Ombudsman, Pir Sultan Abdal Derneği adına yapılan başvuruyu değerlendirdi, Bakanlığın okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi gören öğrencilere veya velilerine bir tercih hakkı vermeyerek veya okullarda zorunlu olarak Hanefi - Sünni mezhebine yönelik din eğitimi vererek temel hakları ihlal ettiğini ve/veya KKTC Anayasası’nın belirlediği Vicdan ve Din Özgürlüğü İlkelerine aykırı davrandığı görüşünü açıkladı.
Pir Sultan Abdal Derneği başvurdu…‘Sünni İslam” inancı zorunlu ders
Ombudsman Emine Dizdarlı, Pir Sultan Abdal Derneği adına Tuncer Özbahadır’ın Kuzey Kıbrıs eğitim kurumlarında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin ‘Sünni İslam” inancı doğrultusunda zorunlu ders olarak okutulduğu, bu hususun KKTC Anayasasına ve Uluslararası Sözleşmelere aykırı olduğu, bu nedenle Vicdan ve Din Özgürlüğü İlkesinin ihlal edildiğini iddia ederek, konunun soruşturulması talebini değerlendirdi.
“Ders zorunlu ders olmaktan çıkarılıp öğrencilerin tercihine sunulmalı…”
Dizdarlı, Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın, Talim ve Terbiye Dairesi’nin, insan haklarının temelini oluşturan Sözleşmeleri ihlal eden, ayrımcılık yaratan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri ile ilgili çağın gereklerine uygun bir din eğitiminin gerçekleştirmesi için yeni bir düzenlemeye gitmesi gerektiğini görüşünü paylaştı.
Ombudsman Dizdarlı, bu dersin zorunlu ders olmaktan çıkartılıp, öğrencilerin tercihine sunarak seçmeli ders yapılması veya söz konusu dersten muafiyet sağlanmasının İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, KKTC Anayasası’nın ve Milli Eğitim Yasası’nın ilgili hükümlerine daha uygun olacağının da altını çizdi.
“Derslerin zorunlu veya seçmeli ders olması Talim ve Terbiye Kurulu’nun kanaatine göre belirleniyor”
Ombudsman’ın ilgili raporu şöyle:
“14/2009 sayılı değişiklik yasasıyla değiştirilmiş ve birleştirilmiş şekliyle 31/2000 sayılı Talim ve Terbiye Dairesi (Kuruluş Görev ve Çalışma Esasları) Yasasının 3’üncü maddesi Dairenin kuruluş amacını düzenlemektedir. Talim ve Terbiye Dairesi’nin kuruluş amacı, Milli Eğitim Yasası kurallarına uygun olarak, okullarda milli eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun bir eğitim ve öğretim sürdürülmesini sağlamak üzere gerekli planlama ve programlamanın yapılmasına ilişkin görevleri yürütmektir.
Yine aynı Yasa’nın 5’inci maddesi uyarınca Dairenin Milli Eğitimin genel amaçları ve temel ilkeleri doğrultusunda çağın gereklerine uygun bir Milli Eğitimin gerçekleştirilmesi için program geliştirmek, Araştırma ve Değerlendirme Komisyonu oluşturmak suretiyle yurt içi ve yurt dışındaki eğitim hareketlerini takip etmek ve Milli Eğitimi bu değerlendirmeler ışığında planlamak, tüm okullarda programlara göre gerekli görülen ders veya yardımcı ders kitaplarını hazırlamak, hazırlatılmasını sağlamak, incelemek ve uygun bulunanları belirlemek görevleri vardır.
Okullarda okutulan derslerin zorunlu veya seçmeli ders olup olmayacağı Talim ve Terbiye Dairesi bünyesinde yer alan “Talim ve Terbiye Kurulu” tarafından belirlenmektedir.
Talim ve Terbiye Dairesi Müdürü Sayın Havva Dağsever, okullarda okutulan derslerin zorunlu veya seçmeli ders olma kıstaslarının bireylerin “Milli Eğitimin Amacı” ve “Milli Eğitimin Temel İlkeleri” bağlamında oluşturulan kazanımları elde etmesi ve bir üst kademede ihtiyaç duyacağı her anlamdaki ön koşul bilgilerine sahip olma durumuna göre belirlenmiş çağdaş eğitim kuramları ilkeleri olduğunu belirtmiştir.
