Editörün Notu

Fazlası gerekiyor artık. Tahammül gibi pasif bir alandan çıkıp mücadele alanına geçmek gerekiyor.

Bezdirici sıcakların ortasında kendimize, başkalarına, olan bitene tahammül etmeyi yeniden öğrendiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Tahammül Arapça bir kelime ve “taşımak, yüklenmek” anlamındaki “haml” kökünden geliyor. Hamal, hamile gibi kelimeler de aynı kökten türetilmiş Arapçada. Tahammül, esasen “bir şeyi yüklenme, bir yükü üstüne alma” temel anlamından “dayanma, katlanma” yan anlamlarına ulaşıyor. Yani neye tahammül ediyorsak onun yükünü taşıyoruz. İş, aradaki ilişki biçimini “yükünü taşıma” noktasına getirmemekte, getirdiysek bile bir an önce ayılıp yükü atmak için çabalamakta, lakin ne mümkün!

Bir vasatlık ve çürümüşlük arenasında dibe daha ne kadar inebileceğini yoklayan, kendinen geçmiş bir şımarıklık ve umursamazlıkla etrafa tükürüklerini saça saça konuşup ayar verenlere tahammül ediyoruz mesela. Adayı 50 yıl önce bölen ve bugüne kadar bu bölünmüşlük ve ganimet düzeninden nemalanarak semirenlere, semirirken “vatan millet” salvolarıyla kendine ritim tutanlara tahammül ediyoruz. Bu 50 yılın sonunda kuzeydeki gulyabaninin delik deşik ve kapkaranlık yollarına, tüm kurumlarıyla çökmüş sistemine; barikatlarda uzayan kuyruklara, paslı varillere, aptal siyasi propagandalara; saatlerce, günlerce, haftalarca elektriksiz ve susuz yaşamaya tahammül... (Bir ara KKTC’nin kumarhanesi olan büyük bir otele bağlanmasını önermiştim. Önerimi yineliyorum. Biliyorsunuz otellerde 7/24 elektrik ve su var, eğlence gırla.)  

Verimli tarım arazilerinin üstüne, bataklıklara, dağa tepeye dikilen beton binalara, onların denizlere akan kanalizasyonlarına, ona buna peşkeş çekilen topraklara, kesilen yahut yangınlarda katledilen binlerce ağaca, öldürülen hayvanlara; faunanın, doğal yaşam alanlarının yok oluşuna tahammül! İnsanın kendinden başkasını düşünmediği, kendinden başka hiçbir türe yaşam hakkı tanımadığı bu Antroposen deliliğine tahammül!   

Fazlası gerekiyor artık. Tahammül gibi pasif bir alandan çıkıp mücadele alanına geçmek gerekiyor. Topyekün, kolektif bir karşı çıkışla, klavye başında değil; etimizle, canımızla, zihnimizle, ellerimiz, ayaklarımızla!

Bir Kıbrıslı olarak ne dediğinizi duyar gibiyim: “Gardaş çok sıcak! Ekim’i görelim da bakarık.”

İyi okumalar...

Emel Kaya


Yayın Kurulu: Ahmet Güneyli, Emel Kaya, Hakan Karahasan, Hakkı Yücel, Maria Siakalli, Pervin Yiğit, Seda A. Refik, Serkan Tansel ve Yılmaz Akgünlü.

Ağ Editörü ve Kapak Tasarımı: Hüseyin Özbarışcı

Yayıncı: yeniduzen.com

Dergiler Haberleri