Eczanelerle ilgili yeni düzenlemeler nedeniyle eczacılar ve eczacılık öğrencileri arasında yaşanan sıkıntı, ne yazık ki eğitim konusunda yürütülen ciddiyetsiz politikaların kaçınılmaz bir sonucudur.
Plansız programsız uygulamalar...
Uluslararası standartları ve normları dikkate almaksızın açılan bölümler, fakülteler...
Sistem bu şekilde idame ettirildiği sürece, eczacılar ve eczacılık öğrencileri arasında bugün yaşanmakta olanların benzerleri, farklı sektörlerde de karşımıza çıkacak.
Milli Eğitim Bakanlığı geçtiğimiz günlerde, 2015-2016 öğretim yılı için KKTC üniversitelerinde belirlenen ihtiyaç fazlası bölümleri duyurdu ve bu bölümlere yeni yerleşen öğrencilerin devlet burslarından faydalanamayacağını açıkladı.
Listede, aralarında eczacılığın da bulunduğu tam 26 farklı bölüm var.
Örneğin, Barolar Birliği’nin yıllardır ‘yeter artık’ diye yakındığı hukuk...
Örneğin, mezunların iş bulamayıp da farklı nice alanda çalışmak durumunda kaldığı Türkçe öğretmenliği, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği...
Uluslararası ilişkiler...
İşletme...
Mimarlık...
Ve dahası!
Devlet burs vermeyecek belki bu bölümlere yerleşen KKTC uyruklulara ama üniversiteler öğrenci almaya ve mezun etmeye devam edecek.
Önceki yıllarda da bu böyle oldu, bundan sonra da böyle olacak.
Ve işsizler ordusu büyüyecek...
300 bin nüfuslu küçücük bir ülkede, zaten çok sınırlı olan iş olanakları daraldıkça daralacak ve sonunda sorun büyük bir sosyal patlamaya dönüşecek.
Devletin artık acilen yüksek öğretim konusundaki öngörüsüzlüğüne, plansız programsız eğitim politikalarına bir son vermesi gerekiyor.
Ve ayrıca, üniversitelerimizin en beter sorunlarından biri olan kalitenin yukarıya çekilmesi konusunda da devletin inisiyatif almasının vakti geldi de geçiyor.
Öğrenci sayısına, yani ‘ekonomik getiriye’ odaklı, mantar gibi üreyen bir ‘sektör’ yaratıldı bu ülkede.
Daha çok bina, daha büyük yerleşke, daha çok bölüm, daha çok öğrenci...
Ama bu değil ki yüksek öğretim!
Üniversiteler ‘para’ değil, bilim üretmesi gereken kurumlardır.
Hiç mi üretim yok?
Hiç mi kaliteli öğrenci, hiç mi kaliteli akademisyen yok buralarda?
Var elbette, çok kaliteli öğretim üyeleri, çok başarılı öğrenciler de var.
Ama bir o kadar da, hatta çok daha fazla sayıda, tersi durumda olanlar da var.
Ne yazık!
Yıllardır yazageldiğim bir ‘sıkıntı’ var üniversitelerimizde; uluslararası alanda, uluslararası standartlardaki kriterleri tutturmakta büyük bir zafiyetin yaşandığı, kaliteli yayın sayısı!
Bakın hiç öyle uzağa gitmeye gerek yok; Türkiye’de TÜBİTAK’ın yayınladığı çok uzun bir dergi listesi var.
Uluslararası alanda akademik yayın yapan dergilerin ‘puanlandırıldığı’ ve sahip olduğu puana bakarak ilgili dergilerde yayın yapan akademisyenlere parasal teşviklerin verildiği bu liste, ülkemizde de referans olarak kullanılabilir pek âlâ.
Örneğin İngiltere’de devlet, üniversitelere yapacağı maddi katkıyı belirlerken, TÜBİTAK’ınkine benzer bir uygulama yapıyor, akademik yayınlarının değeri oranında üniversitelere maddi kaynak aktarıyor.
Madem ki bizde hem ciddi anlamda bir ihtiyaç fazlası hem de hatırı sayılır seviyede bir kalite sorunu var, o halde alın TÜBİTAK’ın söz konusu listesini ve ‘şu dönem aralığında yayın bazında falan puanı tutturamayan üniversiteler/ fakülteler/bölümler, yeni yerli öğrenci alma hakkını elde edemeyecekler’ deyin mesela.
Bir şekilde önlem alın artık.
Çünkü gidişat, hiç iyi değil.