ortaş’ın birlikte açtıkları fotoğraf sergisi vardı. Nilgün Ortaş’ın projesi olan ve ‘Easy Life’ adını verdikleri sergi aslında pek de easy life olmayan bir çalışma alanıydı. İnşaat Alanları. Sergi küratörünün ironi yaptığı bu isimle inşaat alanlarının ne denli tehlikeli ve zorlu bir çalışma alanı oldukları gözler önüne serildi adeta. İnşaat alanlarında çalışan işçileri ve çalışma koşullarının fotoğraflandığı bu sergide gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya serildi. Ötekileştirdiğimiz, pek de umursamadığımız bir çalışma alanı olan inşaat alanlarında her yıl onlarca işçi çalışma koşulları nedeniyle hayatlarını kaybediyor ya da kötü koşullar nedeniyle hastalanıp sakat kalabiliyor. Değişen her hükümette bu alanda düzenlemeler, kontroller yapıldığı söylense de Sevgili Buket ve Nilgün bizlere hiçbir şeyin değişmediğini gösterdiler fotoğraflarla. Üstünü örtmeye çalışarak gerçekleri gizleyemiyoruz maalesef.
Bu serginin ilgimi çekmesindeki diğer bir neden ise fotoğrafçı Nilgün Ortaş’ı bu alanda çalışmaya iten nedendi. Buket Özatay’ın da projeye katılımıyla etkileyici bir sergi çıktı ortaya. İkisini de gönülden kutlarım. Sergi 13 Haziran gününe kadar Lefkoşa Arucad Art Space’te devam edecektir. İlgilenenlere duyurulur.
Buyurun sergiyi ve çalışırken yaşadıklarını Buket Özatay ve Nilgün Ortaş’tan dinleyelim…
NİLGÜN ORTAŞ VE BUKET ÖZATAY BİRLİKTE ÇALIŞTILAR
F.U: Sevgili Nilgün, İnşaat alanlarını fotoğraflama projenin çıkış noktası neydi? Neden bu alanda çalışmak istedin bir fotoğrafçı olarak?
Nilgün Ortaş: Ben fotoğraf çekmeye başlayalı aslında çok fazla zaman olmadı. 4-5 yıldır fotoğraf çekiyorum. İlk başladığım zamanlar bu kadar ilerleyebileceğimi hatta sergi açacağımı düşünmüyordum. Ancak çektikçe çok sevdim, teknik bilgi için birçok kursa katıldım. Buket Özatay’dan da dersler aldım. Ve açıkçası onun tarzından çok etkilendim. Ben içinde insan olan ve doğal fotoğraflar çekmeyi seviyorum. Buket Özatay da öyle. Ne çekersem çekeyim içinde insan olmalı. Yaşamları, sokakları, insanları çekmeyi seviyorum. Birçok fotoğrafım ödüller kazandı. Ancak ödüller bir gün iki gün konuşulur, sevinirsiniz ve biter. Ama sergi kalıcıdır. İnsanların hafızalarına kazınır. Birçok insana serginiz aracılığı ile ulaşabilir ve çektiğiniz fotoğrafları birçok insanın görmesini sağlayabilirsiniz. Bu proje fotoğraf çekmeye başladığım andan beri aklımda vardı. Biz çok küçükken babamı kaybettiğimiz zaman üç kardeşimle birlikte bize bakmak için annemizin çok farklı işlerde çalışması gerekti. Ve inşaatlarda da çalışmak zorunda kaldı. Bir kadın olarak böyle bir alanda çalışması beni çok etkilemişti. Hatta Mısırlızade sinemasının inşaatında da çalışmıştı ve her fırsatta “bu sinemanın yapımında benim de emeğim var” derdi. İnşaat alanları bu yüzden çok ilgimi çekiyordu. Bu projeyi tek başıma yapmak istemedim ve Buket Özatay’a teklif ettim. Sağ olsun o da beni kırmadı ve birlikte çalıştık.
