Ebediyen çözümsüzlük kaderimiz değildir

Serhat İncirli

İngiltere’de de ekonomik sıkıntılar var…

İşsizlik arttı.

Enflasyon 40 yıldan bu yana ilk kez yüzde 10 oldu…

Ve İngiliz Merkez Bankası Başkanı dedi ki, “fiyat artışlarında kıyameti yaşayacağız”…

Demek istediği, fiyat artışları, adeta kıyamet günü gibi olacak…

Engelleyemeyecekler…

-*-*-

Güney Kıbrıs’ta da ekonomik sıkıntılar var…

Özellikle gıda fiyatlarında ciddi artışlar söz konusu…

Fileleftheros gazetesi yazdı ve dedi ki, “… Ukrayna’daki savaş devam ederse, fiyatlar daha da artacak…”

-*-*-

Ve KKTC’de de ekonomik sıkıntılar söz konusu…

İngiltere’de yüzde 10 enflasyon, bizde yüzde 150…

Ayrıca İngiltere’de her şeye rağmen, maaşlar da bir miktar dengeleniyor…

Bizde enflasyon yüzde 10 olsa, öpüp alnımıza koyarız ki bu da ayrı bir mesele…

Maaşların bırakın dengelenip dengelenmemesini, önümüzdeki ay devletin ödeyip ödemeyeceği bilinmiyor!

-*-*-

Ancak KKTC’yi tüm Dünya’dan ayıran “en kötü” durum sadece pahalılık veya dibe vuran ekonomi değildir.

Sadece “ekonomik iflas” olsa, amenna!

Peki nedir?

-*-*-

Hemen anlatalım…

KKTC’yi, demokrasi ile yönetemiyoruz…

KKTC’yi, ne yazık ki tümünün başka başka ama Kıbrıslı Türk toplumundan çok uzak hedefleri bulunan üç beş Türkiye’den gönderilen memur yönetiyor…

-*-*-

Yani evet tüm Dünya’da ekonomik sıkıntılar olabilir ama tedbir almaya çalışan hükümetler var…

KKTC’de “hükümet” yok!

“Varmış gibi” yapılıyor sadece!

-*-*-

Kısacası, “olmayan bir hükümetin” meşruiyetini tartışmanın anlamı da olmaz!

En başta devlet zaten meşru değil!

Hükümeti nasıl olsun!

Ama ondan da kötüsü, meşru veya gayrı meşru; KKTC’yi seçmenleri yönetmiyor…

Ve yöneten üç beş kişilik Türkiyeli güruhun da “zerre umurunda” değiliz!

-*-*-

Haaa asıl suç bu çapulcu güruhta mı?

Elbette değil!

Asıl suç, hala uyuyanlarda…

Mesela UBP’lilerde…

Seçim yapıyorlar, başkan seçiyorlar, gözlerinin içine baka baka o başkanı çirpiyle döve döve sokağa atıyorlar, umurları değil!

Çirpiyle hatta beyzbol sopasıyla dövülerek sokağa atılan Faiz Sucuoğlu, hala acıdır ama pişkin pişkin konuşuyor!

İstifa etsene kardeşim!

Kliniğine dön lütfen!

-*-*-

Muhalefet mi?

Ana muhalefet CTP, galiba bu günden itibaren hareketleniyor gibi!

Ama yetmez!

Artık uyanmanın, ayağa kalkmanın ve federal çözüm istemenin zamanı gelmiştir…

-*-*-

Artık, “mutlak itaat” ve “dibine kadar biat” pozisyonundaki ebedi işbirlikçilikten kurtulmak kaçınılmazdır…

Gerekirse, derhal uluslararası toplumdan da bu konuda destek istenmelidir…

-*-*-

Kıbrıslı Türk toplumunun geleceği, kap karanlık insanların, kap karanlık geleceği ile aynı olmak zorunda değildir.

