Sadece gündelik bir kaç olayı aktarmak istiyorum...
Bir devlet kurumu...
İhaleye çıktı, yer kiralayacak...
İhale sonuçlandı...
Yönetim Kurulu, ihaleyi onaylamıyor...
Soruyoruz, soruşturuyoruz, yönetim kurulundaki arkadaşlar arkadaşımız, başkan da arkadaşımız...
Diyorlar ki, “ihaleye partili bir arkadaş da katıldı, biz O’nun binasını kiralayacaktık ama olmayınca, şimdi işi yokuşa sürüyoruz”!
Hem de gayet açık!
-*-*-
Neymiş?
Egemen ve eşit şey!
-*-*-
İkinci olay tam bir suç!
Aile Demirhan’da yaşıyor...
Muhtarları Demirhan muhtarı...
Çocuklarından büyüğü ana sınıfa başlıyor, başlaması lazım...
“Siz yolun Güney tarafındasınız, Balıkesir’e gideceksiniz” diyorlar...
-*-*-
“Tamam” diyor aile.
Balıkesir’e çocuğu kayda götürüyorlar.
Okul yöneticisi veya yöneticileri, “Maalesef servis yoktur... Otomobilin varsa getir, yoksa, al çocuğunu buradan götür” anlamına gelen bir kağıt tutuşturuyorlar ellerine...
-*-*-
Bu arada “Ana sınıf, 1 ve 2’nci sınıf” Balıkesir’de değil, Meriç’te eğitim görüyor...
3, 4 ve 5’inci sınıflar ise Balıkesir’de okuyor...
Minik çocuk Demirhan’a kabul edilse, annesi sabah yolu karşıya geçip okula bırakacak...
-*-*-
Egemen eşit şeyde servis yok!
Bakanlık ilgilenmiyor.
Okul umursamıyor.
-*-*-
Anne çalışmıyor, otomobil kullanmıyor, zaten yok...
Baba çalışıyor.
Bir de küçük bebekleri var.
-*-*-
Milli Eğitim, özele zorluyor!
40 bin TL minimum kelle başı!
Ödeyebilirsen, okut!
Ödeyemiyorsan, bana ne!
-*-*-
4 yaşındaki çocuk mu?
Pencereden arkadaşlarının okula gidişlerini izleyip ağlıyor!
-*-*-
Neymiş?
Egemen ve eşit şey!
-*-*-
Hep kabahat BM Barış Gücü’nde!
Yoksa, bizi tanısalar, ambargo koymasalar, servisimiz de olur, telefonlara veya resmi başvurulara yanıt veren müdürlerimiz ve müsteşarlarımız da...
Bakanlar mı?
Egemen eşit şeyin bakanları koltuk merakı ve telaşında!
-*-*-
İhale takibinde!
Rüşvet kavgasında!
-*-*-
Üçüncü gündelik konuya bakar mısınız?
Egemen ve de eşit şeyimizin hava yolu olacak özel şirket; nasıl olacaksaydı; çekilmiş!
“Oynamıyoruz, oynamıyoruz” demişler hatta küsmüşler!
Erhan Arıklı açıklamış ve demiş ki, “kırmızı halı sermemiz gerekirdi ayaklarına, kaçırdık!”...
-*-*-
Keşke, egemen eşit şeyimizin bu kahraman ve de bize hizmet için yırtınan şirket yetkililerini nasıl ve neden kaçırdığını da açıklasaydık!
Rüşvette mi anlaşamadık?
Komisyonu mu bölüşemedik?
-*-*-
Haaaa bu düzen böyle mi gidecek?
Görünüşe göre öyle!
Peki, Mustafa Çaluda gibi maksimum seviyede milliyetçi – muhafazakar bir genç müdürü yiyen bu düzende, sıra Ersin ve Tahsin beylere gelmeyecek mi?
Bence gelecek!
Bir gün, bu iki kardeşimizin de bazı aşırı faşist yandaşlarının – gazetelerinin geçmişte Tayyip bey için neler söyledikleri mutlaka yayınlanacak!
-*-*-
“Alın bu masgaraları görevden” denmeyecek mi?
Güzel gözlerinin hatırı mı?
Almazlar mı?
Ha ha ha!
-*-*-
Eşit egemen şey!
Ne tatlısın!
-*-*-
BM Barış Gücü ülkemizden defol!
Ahhh bir de AEK Larnaka, Fenerbahçe’nin önünde grubu bitirse ya!
Eşit egemen şey!
Bu arada yüksek sesle ve hep birlikte bağıralım; Oyna G.G.!
Gahriman Çetingaya!
-*-*-
“Eşit egemen şey” derken, “şey”in ne olduğunu mu merak ettiniz?
Hemen anlatayım:
“Şey”, “Hamaset, rüşvetçilik ve komisyonculuk limited”in kıslatılmışı!
Egemen eşit hamaset rüşvetçilik ve komisyonculuk limited şirketi...
Cauuuuuv!
KKTC sonsuza dek!
Hep beraber yiyelim lütfen!
Girne Kalesi’nde ısrarcıyım, vallahi billahi fisidürinnahi o kale dedelerimden kalmadır!
İsteyene belgesini de gösteririm!
Eşit ve egemen belge!
Maraş gabbarı!
Nüfusumuzu bilmiyoruz!
Neden?
KKTC adlı şeyin sorma gir hanı olmasından da olabilir; Türkiye’nin, Ada’ya nüfus taşıdığının kanıtlanması ve savaş suçu işlediğinin tescillenmesi endişesinden de!
Sonuçta bilmiyoruz!
Hatta ilginçtir, sağlıklı bir şekilde tahmin bile edemiyoruz!
-*-*-
Ülkeye girenler mi?
Ercan, Girne veya Mağusa’dan ya da kara giriş kapılarından gelmemiş olan çok insan var!
Hem de çok!
-*-*-
Ülkeden çıkanlar mı?
Aynı şekilde, yasal limanlar veya kapılar dışındaki noktalardan “çıkan” da çok!
-*-*-
Üretim ve tüketime göre de tahmin yürütemeyiz!
Çünkü, her gün kaç Rum vatandaşın, ne kadar alış veriş yaptığını hesaplayamıyoruz!
Tahmin mi?
Çok!
-*-*-
Nüfusu bilmiyoruz, nüfus farklılaşıyor ve eğitimde çöküyoruz...
Toplu taşımacılıkta çoktan çöktük...
Çevre kirliliğinin hatta çöp planlaması yapamamanın sebebi de nüfusla alakalıdır...
Sağlıklı üretim politikası yok...
Sağlıklı “sağlık” sistemi imkansız...
Ne kadar elektrik, ne kadar su, ne kadar yol doğru bir şekilde hesaplayamıyoruz...
-*-*-
Peki hiç mi bildiğimiz bir şey yok?
Var canım!
Yarın Maraş’a saat 12.00’de girene hediye verileceğini biliyoruz!
Hediye ne midir?
Hah, bakın onu da bilmiyoruz!
Bir çanta taze Maraş gabbarı olabilir!
KKTC’de sürekli hamasetin, 24 saat milliyetçiliğin, haftada yedi gün saldırgan siyasetin tek bir sebebi vardır; her alanda çökmüş, mutlak anlamda başarısız olmuş siyaset...