F.U: Buket sen neden bu alanda çalışmak istedin?
Buket Özatay: Nilgün Ortaş benim öğrencilerimdendi ve çok kısa zamanda fotoğraf alanında çok yol kat etmiş bir arkadaşımızdır. Bu beni çok gururlandırdı. Bu alanda Nilgün ile çalışmak çok keyifliydi. Ben de belgesel tarzında sergileri çok seven biriyim. Biliyorsun Merkezi Cezaevindeki kadınları fotoğraf çekmiştim. Çok uzun soluklu bir çalışmaydı. Yaşam alanları, insanlar ve zor işleri severim. Çok zamanım olmasa da bu projede olmayı istedim ve bir buçuk yıl çalışmanın sonucunda çok harika anlar yakaladık.
F.U: Çalışırken zorluklarla karşılaştınız mı inşaat alanlarında?
N.O: Aslında çalıştığımız inşaat alanlarında işçilerle ilgili hiç zorluk yaşamadık. Bilakis bizi çok güzel ağırladılar. Bizlere bir şey ikram etmek için adeta kendilerini paraladılar. Çaylarını bisküvilerini bizimle paylaştılar. Ne ikram edelim diye telaşlandılar. İşçilerden ötürü hiçbir rahatsızlık duymadık. Biz bazen yalnız ikimiz gittik inşaat alanlarına Buket ile ancak bazen 4-5 saat aynı inşaat alanlarında çalıştık. Birbirimizden ayrı ayrı. Bizi unutmalarını ve doğal anlarını yakalamak istedik. Sohbetlerimiz oldu. Paylaşımlarımız oldu. Her biri farklı farklı kültürlerden gelmekteydi. Dilleri farklı olanlar da vardı. Ancak hepsi bize çok nazik davrandılar. Hiçbir rahatsızlık duymadık.
B.Ö: İnşaat alanlarında çalışmak için İçişleri Bakanlığından izin alarak başladık bu projeye. Birçok inşaat alanında çalışma engeli yaşamadık. Sadece bir inşaat alanına giriş izni verilmedi bize inşaat sahibi tarafından. Hatta çok ısrarcı davrandık. Üç girişim yaptık, ısrarla izin alamadık. Bazı inşaat sahipleri bizi Bakanlıktan gelen kontrolörlerden sandı. Ancak kendimizi tanıttığımız zaman sorun yaşamadık bir inşaat şirketi hariç. Biz onların tarafındaydık. Fotoğraf çekmek ve çalışırken yaşadıklarını görüntülemek istedik sadece. Bazılarına instagram sayfalarımızı gösterdik fotoğrafçı olduğumuzu kanıtlamak için.
OLMAYAN YEMEKLERİNİ PAYLAŞMAK İSTEYENLER
F.U: Sizce neden bazı inşaat alanlarına giremediniz?
B.Ö: Muhtemelen korktular. Ve muhtemelen kaçak işçi çalıştırıyorlardı. Ya da bizleri bakanlık tarafından görüntü almak için yollanan denetçiler sandılar. Açıkladığımız halde bize inanmadılar.
F.U: Peki bir buçuk yıl birçok inşaat alanında çalıştınız, girebildiğiniz inşaat alanlarında yaşam, çalışma koşulları nasıldı?
N.O: İyi değildi. Çalışma alanına bazen sabah saat 7’de gidiyorduk ve çoğu kahvaltı yapmadan çoktan çalışmaya başlıyordu. Kahvaltıları çay ve bisküviydi. Yemeklerini kirli tozlu alanlarda yiyorlardı. O kadar ağır çalışan insanların o tür yemeklerle karınlarını doyurmaları mümkün değildi. Dinlenme ve yemek yeme saatleri olan öğle saatlerinde rahat alanları yoktu. Yemeklerini yerde yiyorlardı. Isınabilecekleri ya da serinleyecekleri alanlar yoktu. Yine de yemeklerini bizimle bölüşmek istiyorlardı.