Yapılan soruşturma neticesinde, okullarda okutulan derslerin zorunlu veya seçmeli ders olması ile ilgili herhangi bir özel düzenleme bulunmadığı, bu hususun Talim ve Terbiye Kurulu’nun kanaatine göre belirlendiği tespit edilmiştir.”
“Farklı bir öğretim/din programı bulunmamaktadır...”
“Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi, ilkokulların 4’üncü (dördüncü) ve 5’inci (beşinci), ortaokulların ise 6’ncı (altıncı), 7’nci (yedinci) ve 8’inci (sekizinci) sınıflarda zorunlu ders olarak haftada 40 dakika, lise ve dengi okullarda ise seçmeli ders olarak okutulmaktadır.
“Farklı bir dine veya mezhebe ait veya herhangi bir dini inancı olmayan öğrenciler için Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından onaylanmış farklı bir öğretim/din programı bulunmamaktadır...”
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitapları Türkiye Cumhuriyeti’nden getirtilmekte ancak Temel Eğitim Program Geliştirme Projesi çerçevesinde, tüm sınıflar için, kademeli olarak ders kitapları yeniden yazılmaktadır. Bu bağlamda, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitapları 2016 – 2017 Öğretim yılından itibaren 4’üncü (dördüncü) ve 6’ncı (altıncı) sınıf, 2017-2018 Öğretim yılında 5’inci (beşinci) ve 7’nci (yedinci) sınıf ve 2018-2019 Öğretim yılında ise 8’inci (sekizinci) sınıf ders kitapları sisteme dâhil edilerek okutulacaktır.
Farklı bir dine veya mezhebe ait veya herhangi bir dini inancı olmayan öğrenciler için Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından onaylanmış farklı bir öğretim/din programı bulunmamaktadır.
İlkokullarda okutulan Din Kültür ve Ahlak Bilgisi Dersleri sınıf öğretmeni tarafından verilmektedir. Farklı dine veya mezhebe ait veya herhangi bir dini inancı olmayan öğrenciler için öğretmenler inisiyatif kullanmakta ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi süresi içerisinde farklı etkinlikler yapılmaktadır.
“Tüm tek Tanrılı dinler ve farklı mezheplerle ilgili dini ve ahlaki bilgiler verilmesi gerekirken okullarımızda ağırlıklı olarak Hanefi - Sünni mezhebi öğretisine yönelik dersler verildiği tespit edildi…”
“Ağırlıklı olarak Hanefi - Sünni mezhebi öğretisine yönelik dersler verildiği tespit edildi…”
Orta dereceli okullarda ise söz konusu ders İlahiyat Fakültesi mezunu, pedagoji eğitimi de almış görevliler tarafından verilmekte ve farklı bir dine veya mezhebe ait veya herhangi bir dini inancı olmayan öğrencilerin öğretimsel etkinliklerinin ne şekilde farklılık göstereceği öğretmenin sorumluluğunda bulunmaktadır.
KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı nezdinde yaptığımız soruşturma neticesinde, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretim programı(müfredatı) uyarınca tüm tek Tanrılı dinler ve farklı mezheplerle ilgili dini ve ahlaki bilgiler verilmesi gerekirken okullarımızda ağırlıklı olarak Hanefi - Sünni mezhebi öğretisine yönelik dersler verildiği tespit edilmiştir.
KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından hazırlanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 4’üncü – 8’inci Sınıflar Öğretim Programında yer alan Temel Yaklaşım Başlığı altında “birleştirici ve mezheplerüstü” bir yaklaşım benimseneceği yönünde bir ifade kullanılmasına rağmen, tüm okullarda ağırlıklı olarak Sünni İslam öğretisi yönünde eğitim verilmektedir.
Ombudsman Emine Dizdarlı, Bakanlığın okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi gören öğrencilere veya velilerine bir tercih hakkı vermeyerek veya okullarda zorunlu olarak Hanefi - Sünni mezhebine yönelik din eğitimi vererek temel hakları ihlal ettiği ve/veya KKTC Anayasası’nın belirlediği Vicdan ve Din Özgürlüğü İlkelerine aykırı davrandığı görüşünü belirtti…
“Milli eğitimde LAİKLİK esastır… Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat özgürlüğüne sahiptir…”
17/1986 sayılı KKTC Milli Eğitim Yasası’nın 19’uncu maddesi tahtında Milli eğitimde laiklik esastır. Bu ilkeye ters düşmemek koşuluyla öğretim kurumlarında din kültürü eğitimi verilebilir. Milli Eğitim İlkeleri olan “Genellik ve Eşitlik” ilkesi söz konusu Yasa’nın 6’ncı maddesinde yer almaktadır. Her yurttaş hiçbir ayırım gözetilmeksizin öğrenim ve eğitim hakkına sahiptir. Bu madde uyarınca Eğitimde hiçbir kişiye, aileye veya zümreye ayrıcalık tanınamaz.
