Egemen eşit paluze, garavolli ve golyandro sapı!

Serhat İncirli

Geçtiğimiz gün “Seviye yerin dibinde” başlıklı yazımızda şöyle üç maddelik bir olayı bu sayfada dile getirmiştik:
Ercan Havaalanı’nın yeni binası 20 Temmuz’a yetişmeyecek...
Bir: Elektrik sistemi hatalı... Almanya’ya göre yapıldı ve bizdeki sistem İngiliz sistemi... Haliyle ya tümden elektrik sistemi değişecek ki bu, yeni bina yapmak kadar sorunlu ve masraflıdır... Ya da Türkiye’den mühendis getirip, egemen eşit paluze yasaları ihlal edilerek, o mühendislere projeyi onaylatacaklar!
Havaalanı da sahte ve eğreti olmuş olacak!
İki: Havaalanı’nın gümrük binası da yok... Nasıl olur? Oldu işte... Meğer binanın planı, Türkiye’deki bir havaalanın iç hat terminalinin kopyasıymış... İç hatta gümrük kullanılmıyor, bina da yapmamışlar... Şu anda açamıyorlar...
Üç: Havaalanı sözleşmesinde bir de madde unutmuşlar... Çünkü o sözleşme de kopya... Ne mi deniyor bu maddede? Deniyor ki, havaalanına doğal gaz bağlanacaksa, Adana’daki filanca şirketten tedarik edeilecek!

-*-*-

Bunları yazdıktan bir gün sonra sevgili Erhan Arıklı, gazeteci dostumuz Ali Baturay’ın Bağımsız Gazete’de konuğu oldu ve dedi ki, “gümrük binası ile polis binasını unutmuşlar!”

-*-*-

Gayet rahat bir şekilde söyledi!
Skandal falan değil, basit bir unutma olayı!
“Amaaaan daldı çocuklar ve unuttu” hali!
Sadece gümrüğü biliyordum, meğer polis binası da unutulmuş!

-*-*-

Aynı Arıklı elektrik sorununu daha önce kabullenmiş ve “fişleri değişecekler halledeceğiz” anlamında açıklama yapmıştı…

-*-*-

Zaten üçüncü madde, “sarhoş anımızda sözleşmeye girdiği” için, bunu hiç saymıyoruz!

-*-*-

Şimdi, gelelim çok önemli bir meseleye…
Suçluyoruz, suçluyoruz TC Lefkoşa Büyükelçisi’ni veya ne bileyim Mehmet Kaya isimli kardeşimizi suçluyoruz…
Neden suçluyoruz bu iki kişiyi?
Çünkü müftü hazretleri ile birlikte, neredeyse seks hayatımızdan, Ersin Tatar’ın her hareket ve tavrına müdahaleye kadar, her konuya burunlarını sokuyorlar “diye görüyoruz” da ondan!

-*-*-

Diyoruz ki, “KKTC nasıl egemen eşit bir devlettir?”
Soruyoruz; “Memleketi Büyükelçi ile Mehmet kardeş yönetecekse, siz ne MİK’im iş?”
MİK, Merkezi İhale Komisyonu anlamındadır, başka yere çekmeyin!

-*-*-

Ve yine suçluyoruz, bu ilişkiler koktu!
Rüşvet kokusu var, kayırmacılık kokusu var, avantaj sağlama kokusu var, avanta sağlama kokusu da var!
Siyasi anlamda büyük bir skandal söz konusudur!
Kimsenin umurunda değil!
Tıpkı Faiz abi durumu gibi!
Adam arka arkaya iki kurultay kazanıyor, hem de İngilizlerin deyişiyle “landslide” yaparak kazanıyor!
“İn ulan aşağıya” diyorlar, miyaaaauv deyip kenara çekilebiliyor!

-*-*-

Ama oturdum, düşündüm ve dedim ki kendi kendime, “… işin bir de öteki yüzüne bakmak lazım!”
Şu bir gerçektir;  müdahale edilmezse havaalanı bitmeyecek!
Gümrük unutuldu, polis karakolu yok, elektrik kabloları uymadı!
Tayyip Erdoğan da dedi ki, “bitirin, 20 Temmuz’da ineceğim!”…

-*-*-

Hooooop, Büyükelçi, ilgili cemaati yeni havaalanında topladı!
Resmen hükümeti, özellikle de cumhurbaşkanı ve başbakanı “MİK’ti salladı”…
Merkezi İhale Komisyonu’na bağladı anlamında kullanılmıştır bu cümle…
Evet, yanlış okumadınız!
Büyükelçi demiş ki, “… Bu havaalanı bitecek, Emrullah bey de vergi indirimini alacak, yoksa karışmam…”
Bizimkiler miyaaauuuuv!
Kedicik!
Koltuktaoturmaya devam, güneş de vurmuş üzerlerine… Devlete verdikleri üstün hizmetin yorgunluğu ve bir kedi rahatlığı ile uyuyorlar!