F.U: Fotoğraflardan biri beni derinden etkiledi. Köpüklerin üzerinde dinlenen üç işçi fotoğrafı her şeyi açıklıyordu aslında.
N.O: O fotoğrafı ben çekmiştim. Benim orada olduğumun farkında bile değillerdi. Çok yorulmuşlardı ve uzanmak için buldukları köpüklerin üzerine sanki yatakmış gibi uzanmışlardı. Beni de çok etkileyen bir andı.
B.Ö: Çoğunda kask yoktu. İnşaat alanları tehlikeli alanlar olduğu halde uygun ayakkabısı olmayan bile vardı. Terlik ya da çıplak ayaklarıyla çalışanlar vardı. Tehlike altında çalışıyorlar. Emniyetsiz bir şekilde. Yüksekte çalışırken onları tutan emniyet kemerleri yoktu. Her an tehlike altında çalışıyorlar. Düşse ya ölecek ya da sakat kalacaklar. Bizler bile tehlikeli anlar yaşadık. Biz çalışırken kask taktık.
“DENETÇİ HİÇ GÖRMEDİK”
F.U: Bir önceki İçişleri Bakanı bu alanda çok çalıştığını ve birçok inşaat alanının kontrol edildiğini hatta kapatıldığını söylüyordu. Sizler çalışırken inşaat alanlarını kontrole gelenlere rastladınız mı?
B.Ö: Bir buçuk yıl çalıştık, hiç böyle birine rastlamadık. Bizler bu alanda uzman olmadığımız halde tehlikeleri çok net görebildik. Kesinlikle birçok işçi yüksekten düşüp ölebilir. Bir çiviye basabilir ve yaralanabilir. Biz herhangi bir kazaya tanık olmadık çok şükür bu bizim için çok büyük bir travma olurdu.
F.U: İnşaat alanlarında bu tehlikeleri belirleyip inşaat sahiplerinin önlem alması için uyaran İş Güvenlikçilerin olması gerekli. Siz hiçbir inşaat alanında İş Güvenlikçileri gördünüz mü?
N.O: Hayır. Biz böyle biriyle hiç karşılaşmadık.
F.U: Sergi açılışına herhangi bir Bakan ya da bu alanda çalışan biri geldi mi?
B.Ö: Hayır gelmedi. Hatta biz bu alanı görünür kıldığımız için bize kızabilirler bile. Söylenenlerle gerçekler birbirini tutmuyor maalesef. Bizler bir televizyon programında sergimizi anlatırken aynı gün bir inşaat alanında hayatını kaybeden bir işçinin haberini aldık. Bizim için çok üzücüydü.
PROFESYONEL ÇALIŞMA
F.U: Fotoğraflarınızı sergileyen ARUCAT ART SPACE’ti. Profesyonel bir çalışma oldu gördüğüm kadarı ile.
B.Ö: Evet bu kadar yıldır fotoğraf sergisi açıyorum ilk kez bu kadar profesyonel çalışma şansı yakaladım. ARUCAD’a ve Küratörümüz sevgili Oya Yaşarcan Silbery’ye buradan teşekkür etmek isterim. Bizler sadece fotoğrafçı olarak fotoğraflarımızı çektik. Yüzlerce fotoğraf vardı. Bu fotoğraflar arasından bazılarını eleyerek Oya Silbery’ye teslim ettik ve başka hiçbir şeye karışmadık. Onlar sergiye girecek fotoğrafları seçtiler ve sergiyi hazırladılar. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Sanatçı sanatını yapar, gerisini galeri küratörleri yapar. İlk kez böyle bir çalışma yaşadık. Her şey çok güzeldi.
