Einstein bir sözünde şöyle der:
“Önyargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur”
Bu alıntıyı özellikle bu ay seçtiğimiz yazılardan bir tanesine bakarak kullanmak istedim. Nazım Kaşot, yılanlar hakkında bizi doğru bildiğimiz yanlışlar konusunda bilgilendiriyor. Korktuğumuz her şeyin bize zarar vereceğini sanırız. Halbuki en büyük zararı yine biz, kendimize ve doğaya vermekteyiz. Ağustos sıcaklarındayız ve Kıbrıs sorunu bildiğiniz gibi devam ediyor. Savaş çığırtkanları naralar artıyor, barış unutulmuş bir şarkı sözü gibi birilerinin onu hatırlamasını bekliyor. Bazı insanlar barıştan korkuyor ama savaştan değil. Sanki de akıntıya karşı ters yüzüyormuşuz gibi… Bizim tek sorunumuz Kıbrıs sorunu değil ki! İklim değişiklerinin etkilerini de görmeye başlıyoruz. Biz birbirimizi parçalamakla uğraşırken, dünya bize kendi dilinde konuşuyor: Derdini yağmurlarla, yangınlarla, soğuklarla anlatmaya çalışıyor. Biz görmemeye devam ediyoruz ve bu esnada üstümüzde füzeler saklambaç oynuyor. Bize savaş tehlikesinin varlığını tüm soğukluğuyla hatırlatıyor.
1 temmuz 2019 gecesi insanları hayrete düşüren bir olay olur. Suriye’den ateşlenen bir füze, Taşkent yakınlarına düşer. O gece yaşanılanlar, savaşın kıyısında yaşadığımızı yüzümüze bir tokat gibi vurdu. Kıbrıslı türklerin bir zamanlar diline doladığı ‘bir gece ansızın gelebilirim’ şarkısının farklı bir uyarlanışını gördük! Daha ne olduğunu bile anlamadan füzeden düşen parçalar çıplak ellerle taşındı.
Kıbrıs’ın tek sorunu sadece Kıbrıs sorunu değil, doğa ve çevreye olan bilinçsiz ve duyarsız yaklaşımlarımızdır. Artık gündemimizde çevre ve doğa da olmak zorundadır. Bu kazanabileceğimiz bir savaş değil. Doğa hangi partiden veya hangi milletten, hangi dinden olduğumuzla ilgilenmiyor.
Bunların dışında bu ayki Gaile’mizde İbrahim Beyazoğlu, sömürge dönemi, sömürgecilik ve günümüz medya kültürü arasındaki bağlantıyı ve hayatımızdaki görsel tezahürünü, Hüseyin Bahça yabancılaşma kavramını, Nügen Derman Duru ünlü seri Katil Ted Bundy’den yola çıkarak kötülük kavramını, Hakan Karahasan; Taner Baybars ve Osman Türkay’ın Türk(çe) Edebiyat(ın)a yaptıkları katkıları, genç yazarlarımızdan Şefika Aydın Demokrasiyi ele aldılar. Sevgili Hakkı Yücel ise bir temmuz ayı kaybettiğimiz Ulus Baker’in anısına bir yazısını paylaşmıştır.
Gailemiz, önyargılardan mümkün mertebe arındırılmış bir insanlıktır. Sadece bir yılana karşı duyduğumuz bir önyargı, bşze yapacak işimizin maalesef daha çok olduğunu gösteriyor.
Sayıda emeği geçen tüm dostlara teşekkür ediyorum.
Gaile’mizi okuyan ve paylaşan tüm okurlara selam olsun…
Uygar Erdim