KKTC Anayasası’nın 8’inci maddesi tahtında, herkes, hiçbir ayırım gözetilmeksizin, Anayasa ve yasalar önünde eşittir. Hiçbir kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz. Devlet organları ve yönetim makamları, bütün işlemlerinde yasa önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek ve ayrıcalık yapmamak zorundadırlar. Ekonomik bakımdan güçsüz olanların Anayasa ve yasalar ile elde ettikleri veya edecekleri kazanımlar, bu madde ileri sürülerek ortadan kaldırılamaz.
Vicdan ve Din Özgürlüğü KKTC Anayasası’nın 23’üncü maddesi tahtında düzenlenmiştir. Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat özgürlüğüne sahiptir. Din eğitimi ve öğretimi bu haklara halel gelmeyecek şekilde Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.
“Ayrımcılık yaratıyor, Anayasa’ya aykırılık oluşturuyor…”
“Türk Dil Kurumu’na göre zümre, “topluluk, takım, grup, camia” anlamına gelmektedir. Bu durumda okullarda verilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi eğitiminin, ağırlıklı olarak Hanefi – Sünni mezhebine ve/veya bir mezhebe yönelik olması ayrımcılık yaratmakta ve KKTC Anayasası’nın Eşitlik, Vicdan ve Din Özgürlüğü İlkelerine, Milli Eğitim Yasası’nın Genellik ve Eşitlik İlkesine aykırılık oluşturmaktadır.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin amacı dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlaki değerleri benimsetmektir. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi verilirken önemli olan husus bütün dinlere ve inanma biçimlerine eşit mesafeden bakılması ve insani ve ahlaki değerlerin yerleşmesine katkıda bulunmasıdır. Ancak okullarda okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Derslerinin dinler hakkında tarafsız bilgi vererek ahlaki değerleri benimsetmesi gerekirken, verilen derslerin Sünni mezhebinin öğretileri olduğu saptanmıştır.”
Uluslar arası antlaşmalar yasa hükmündedir!..
“Uluslararası antlaşmaların iç hukuktaki yeri KKTC Anayasasının 90’ıncı maddesinin 5’inci fıkrasında düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, usülüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar yasa hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Mahkemeye başvurulamaz.
Anayasa Mahkemesi’nin 3/2006 (D.3/2006) sayılı davasında da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin iç hukukumuzun bir parçası olduğu kabul edilmiştir. Bu bağlamda Uluslararası Antlaşmalar KKTC Anayasası ile aynı seviyededir ve diğer yasalardan üstündür. 1950 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, ona ek 1’inci Protokol ile birlikte Anayasamızın 90. madde hükümlerinde öngörüldüğü koşula uygun olarak 39/62 sayılı kanun ile Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından kabul edilmiş ve kabul olunduğu tarihte yürürlükte olan 90’ıncı maddeye muadil 1960 Anayasasında 196’ncı madde olarak yer almıştır. Sözü edilen 39/62 sayılı Yasa, yürürlükte olan Anayasamızın Geçici 4’üncü maddesine göre halen yürürlüktedir ve uygulamakla yükümlü olduğumuz mevzuat arasında yerini almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi), 4 Kasım 1950’de Roma’da yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Sözleşme, Avrupa çapında insan hakları ve özgürlüklerini koruyan uluslararası bir Sözleşmedir. Söz konusu Sözleşmenin 9’uncu maddesine göre, her şahıs düşünme, vicdan ve din hürriyetine sahiptir. Bu hak din veya kanaat değiştirme, hürriyetini ve alenen veya hususi tarzda ibadet ve ayin veya öğretimini yapmak suretiyle tek başına veya toplu olarak dinini veya kanaatini izhar eylemek hürriyetini kapsamaktadır. Din veya kanaatleri izhar etmek hürriyeti demokratik bir cemiyette ancak âmme güvenliğinin, âmme nizamının, genel sağlığın veya umumi ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması için zaruri olan tedbirlerle ve Yasa ile tahdit edilebilir.