-*-*-

Büyükelçi bizimkileri tehdit mi etmiş yani?
Bilemem!
Belki de gerekeni yapmıştır!
Eşit egemen bir devlette yapamaz ama eşit egemen paluzede, paluzeye bir dokunur, o paluze tıpkı Cem Yılmaz’ın keşkül esprisindeki gibi titrer!

-*-*-

Kısacası,anladığım kadarıyla Büyükelçi, paluzeye dokunmuş ve paluze titremiştir!
Ayıptır söylemesi, akabinde Lefkoşa’ya dönmüş!
Eşit egemen devletimizin başbakanı Ünal Üstel’ı aramış sekreterleri ve bizim başbakana, “Gel be bura öpecem seni” şarkısını dinletmişler!

-*-*-

Bir başbakan, bir yabancı devletin büyükelçisinin ayağına gitmiş!
Skandal mı dediniz?
MİK’imin skandalı abi yaaaa!
Eşit egemen golyandro sapı işte!
Merkezi İhale Komisyonu da sıkıda!
TL değer kaybediyor falan, ha ha ha!

-*-*-

Ve aynı Büyükelçi, sosyal medya hesabından, “Sayın başbakan ziyaretimize geldi” diye fotoğraf ve mesaj paylaşmış!
Yani açıkça demiş ki Ünal Üstel başbakanımıza, “işte ben adamı böyle rezil ederim”…
Umurunda mı bizden birinin?
Değil!
Benim hiç değil!
Çünkü ben devletinizi sizin yaptığınız gibi “eşit egemen bir devlet” olarak görmüyorum!
Psefto, golayndro sapı, paluze ve garavolliden devlet!

-*-*-

Kısacası, öyle ya da böyle, ne yazık ki bitmeyen bazı işler bu şekilde bitiriliyor!
Bakıyor Büyükelçi ya da Mehmet Kaya veya bir başka kardeşimiz, bunlar hiç bir şey yapmıyor, yapamıyor… 
Devreye giriyorlar ve meseleyi bitiriyorlar!
Ersin garibim da çıkıyor, “egemen eşit tahin helvası”, “egemen eşit paluze” sallıyor!
“Zavallı, acın da genne!” derdi nenem… 
Saygıyla andık nenemizi de bu arada!

-*-*-

Haaa daha daha neler mi oldu?
Efendim, bizim sivil havacılık demiş ki, “bu havaalanı açılmaz, açılamaz, eksiktir, yanlıştır, onaylamayız…”
Efendim, bizim elektrik mühendisleri demiş ki, “… bu sistem bize uymaz, onaylayamayız”…

-*-*-

Şimdi anladık mı Büyükelçi, bizim başbakanı neden fırçalamış?
Saçlarını düzeltmek için değil tabii ki!
“Geçirin ilgili tüzükleri, bu mesele bitecek” demiş.
Ve ilgili tüzükler de hafta sonuna yetişmiş!
“Talimatla yönetilmeye hayır!” demişti YKP zamanında!
Aldık mı boyumuzun ölçüsüne uygun talimatı?
Aldık!
Ve talimat, Resmi Gazete’de yayınlandı!
Özetle olay şu: Havaalanını Türkiye’den gelen mühendisler onaylayacak, silahlı Türkiyeli polisler güvenliği sağlayacak falan…

-*-*-

Ersin abiiiiiii!
Ünal abiiiiiii!
Egemen eşit neydi?
Garavolli, garavolli!
Yok golayndro sapı!
Paluze mi!


Pis faşistler!

Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi’nde, Yunanistan’daki gemi kazasında hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşu yapıldı... 
Bu sırada, insnalık düşmanı faşist ELAM milletvekilleri, Genel Kurul salonunu terk etti...
Komünist AKEL, açıklama yaptı ve dedi ki; “Bu davranışlarının insanlık dışılıkla eşanlamlı olduğunu bir kez daha gözler önünde serdiler...”
Bu tiksindirici ve etik dışı davranış, sadece Temsilciler Meclisi, Rum toplumu için değil; tüm ülke için utanç verici bir harekettir. 
Aralarında çocukların da olduğu ve en az 500 kayıp insandan 104 ölüden söz ediyoruz... 
Ve AKEL’in de açıkladığı gibi; “bunca insanın ölümüyle alay etmekten çekinmeyenler Kıbrıs halkına, Kıbrıs halkının değerlerine ve ahlakına yabancıdır.”
İnsanlık ve dayanışma Kıbrıs'ın ve Kıbrıs halkının yüce değerleridir.
Pis faşistler!
Her yerde aynıdırlar!

Siyaseten ayrılmış bir ada... Onur ve gurur içinde birleşti... Kıbrıslı Türk, Rum, Afrikalı, Filipinli ve daha fazla LGBTQ+ örgütlerinin üyeleri, Kıbrıs'ı ikiye bölen ara bölgede geçtiğimiz Cumartesi akşamı bir araya geldi... Birleşik Kıbrıs ve barış sloganlarının atıldığı etkinlik, ikinci kez ara bölgede ve çok toplumlu olarak düzenlendi...