Eğer Kıbrıs çok ciddi bir kambursa “at sırtından kurtul!”

Serhat İncirli

YDP olmasaydı, bu rahatsızlığın bende de var olduğunu gerçekten anlamayacaktım!
Kamburum!

-*-*-

Evet, bazı tıp bilimiyle alakalı kaynaklara baktım; “nedir kamburluk?” sorusunu, son zamanlardaki en büyük merakım olan yapay zeka motorlarına da sordum; aldığım ortalama yanıt şöyle:

-*-*-

“… Kifoz, diğer bir adıyla kamburluk, sırt ve göğüs bölgesinde görünen rahatsızlıklardan biridir. Kifoz hastasına yandan bakıldığında baş vücuda göre biraz daha öndedir ve sırtta çıkıntı fark edilirken bel çukuru normalden fazladır…”

-*-*-

Ne yapmak lazım?
Oooooo girmeyelim doktor kardeşlerimizin fizik tedavici arkadaşlarımızın “görev ve sorumluluk” alanına!

-*-*-

Kamburluğun bir de “tıpla alakalı olmayan” anlamı vardır!
Cümle içinde kullanalım; “… KKTC, Türkiye’nin bir kamburudur…”

-*-*-

Bu cümleyi ilk kez yıllar yıllar önce Ankara’da bir konferans sırasında dinlediğim Türkiyeli gazeteci Mehmet Ali Birand’tan işitmiştim!

-*-*-

Üniversitemize bazı derslere konuk olarak gelen Merhum Birnad, bunu çok defalar dile getirirdi… 

-*-*-

Aslında O’nun asıl vurgulamak istediği, “Kıbrıs sorununun çözülmesinin şart olması” haliydi!
Çünkü, Kıbrıs sorunu çözülmezse, kesinlikle Türkiye’nin sağlıklı ve dik yürümesine engel olacaktı!

-*-*-

Ve hala oluyor!

-*-*-

Dolayısıyla, YDP’li siyasetçi kardeşimizin veya merhum Birand’ın söylediğine yapabileceğim tek bir yorum vardır; “Türkiye bu kamburdan kurtulmalı!”…

-*-*-

Nasıl mı?
Çok basit; “tedavisi belli!”…

-*-*-

Eğer Kıbrıs çok ciddi bir kambursa, “at sırtından kurtul!”…
Kıbrıs sorununun çözümü için çaba harca!
İyi niyet göstergesi olarak ciddi miktarda askerini çek, şartsız masaya dön…

-*-*-

Mantıklı taleplerde bulun!
Hamaseti terk et!
Ersin Tatar’ı yanına al!
En azından “sus” talimatı gönder!

-*-*-

Evet; Kıbrıs sorunu ve Kürt sorunu, Türkiye’nin ilerlemesi, Avrupa ile kaçınılmaz ilişkilerini güçlendirmesi adına çözülmesi gereken sorunlar veya kurtulması gereken kamburlardır!

-*-*-

Ve ne acıdır ki, Türkiye’yi herkesten daha çok sevdiğini iddia eden Türk milliyetçileri, bu iki kamburu ortadan kaldırmak yerine, bu iki kamburu daha da çekilmez hale sokarak, daha da eğilmiş bir Türkiye’den ya da KKTC’den nemalanmayı hedeflemektedir!

-*-*-

Birine kambur olmak…
İngilizler, "To be the burden on someone's shoulder" der…
“Birisine yük olmak anlamına gelir… 
Yani birinin omuzlarına fazladan sorumluluk veya stres eklemek…”

-*-*-

Eğer Kıbrıs, Türkiye’ye yükse, ki YDP’li kardeşimiz o iddiadadır, o zaman kurtulmak lazım!
Ve bunu yapmak dediğim gibi, gerçekten çok basittir!

-*-*-

Ama olur mu?
Anavatan Kıbrıs’tan vazgeçerse Rumlar bizi keser!

-*-*-

Kardeşim, bırakın kessinler!
Vallahi da billahi da kessinler!
Hem de kıtır kıtır!
Çünkü şu andaki gidişatta “kambursak”, ki öyle diyorlar; kesilmeden nasıl kurtulacağız ki?

-*-*-

Kamburluğun öyle kolay bir tedavisi olabileceğini hiç düşünmüyorum!

-*-*-

Kamburdan kurtulun!
Bitsin!
Oh, ne rahat!
Destekliyorum!
Hatta bu yüzden YDP’ye oy bile veririm!
Çok cesur bir çıkış bence!
Türkiye’yi Kıbrıs kamburundan kurtaralım!
Haydi hep birlikte!


Batırdınız, erken seçim kaçınılmaz!

Türkiye’de ota moka, hatta kredi kartındaki krediye bile vergi konulduğu, konulacağı konuşuluyor…
Peki bizde?

-*-*-

Bizde asgari ücretlinin normal koşullarda gelir vergisi kapsamı dışında tutulması gerekiyor… 
Çünkü asgari ücret, bir sosyal güvenlik ya da insanlık hakkıdır ve Dünya’nın bir çok ülkesinde de vergiden muaftır…

-*-*-

KKTC’de mi?
Türkiye’den ilham alanlar, asgari ücreti artırdıkları propagandası yaparken, beş kişilik bir iş yerinde çalışanlardan kelle başı yaklaşık 2 bin 500 TL gelir vergisi talep ediyor… 

-*-*-

Bir çok işveren bu gelir vergisini kendisi ödemek zorunda!
Neden?
Çünkü işçiden bunu keserse, çalışan bulamayacak!

-*-*-

Bir iş yerinde beş asgari ücretli işçi çalışıyorsa; o işyerinin sahibi veya patronu ya da ustası çalışanların gelir vergisi olarak ayda yaklaşık 12 bin 500 TL’yi devlete ödemek zorunda!
Sigortası, ihtiyat sandığı falan hariç!

-*-*-

Ve bir çok küçük işletme, bundan şikayetçi!
Kim çözüm bulacak?
Meclis Başkanı’nı seçemeyen ve bütçeyi geçirmek için bunalıma girmek zorunda olan bu hükümet mi?
Şakasınız; istifa edin, erken seçime gidin!

Haspolat ya da eski adıyla Mia Milia’da bir geçiş kapısı açılır mı? Veya Lefkoşa’da Mağusa Kapısı en azından yayaların geçişine olanak verecek şekilde düzenlenir mi? Nicos Hristodulidis, “Koççina” diyor! Yani Erenköy (Fotoğraftaki köy)! Erenköy çok hassas! Rum geçemez oradan mı diyorsunuz? 1963 olayları başladığı günden beri tek bir Rum bile geçemedi mi diyeceksiniz? Abdullah Öcalan TBMM’de konuşabilirse… Neyse! Çözüm için her şey yapılmalı, çözüm geleceğimizdir…