“Devlet saygı göstermeli, tercih hakkı tanımalı…”
“KKTC Anayasası’nın 59’uncu maddesi ve 1950 İnsan Hakları Sözleşmesine ek 1’inci Protokol’ün 2’inci maddesi tahtında hiç kimse öğrenim ve eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevleri yerine getirirken, ana babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı göstermesi ve ana-babaya bir tercih hakkı tanıması gerekmektedir.
6/1996 sayılı Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin onaylanmasının uygun bulunmasına ilişkin Yasa uyarınca söz konusu Sözleşme KKTC iç hukukunun bir parçası haline gelmiştir. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin esas amacı çocuk haklarının yerine getirilmesini sağlamaktır. Söz konusu Sözleşmede, bütün çocukların yetişkinler ile aynı haklara sahip oldukları ve temel hakların birbirine bağlı ve eşit derecede önemli olduğu vurgulanmaktadır.
29/2004 sayılı Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi de ülkemiz tarafından onaylanmıştır. Söz konusu Sözleşme uyarınca taraf Devletler bireylerin yaşama hakkı, din özgürlüğü, ifade özgürlüğü, toplantı özgürlüğü, seçim hakları ve adil yargılanma hakları gibi, sivil ve siyasal haklara saygı gösterecekleri taahhüt altına alınmıştır.”
Türkiye önlemler aldı…
“Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde dinlenen Hasan ve Eylem Zengin v Türkiye (Başvuru no 1448/04) davasında, AİHM Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 No’lu Protokol’ün 2’inci maddesinin “ Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevleri yerine getirilmesinde, ana ve babanın dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir” ilkesinin Türkiye tarafından ihlal edildiğine karar vermiştir.
Bu karar neticesinde, Türkiye Cumhuriyeti bazı önlemler alarak Din Kültür ve Ahlak Bilgisi dersini, belirli bir dinin tek yönlü koşullandırılması niteliğinden çıkartarak, hem teoride hem de pratikte bir kültür dersine dönüştürerek seçmeli din dersleri modeliyle karma bir yönteme geçtiği anlaşılmaktadır.
İnsan hakları, tüm insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerdir. Din, dil, ırk, siyasi görüş ayrımı olmaksızın herkes birtakım temel haklara ve özgürlüklere sahiptir. İnsan hakları ilkeleri evrenseldir ve herkes için geçerlidir. İnsan haklarına gösterilen saygı, o ülkenin uygarlık düzeyinin göstergesidir. İnsan haklarının korunması öncelikle bireyin korunması anlamına gelir ve bu korumanın birinci derecede sorumluluğu Devlete aittir.
“Talim ve Terbiye Dairesi’nin, insan haklarının temelini oluşturan Sözleşmeleri ihlal eden, ayrımcılık yaratan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri ile ilgili çağın gereklerine uygun bir din eğitiminin gerçekleştirmesi için yeni bir düzenlemeye gitmesi daha uygun olacaktır…”
“Bakanlık, temel hakları ihlal etmektedir ve/veya KKTC Anayasası’nın belirlediği Vicdan ve Din Özgürlüğü İlkelerine aykırı davranmaktadır”
“Bu bağlamda, KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın, Talim ve Terbiye Dairesi’nin iç hukukumuzun parçası haline gelmiş insan haklarının temelini oluşturan Sözleşmeleri ihlal eden, ayrımcılık yaratan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri ile ilgili çağın gereklerine uygun bir din eğitiminin gerçekleştirmesi için yeni bir düzenlemeye gitmesi ve/veya anılan dersi zorunlu ders olmaktan çıkartıp, öğrencilerin tercihine sunarak seçmeli ders yapması veya söz konusu dersten muafiyet sağlaması İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, KKTC Anayasası’nın ve Milli Eğitim Yasası’nın ilgili hükümlerine daha uygun olacaktır.
“Bu dersin zorunlu ders olmaktan çıkartılıp, öğrencilerin tercihine sunarak seçmeli ders yapılması veya söz konusu dersten muafiyet sağlanması İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, KKTC Anayasası’nın ve Milli Eğitim Yasası’nın ilgili hükümlerine daha uygun olacaktır…”
KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı okullarımızda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi gören öğrencilere veya velilerine bir tercih hakkı vermeyerek veya okullarda zorunlu olarak Hanefi - Sünni mezhebine yönelik din eğitimi vererek temel hakları ihlal etmektedir ve/veya KKTC Anayasası’nın belirlediği Vicdan ve Din Özgürlüğü İlkelerine aykırı davranmaktadır.”