-*-*-

Yok, hayır, federal çözüm değil; şimdiki gibi “çözümsüzlük” peşinde koşanlara da tavsiyemdir; kendilerini düşünmüyorlarsa, çocuklarını, torunlarını düşünsünler ve artık silkelensinler!

Gidişat gidişat değildir!

-*-*-

Pahalılık kaderimiz olabilir ama çözümsüzlük ve ebediyen işgal altında yaşamak kaderimiz değildir!

-*-*-

Çözümsüzlük devam ederse ne mi olur?

Çok basit…

Şu anda “Türkiye’nin ahbapları veya adamları” gibi görülen Ersin Tatar, Sunat Atun ve Tahsin Ertuğruloğlu’na da sıra gelir…

Ve işte o gün, büyük çoğunluğumuz Güney’deki bir göçmen kampında, ya da Avrupa’da uyduyla izlediğimiz televizyon haberlerinde veya Dünya’nın bir köşesinde, bulaşıkları silerken, sanal hesaplarımızda, “Türkiyeli memurlar, bugün Tahsin, Ersin ve Sunat’ı da…” diye haber dinleriz!


29’da 29 hazır olun ha!

Ortalık süt liman…

Ohhh!

Ne rahatlık, ne rahatlık!

Her şey yolunda…

Hava çok güzel…

-*-*-

İşsizlik yok ki!

Vardır diyen haindir!

-*-*-

Ucuzluk maşallah, enflasyonu negatif olan tek ülkeyiz vesselam…

Yüzde 100 enflasyon diyorlar ama yalan söylüyorlar!

Bakmayın siz hainlere!

-*-*-

Boş verin onu bunu; bir cumhurbaşkanımız vaaar…

Evet, öyle bir cumhurbaşkanımız var ki, ne bileyim, Gandi desem, Mandela desem, yoksa acaba Clinton mu desem?

-*-*-

Demokrasimiz pırıl pırıl!

Dünya’ya örnek…

-*-*-

Hükümet mi?

31’le yıkıldı…

Sonra tehditle!

Ne tehdidi?

“Hain Serhat!”

“Anavatanın değerli elemanlarının bizi tehdit ettiğini mi ima ediyorsun?”

“Pis hain!”

-*-*-

Ülkeye turist yağıyor, narenciye altın değil sarı elmas!

Asayiş de berkemal!

Ne olmuş yani birkaç okkacık uyuşturucu bulunmuşsa!

-*-*-

Rum bizi kesiyor mu?

Kesmiyor!

Eşit egemen devletimiz göklerde bayraklarımızla birlikte coşkuyla dalgalanıyor mu?

Yes b’annem!

Anavatanımız da hep yanımızda!

-*-*-

Güvenoyu mu?

29’da 29 olacak!

Hayırlı ve de uğurlu olsun!

Tebrik eder, bizlere bu muhteşem günleri yaşattığınız için; en başta Türkiye’den gelen değerli üç – beş ajan ve tüm işbirlikçilerine pardon tüm vekillerimize sağlıklı günler dilerim.

İyi ki varsınız!

Gerçekten siz olmasaydınız, ben ne yazardım?

Sayenizde işimi yapıp, para kazanıyorum!

Sağ olun, var olun, çok yaşayın!

Ayrıca bravo!

Helal helal!


Nazım Hikmet, Abdin’e sormuş; “Sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?”demişti… 1960’ların sonu, 1970’lerin başı olmalı… Bu fotoğraf, Bellapais’in üst kısmından çekilmiş… Manastır hafif kenarda görülüyor… Ve denize kadar alabildiğince yeşil… Portakal, zeytin, harnup ağaçları ile dop dolu… Bir ülke nasıl katledilir? Bir ülke nasıl bitirilir? Bir ülke nasıl işgal edilir? Her kimse fotoğrafı çeken; “gerçek Kıbrıs’ı görüntülemiş”… Bir anlamda “mutluluğun fotoğrafını”…