Biri uluslararası toplantı diye Antalya’ya gider ama hiçbir uluslararası temas yaptığı/yapabildiği görülmez.
“Al bu topcuğu da git golf sahasında oyalan” dediler galiba, o da golf sahalarından selfi çekip gönderdi sabahları… ‘Uzuuun toplantılar sonrası yorgun düşüp stres atar’ edalarında!..
Diğeri aniden Ankara’ya çağrılır, gider ve “TC-KKTC İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması’nın değerlendirilmesinin yanı sıra, aşılar, iki ülke arasındaki ilişkiler ve güncel konuların” konuşulduğu açıklaması yapılır. Bir de “önceden planlanmış olduğu” eklenir…
‘İki ülke arasındaki ilişkiler ve güncel konular’ ağırlıktadır herhalde… O başlığın altında da KKTC’nin içişlerinde ne olacağı, kimin nereye atanacağı, kimin nereden alınacağı, UBP kurultayının akıbeti, erken seçim tarihinin uygun olup olmadığı, belki meclisteki komitelerin oluşum biçimleri, ad-hoc komiteler de bu güncel konuların içinde olabilir.
Yeni görevler ve taktikleri alıp geri gelecek atanmış Başbakan, golf sahalarından uluslararası temassız geri dönen atanmış Cumhurbaşkanı gibi…
Memleketin içeriden baktığımızda görünen hali bu; Çoktandır Türkiye’ye bağlanmış bir halde Türkiye tarafından atanan (seçilmiş denen) görevliler ya Ankara’ya gidiyorlar veya buraya gelen görevliler tarafından emirleri alıyorlar, onları uyguluyorlar, yazılanı söylüyorlar, ezberletileni tekrarlıyorlar…
Bazen günlük politikalarla “bugün de bunu söyleyin” dendiği için çelişkilere düşüyorlar ama bu durumdan alan da memnun, satan da!
Ankara’dakiler güzel politikalar yaptıkları! ve yaptırdıkları için memnun, buradakiler de koltukta oturdukları süre uzadıkça daha da memnun. Onlar için toplumun geleceği, talepleri söz konusu değil, gündemlerinde bile yok. Emirleri yerine getirmenin dayanılmaz memnuniyeti içindeler… Onun için değil midir ki atanmış Başbakan’ın yüzüne baktığınızda sürekli gülücükler dağıtıyor… Millet perişanken, döviz almış başını giderken, akaryakıtıyla, tüp gazıyla, yiyeceği içeceğiyle sürekli zam gelirken, alım gücü devamlı erirken, çoğu aile yoksulluğa mahkûm olurken o ülkenin başbakanı sürekli gülücük dağıtır mı?
Hiçbir şey yokmuş, her şey yolundaymış gibi bir eda içinde olur mu? Yoksa böyle bir farkındalığı yok mu UBP Başkanı’nın?..
Dün Fuat Oktay-Ersan Saner görüşmesinden sonra Oktay bir açıklama yaptı; “Egemen, bağımsız bir KKTC inşa etme fikir birlikteliği ve vizyonumuzu teyit ettik” dedi. Yani bu politikayla ilgili atanmış Saner’in bir görüş ortaya attığını, tartıştığını, olurunu/olmazını anlattığını düşünüyor musunuz? Oktay, “böyle açıklayacağım” dedi, o da “peki efendim” dedi, oldu bitti.
Ancak diğer atanmış kişi Tatar, BM Genel Sekreteri Guterres’le yarın Brüksel’de görüşmek için gitti. Ne görüşecek peki? Egemen bağımsız KKTC mi, yoksa Federasyon mu? Tabii ki federasyon. Guterres tavrını son görüşmede açıklamıştı zaten; “Masada KKTC diye bir şey yok.”
E ne demek bu? Bir gün önce egemen ve bağımsız KKTC teyidi, bir gün sonra Brüksel’de görüşme. KKTC’nin egemenliği görüşülmeyecek herhalde!.. Federasyon görüşülecek veya bunun için nabızlar yoklanacak.
Öte yandan içte de Ankara’da alınan emirler ve güvence nedeniyle de Meclis’te darbeler yapmaya çalışan, yasaları, Anayasa’yı es geçen, sürekli yasa hükmünde kararnameler yayınlayan, aylardır perişan durumda olan özellikle esnaf yardım/destek beklerken gereksiz ve partizan istihdamlara devam eden, sözleşmeli personelle kadrolarını güçlendirmeye çalışan azınlık hükümeti ülkenin durumundan bî-haber kendi çıkarları için icraatlarına devam ediyorlar.
Böyle bir manzara karşısında muhalefet mecliste dursa da çıksa da pek bir şey fark etmeyecek gibi görünüyor. Hiç olmazsa mecliste dururken meclis kürsüsünü kullanabiliyorlar. Atanmışlar da sorulara bazı yanıtlar vermek durumunda kalıyorlar. Onun dışında Türkiye’deki yönetim biçiminin buraya da yansıtıldığını görebiliyoruz.
Yani memlekette durum böyleyken Guterres’in Tatar’la “egemen KKTC”yi görüşmesini beklemek saflık olur. Türkiye’ye “al Kıbrıs’ı istediğin gibi kullan” denmez herhalde!..