N.O: Bu sergi benim ilk sergimdi ve ben sadece fotoğraf çektim. Her şey çok harika oldu. Oya Silbery ve Arucad Art Space’e çok teşekkür ederiz. Kataloğu bile Buket ve ben o gece sergide gördük. Çok beğendik. İnanılmaz bir deneyimdi benim için.
F.O: Sergi açılışına ilgi çok fazlaydı ve ben serginin böyle bir konu içerdiğini bilmeden gelmiştim. Özellikle mi konu vurgulanmadı?
B.Ö: Evet ben sosyal medya paylaşımlarımda da hiç fotoğrafların inşaat alanlarında çekildiğinden bahsetmedim. Sergiye gelenler biraz şaşırdı.
F.U: Tepkiler nasıldı? Sergi beğenildi mi?
N.O: Çok güzel geri bildirimler aldım ben. Açıkçası çok heyecanlıydım. Fotoğraflarımın beğenilmesine çok mutlu oldum.
B.Ö: Çok ilginç sorular soranlar da vardı. Yabancı uyruklu işçileri görenler bu fotoğrafları hangi ülkede çektiğimizi sordular. Kuzey Kıbrıs’ta dediğimizde çok şaşırdılar. Oradaki çalışma yaşamına çok uzak insanlar var. İşçilerin neler yaşadıklarını bilmeyenler. Birçok farklı ülkeden gelip burada inşaat alanlarında çalışan işçiler var. Dilimizi bilmeyenler de çok. Zor şartlarda çalışıyorlar.
N.O: Maalesef orada çalışanlara dışardan göz ucuyla bakıyoruz. Ne şartlar altında çalıştıklarına aldırış etmeden. Dışlıyor, ötekileştiriyoruz. Bizler bir buçuk yılda onlarla çalıştık. Hiç rahatsızlık yaşamadık. Yan gözle bile bize bakmadılar. Hatta Mardin’in bir köyünden gelen bir işçiye oralara gittiğimi söylediğimde çok şaşırmıştı. Köyüne, yaşadığı şehrine gittiğim için benimle bağ kurdu. Tee nerelerden geliyorlar. Sordum, nasıl duydunuz burayı, nasıl geldiniz diye. Genellikle bir akrabaları geliyor önce, sonra onları çağırıyor. Ekmek parası için çoğu çocuğunu, karısını, ailesini bırakıp geliyor. Tüm parasını onlara yolluyor. Empati yapmalıyız. Onlar da ekmek parası için çalışan işçiler. Tıpkı bizler gibi.
İZLEMEK İÇİN;
F.U: Sergi sanırım devam ediyor. Ne kadar süre sergilenecek fotoğraflarınız. Henüz haberdar olmayanlar ne zamana kadar sergiyi ziyaret edebilir?
B.O: Easy Life sergimizin açılışı 28 Mayıs akşamı Arucad Art Space Lefkoşa sergi salonunda yapıldı. 13 Haziran tarihine kadar da devam edecek. Ziyaret etmek isteyenler 13 Hazirana kadar gidebilirler.
F.U: Ben serginizden çok etkilendim. Benim de ilgi alanım olan bir çalışma alanı. İş kazaları ve hastalıkları açısından. Bu alanlar kapalı alanlar ve içerde ne olup bittiğini pek bilemiyoruz. Görünür kıldığınız için ikinize de çok teşekkür ederim.
N.O: Bizler fotoğraf çektik. Arucad Art Space de fotoğraflarımızı sergiledi. Davetimizi kırmayıp sergimize katıldığın, beğendiğin ve bizlerle röportaj yaptığın için bizler de sana teşekkür ederiz.
B.Ö: Daha önceki sergilerimi de kaçırmamıştın her zaman yanımızda olduğun için ve bu serginin de hem sosyal medyadaki paylaşımınla hem de Yenidüzen Adres Kıbrıs dergisinde yayınlayacağın yazınla daha kalabalık kitlelere ulaşmasını sağladığın için bizler de sana çok teşekkür ederiz Filiz.