Eğitim Şart !

Kuzey Kıbrıs’ta da devletin eğitimi özel ilkokul ortaokul ve lise veya özel üniversitelerin insafına bırakması ile toplumuzdaki eğitim bir sosyal hak olmaktan çıkıp alınıp satılabilen bir hizmete dönüştürüldü.

 

Sonuç Erzan
sonucerz@gmail.com

Marksist terminolojide sıkça kullanılan ‘metalaşma’ önceden ticaretin, ticari düşüncenin egemen olmadığı bir alanın bir alım satım ilişkisine dönüştürülmesi olarak basitçe tanımlanabilir. Bu temel dönüşümün merkezinde ise kapitalist ekonomik anlayış yatmaktadır. Dünyada son 30-40 yılda eğitim ve sağlık gibi devlet tarafından sağlanan temel hizmetler kamu yararı mantığında ücretsizken, özelleştirme sonucu vatandaşlar bu hizmetlerden belli bir ücret karşılığı yararlanmaya başladı. Yani kısaca kamu yararının yerini kar amacı aldı.

Üniversiteler de haliyle bu dönüşümden nasibini aldı. Üniversitelerin iki temel işlevi olan bilimsel araştırma ve eğitim de köklü biçimde değişmeye başladı. Kapitalist düşüncenin temelinde yatan kar odaklı üretim bu kurumlarda da vücut buldu.  Kuzey Kıbrıs’ta da devletin eğitimi özel ilkokul ortaokul ve lise veya özel üniversitelerin insafına bırakması ile toplumuzdaki eğitim bir sosyal hak olmaktan çıkıp alınıp satılabilen bir hizmete dönüştürüldü. Devlet okullarında bulunmayan bazı imkanların özel okullarda bulunması, eğitimin kalitesi konusundaki şüpheler veya başka sebeplerden dolayı aileler zaman içinde özel okullara yöneldi.

Bunun sonucunda ne oldu peki ? Öğrenciler ve aileler müşteriye, eğitim çalışanları ise prekarya denilen güvencesiz, sendikasız çalışmak zorunda kalan çoğu zaman asgari ücretin biraz üzerinde maaş ile geçinmeye çalışan ama bu maaşı bile alamadığında hakkını arayamayan bireyler haline geldi. Bu devlet-sermaye uzlaşısının sonucunda devlet sermayeye hesap sormadığı gibi, kendi varlığını sermayeye taviz verdiği oranda sürdürmeye başladı. Esnekleşen nitelikli ama korunmasız işgücü üzerine kurulmuş üniversite sistemi vasıf üreten fabrikala dönüşmekte.

Eğitimin temel bir hak olarak kamu tarafından finansal edilmesi yerine eğitimden yararlanmanın birey temelli olması öğrenim dediğimiz şeyin de metalaşması. Eğitim hizmetini sunmakla yükümlü iktidarın bu siyasi ve ekonomik tercihi, sorumluluğu başkasına yüklemesi ama bu alandaki denetimi gerektiğinde yapmaması, özel sektör emekçileri için bir kabus haline gelmiş durumda. Üniversite adası olarak sunulan KKTC’de eğitimin sadece ekonomik getirisi üzerinden tanımlanması bu alanda diğer yaşanan problemlere de devletin kayıtsız kalmasına yol açtı.

Akademik eğitim kalitesi veya bilimsel bilgi üretiminin önemsizleştiği bir ortamda motivasyon öğrenci sayısı, üniversite sayısı ve sektörün yarattığı ekonomik değerin ne kadar çok olduğuyla alakalı. Bu sebepledir ki Kuzey Kıbrıs’ta bugün 20 civarında üniversite bulunmaktadır. Akademisyenlerden beklenti ise kaliteli eğitim sunmaları ya da adil olmalarından ziyade bu çarka ‘çomak’ sokmamalarıdır. ‘Müşteriyi’ bir şekilde memnun edip ekonomik değer yaratmaya devam etmeleridir.  Güvencesiz çalışan, en temel sosyal haklarını bile savunmaktan aciz bırakılan akademisyenlere düşen ise ya mesleğini bu şartlar içinde kabul edip sessiz kalmak ya da hakkını aramaya karar verirse bunun sonuçlarına katlanmak oluyor.

Adanın Kuzeyinin kalkınma modelinin turizm ve eğitim olarak görüldüğünden ötürüdür ki hem çevre katliamları hem de eğitimde bu çarpık ilişkiler çoktan normalleştirilmiş durumda. Bundandır ki ekonomik getirisi yüzünden otellerin lağımı denize boşaltmasına göz yumuluyor,  bazı üniversite sahipleri çalışanlarına siyasi tercih de dayatmasının en ufak bir yaptırımı olmuyor. Bütün bu olumsuzluklara rağmen bu iktidar ilişkilerini teslim olmayı reddedenler bu döngüyü kırmaya çalışanlar da mevcut. İdeal bir eğitim için ve biraz olsun fark yaratabilmek için didinenler var. Bu da bu yazının olumlu noktası olsun.

                                                                                                              

Dergiler Haberleri