Harnup bir zamanlar Kıbrıs adasının en değerli ürünlerinden biriydi…
Kuzey Kıbrıs’ta 1974 sonrası 3 bin ton harnup üretiyorduk…
-*-*-
Bakımsızlıktan ve sevgisizlikten ağaçların bir kısmını fareler yedi…
-*-*-
Ganimet ya!
Hırsızlık mal ya!
Ama hepsinden öteye, yukarıda da belirttim ama tekrar ediyorum “sevgisizlik” var ya; bastık betonu, sattık evleri, kestik harnupları, yaktık şömineleri!
-*-*-
Şimdi yılda 300 ton kadar üretiyormuşuz!
Sondaki bir sıfır düşmüş canım, ne olacak ki!
Minarede ezan, gökte bayrak varsa, sorun mu bu?
Üstelik anavatan yanımızda değil mi?
-*-*-
Evet, üreticinin elinde 300 ton harnup var ve Kooperatif ile KKTC Egemen Eşit Devleti, bir türlü fiyat açıklayamıyor…
-*-*-
Çünkü!
Evet, özellikle Kooperatif’in Binboğa adlı iştirakinin elinde halihazırda “satılamamış” 400 ton harnup ve Dünya Borsası’nda harnup posasından daha değerli olan 50 ton da çekirdek var!
-*-*-
Harnup Çekirdeği’nin geçen yılki fiyatı “28 bin Dolar tonu”ydu…
Bu sene, çok ciddi değer kaybı oldu, tonuna 3 bin Dolar vereni bulursanız, “öpün da alnınıza koyun!”…
-*-*-
Geçen seneden kalan 400 ton posa ve 50 ton çekirdek, büyük bir “zarar” ve tabii ki “başarısızlık öyküsü” olarak KKTC Egemen Eşit Golyandor Sapı’na pardon devletine kalacak!
-*-*-
Peki, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne satamaz mıyız?
Yeşil Hat Tüzüğü’nün bu konuda engel olup olmayacağını bilemem; sormadım da..
Ama Güney Kıbrıs’ta geçen sene harnubun ton fiyatı 4 bin Euro’ydu…
Bu sene ton fiyatı 1,8 bin Euro olarak açıklandı…
Yani kilo fiyatı 4 Euro’dan 1,8 Euro’ya düştü!
-*-*-
KKTC’de mi?
Binboğa, elinde kalanlardan dolayı piyasaya giremiyor!
Devlet mi?
Canım, dedik ya, ezan sesi minarede tamamdır; bayrak gökte dalgalanıyor, rüzgarcık da var!
Sıkıntı yoktur!
-*-*-
Çok da şey etmeyin!
En kötü ihtimalle, elimizde kalan harnupları şiro ile sürüp denize dökeriz!
Gerekirse anavatanımız bize parasını öder değil mi?
Hem ben eminim, bu Rum – Yunan ikilisi olmasaydı, bizim harnup üretimi yılda 3 bin tondan 300 tona düşmeyecekti.
Hep bu Rumlar!
İzolasyon ve ambargolar!
Yaaa!
Hep onlar!
-*-*-
Külliyen başarısız!
Külliyen ısgarta!
Külliyen işe yaramazız!
Ama külliyemiz olacak!
Pek yakında inşallah ve de maşaalah!
Atatürk yok!
Çok merak ediyorum, KKTC Cumhurbaşkanı, Başbakanı, İçişleri Bakanı veya ne bileyim Dışişleri Bakanı ya da Kültür Bakanı; onları geçtim, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı, Başsavcı ve Polis Genel Müdürü, cami imamlarına verilen talimatlardan haberdar mı?
-*-*-
Başkanlığın internet sitesini yakından takip ederim…
Her ne halse, Başkan, 20 Temmuz törenine katıldı ama 30 Ağustos’a katılmadı!
Eminim geçerli bir sebebi vardır!
Ya da eminim, henüz internet sitesine bu konuyla alakalı haber girmedi!
-*-*-
Ama törende çekilen fotoğraf ve görüntüleri izledim; Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı 20 Temmuz törenlerine iştirak eden TC’li görevli sayısı, 30 Ağustos’a iştirak edenlerin en az 5 katı!
