Maria Angela Holguin Cuellar temaslarını tamamladı ve New York’a döndü. Holguin buradan sosyal bir etkinlik için ülkesine gidecek. Ardından da BM Genel Sekreteri ve GK’ne raporunu sunmak üzere New York’a dönecek.
KKTC cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Holguin’in bütün önerilerini reddederek büyük bir kahramanlık yaptığını düşünüyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanı Hristodulidis de Holguin’in bütün önerilerini kabul ederek gerçek bir çözüm yanlısı olduğunu düşünüyor.
Gerçekte ise ne biri, ne de öteki sonuç alıcı bir müzakere sürecine girmeye gönüllü değiller.
Gayrı resmi 3’lü görüşmeyi bile reddeden Tatar zaten hiçbir müzakere sürecine girmeyeceğini açık açık ifade etti. Daha Holguin’in özel temsilci olarak atandığı ilk günden Holguin’e “raporuna ortak zemin olmadığını yazarak görevi iade etmesini” istedi.
Kendi tezi olduğunu iddia ettiği “Egemen eşitli ve eşit uluslararası statünün” ne olduğunu daha kendi toplumuna bile izah edemedi.
Bunun KKTC’nin tanınması demek olmadığını iddia eden Tatar egemen eşitlik ve eşit uluslararası statümüz kabul edilmeden masaya oturmam diyerek bütün kapıları kapattı.
Peki ama masaya oturmak için KKTC’nin tanınmasını istemiyorsanız somut ne istiyorsunuz?
Tatar bu soruya nereden çıkardıysa “3D istiyoruz” dedi. 3D’yi de önceki gün konuk olduğu “Bakış Açısı” programında doğrudan uçuş, doğrudan ticaret ve doğrudan temas olarak açıkladı.
Tatar’a göre egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü eşittir 3D, yani Ercan’a doğrudan uçuş, AB ve dünya ile doğrudan ticaret ve bütün alanlarda doğrudan temas.
Sanırım bu yeni bir durumdur ve 3D açılımı, egemen eşitliğin karşılığı değil. Bu noktada size bir şey daha söyleyeyim, dışişleri bakanı Tahsin Ertuğruloğlu bu açılımı kabul etmez diye düşünüyorum.
Buna rağmen Rum tarafının da sırf Tatar’ı masaya oturtmak için 3D’yi kabul edeceğini düşünmüyorum.
Dahası Rum liderin, Tatar’ın retçi tavrından çok ama çok mutlu olduğunu ve hiçbir şey yapmadan yoluna devam ettiğini, ayrıca Crans Montana’da kazandıkları “Rum tarafı çözüm istemez” unvanını sildiğini unutmamak gerekiyor.
Ersin Tatar aynı programda kendisine sorulan “neden önkoşul ileri sürüyorsunuz” sorusuna verdiği yanıtta şimdiye kadar koşulsuz girilen müzakere süreçlerinden Türk tarafının zararlı çıktığını iddia ediyor.
Ne zaman zararlı çıktık. Hangi süreçte ne kaybettik. Tatar bu konuda bir şey söylemedi. Ayrıca ne zaman müzakerelere oturmak için önkoşul koyduğumuzu ve bu süreçte ne kazandığımızı da söylemedi.
Aslında ne zaman müzakerelerden kaçsak, ne zaman ayak sürüdüysek Rum tarafı o zaman yol aldı.
Sevgili dostum Niyazi Kızılyürek geçen gün Yenidüzen’deki köşesinde Kleridis’le yaptığı söyleşiyi yayınladığı kitabından bir bölümü aktardı. Kleridis bu söyleşide “Denktaş bana AB üyeliğini altın tepsi içinde sundu” dedi.
Özetle biz koşulsuz girdiğimiz müzakerelerde değil ama müzakere etmediğimiz dönemlerde Rum tarafına hep kazandırdık.
Ersin Tatar aynı programda “ben yalnız değilim, benim arkamda koskoca TC var, TC dışişleri bakanlığıyla sürekli temas halindeyim, onların birikimlerinden, deneyimlerinden yararlanıyorum” dedi.
TC dışişleri bakanlığıyla konuşuyor ama kendinden farklı düşünen muhalefet partileri ve sivil toplum örgütleriyle ve geçmişte müzakere masalarında dirsek çürüten cumhurbaşkanları ve bürokratlarla görüşmüyor.
Buna gerek bile duymuyor. Ama Holguin’in bu kişilerle görüşmesine sitem ediyor. Hatta bundan rahatsız olduğunu açık açık söylüyor.
3’lü görüşmeyi reddeden Tatar 5’li görüşme için de “bana bu konuda bir şey gelmedi, Türkiye’den da öyle bir bilgi gelmedi” dedi.
Açıkçası Tatar müzakere etmekten yana değil. Kıbrıs sorununa çözüm bulmaktan yana hiç değil. Statükonun devam etmesi Tatar ve Tatar’ın bu politikasına destek veren TC için bu aşamada tek seçenektir.
Bu politika devam ettiği sürece Rum lider Hristodulidis her istediğini alacaktır.