-*-*-
Haaa bu arada, Ersin Tatar Cuma günleri camiye gidiyor…
Bugün, mutlaka imamın hutbesini iyi dinlesin…
-*-*-
Şehitlere rahmet dilenen bölümlerde, Atatürk adı çıkarıldı mı çıkarılmadı mı?
Din İşleri Başkanlığı, cami imamlarına, bu konuda emir verdi mi vermedi mi?
-*-*-
Bu arada belirtmek zorundayım; KKTC’deki erkek yetkililere; eşlerinin kılık ve kıyafetleri ile alakalı bir uyarı geldi mi gelmedi mi?
Ve son bir soru; Türkiye’de bir çok ilde veya yerleşim biriminde var olan ve İstanbul’da da uygulanmaya başlanan kamuya açık alanlardaki alkol içme yasağı ne zaman KKTC’de de uygulanacak?
Dayanabilirsen dayan Ali Cabbar!
Milliyetçilik günümüz demokratik toplumlarında çok ciddi bir rahatsızlıktır…
Yani hem insan sağlığı açısından bir “bozukluk” içerir hem de toplumsal huzura tehdit oluşturur…
-*-*-
Milliyetçiliğin bir üst modeli faşizm ve ırkçılıktır!
Geçtiğimiz günlerde Güney Kıbrıs’ın Chlorakas köyünde yaşananlar budur!
-*-*-
Yukarıda saydıklarımın çok ötesinde, KKTC’de milliyetçilik veya dini inançlı olmak, bir cins geçim kaynağıdır…
-*-*-
Örneğin Ersin Tatar’ın milliyetçiliği ve dindarlığı…
Bu arkadaşın dindarlığı da milliyetçiliği de “sorgulanabilirdir”…
Camiye gidiyor olmasının en birincil sebebi, Türkiye’deki dindar elit kesime şirin görünme sevdasıdır…
Türk milliyetçiliği mi?
Askerlik yapmak gibi bir vatan borcunu yerine getirmeyen birinin milliyetçiliği sadece “sahte” diye nitelenebilir!
-*-*-
Ne acıdır!
KKTC’de gerçekten “Türk milliyetçisi” diye gösterebileceğimiz insan sayısı çok, hem de çok çok azdır…
Belki de yoktur!
-*-*-
Olanlar mı?
Bakın, vergi kaçakçısıdır…
En iyi ihtimalle vergi kaçakçısı demesek de, vergisini adaletli bir şekilde vermemek için Türk Bayrağı gibi kutsal bir sembolü masa örtüsü gibi “örtmek” maksatlı kullanmaktadır.
-*-*-
Kimileri ise ya cidden hırsızdır, rüşvetçidir veya ihale komisyoncusudur…
-*-*-
Ben ve benim gibilere sık sık “hain” diyen bazı kişiler var…
Bir tanesini inceledim; ne kendisi, ne de oğulları askerlik yaptı!
Askerliğin parasını ödediler…
Sıra torunda!
-*-*-
Bir başkasını inceledim!
Tümünün ortak özelliklerinden biri, “Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu ve Kimliği” her zaman cebinde!
Bu da öyle!
Torunlarını Güney Kıbrıs’taki okullarda okutuyor!
-*-*-
Bir başkası var; zaman zaman bana tehditvari mesajlar atar; oğlu hırsız!
Hem de öyle ihaleden komisyon ya da rüşvet hırsızlığı değil!
Doğrudan soyguncu!
Para çaldı ve yurt dışına kaçtı!
-*-*-
Bana hakaret etmeyi milliyetçilik sayan bir başkasını bilirim; çalıştığı hastaneye yardım derneği kurmuştu; derneğin parasını götürdüğünü herkes biliyor!
-*-*-
Kısacası, bizim Türk milliyetçiliği de devlet gibi!
Sahte!
Kimisi makam masgarası, kimisi asker kaçağı, kimisi açıktan hırsız ya da rüşvetçi!
Bir de dönüp dönüp herkesi hain, Rumcu falan ilan ediyorlar!
-*-*-
Son günlerin en moda şarkısından bir uyarlama yapalım:
Milliyetçilik sokağa da düşmüş…
Dayanabilirsen, dayan Ali Cabbar!
Sevdiğim bayrak, hırsızlığı örtmüş…
Dayanabilirsen, dayan Ali Cabbar!
1 Eylül Dünya Barış Günü Kutlu Olsun…