Eğitim Sistemlerinin Ölümcül Tümörü: Çoktan Seçmeli Testler

Salih Sarpten

Sınavlar ve özellikle çoktan seçmeli testler eğitim sistemlerinin bir parçası. Ancak esas olan ne derece önemli ve ne kadar büyük bir parçası olduğudur. Hiç kuşku yok ki hemen hemen bütün eğitim sistemlerinde çoktan seçmeli testler var. Ne var ki bizdeki kadar baskın ve sadece bunlar üzerinden karar verilen sistemlerin artık çağdaş olarak tanımlanmadıkları da aşikar…

Öncelikle çoktan seçmeli testlere, hani doğru cevabın bir yerlerde saklı olduğu ve onu bulmaya odaklandığımız bu soru biçimine biraz daha yakından bakalım:

  • Doğru cevap çoğu zaman soru kökünün içindedir.
  • Soruyu çözme süresinin önemli bir kısmı, maddeyi okumaya, anlamaya ve doğru cevap için verilen ipucunu bulmaya ayrılır.
  • Puanlaması objektif, uygulaması kolaydır.
  • Puanlama süresi kısa, hazırlama süresi uzun, soru sayısı çoktur.
  • Şans faktörü vardır ve cevaplama sadece işaretleme ile yapılır.

Ancak ne yazık ki bu testlerle; üst düzey bilişsel yetkinler, eleştirilen düşünme, araştırma, sorgulama, yorumlama, analiz etme, değerlendirme ve yaratıcı fikirler ileri sunma becerilerini ölçmek neredeyse imkansızdır.

Ne var ki özellikle gerek eğitim sistemi kademeleri arasındaki geçişlerde ya da mesleğe girme gibi önemli karar mekanizmalarında çoktan seçmeli testlerin dışındaki uygulamalara güvenmiyoruz, güvenemiyoruz. Oysa bu anlayışın ne meslek yaşamında ne de gerçek hayatta karşılığı yoktur. Çünkü bugünün doğruları yarın ya yanlış ya da eksiktir. Ve 21. Yüzyılda her bireyin kendi bilgisinin kendisinin oluşturması gerektiği kaçınılmazdır.

Çoktan Seçmeli Testler Neden Bu Kadar Baskın?

Ülkemizde çoktan seçmeli testlerin bu kadar yaygın olup toplumun geniş kesimlerince kabul görmesinin en önemli nedenin toplumsal kültürümüz olduğunu düşünüyorum. Çoktan seçmeli testler dışındaki sınavlara güvenmiyoruz. Hepimiz hayatımızın bir kesitinde bu testlerle karşılaştık ve onların dışındaki değerlendirmelerin nitelikli olabileceğine inanmıyoruz. Hatta farklı değerlendirmelerin adam kayırma, suiistimal ve torpil mekanizmasının bir parçası olabileceğine derinden inanmışız.

Çoktan Seçmeli Testeler Neden Eğitim Sistemlerini Olumsuz Etkilemektedir?

Çünkü çoktan seçmeli testlerdeki sınav başarısı ile gerçek hayat başarısı arasında ilişkisi çok zayıf. Dahası;

  • Empati, dürüstlük, estetik duygu, birlikte başarabilme, özgüven yaratıcılık, yurttaşlık gibi yaşamda başarı ve mutluluk için önemli olan birçok özelliği çoktan seçmeli testler ile ölçmek mümkün değil.
  • Okullarda çoktan seçmeli testlerle ilgisi olmayan spor, güzel sanatlar ve yaratıcılık gibi derslere ve ekip çalışması gibi aktivitelere ayrılan zaman azalır.
  • Öğrencinin gelişimi yakından gözlemleyen öğretmeninin görüşü, yorumu ve değerlendirmesi ihmal edilir.
  • Yaşamda karşılaşılan problemlerin genellikle tek doğru cevapları yoktur ve yanlış cevapların arasında da kalite farkları vardır. Fakat çoktan seçmeli sınavda yanlışların tümü aynı değerdedir.
  • Çoktan seçmeli testlerde çözüm için gereken tüm bilgi ve veriler verilmiş, cevap şıkların içindedir. Oysa yaşamda belirsizlik, veri eksikliği ön plandadır.
  • Öğrencileri eğitim-öğretim kazanımlarına değil, kısa yoldan doğru cevabı bulmaya yönelik test çözme tekniklerini öğrenmeye itmektedir. Ama gerçek hayat böyle değil.
  • Bir sınavın en önemli işlevlerinden birisi de deneyim kazandırmasıdır. Çoktan seçmeli sınavlarda öğrencinin alacağı geri bildirim sadece doğru-yanlış şeklinde olduğundan, bu tür sınavların pedagojik değeri düşüktür.

Eğitim sistemlerinden beklenen temel şey; öğrencilere yetkinlik kazandırması ve dünyanın hızlı değişime ayak uydurabilmelerini sağlayacak becerileri kazandırmasıdır. Yani;

  • Öğrenmeyi Öğrenme ve İnovasyon Yetkinlikleri: Yaratıcılık, eleştirel düşünme, problem çözme ve işbirliği.
  • Bilgi, Medya ve Teknoloji Yetkinlikleri: Bilgi okuryazarlığı, medya okuryazarlığı, bilişim ve iletişim teknolojileri okuryazarlığı.
  • Yaşam ve Kariyer Yetkinlikleri: Esneklik, uyum, inisiyatif alma sosyal ve kültürlerarası yetkinlikler, üretkenlik, liderlik ve sorumluluk.

Sözün özü; eğitim bilimi penceresinden bakıp da yukarıdaki yetkinliklerin baskın olmadığı bir eğitim sistemi görüyorsanız, bu sisteminin ölümcül bir tümör taşıdığının en önemli kanıtını görüyorsunuz demektir.

 


Yeni Nesil Öğrenme

21. Yüzyılda Anne Baba Olmak

Değişen çağ ve değişen hayatlarımızla birlikte anne babalık da değişti. 21. Yüzyıl çocuklarına anne babalık yapmak da önceki dönemlere göre oldukça farklı mücadeleleri ve zorlukları beraberinde getirdi. Anne babaların 21. Yüzyıl çocuklarının özelliklerini bilmeleri, onları anlamaları, iletişimlerini sağlıklı sürdürebilmeleri için kaçınılmaz bir hal aldı. Ayrıca yeniçağın getirdiği teknoloji ve güvenlik ile ilgili sorunlara önceden hazırlıklı olmak ve çocuklarını potansiyel tehlikelere karşı korumak anne babaların en önemli sorumluluğu haline geldi.

Anne-baba olarak 21. yüzyıl çocuklarını daha çok anlama ihtiyacımız var. Onları anlamadan anlaşılmayı beklemeliyiz. Bunun yolunun da etkin ve kaliteli dinlemekten geçtiğini unutmamalıyız. Anne-baba olarak yaptıklarınız, sözlerimizden çok daha etkilidir. Bu nedenle onların duygularına dokunun, sarılın, temas kurun. Söz verdiğiniz şeyleri muhakkak yapın, unutmayın onlara sorumlu olmayı öğreteceksiniz öncelikle siz sorumluluklarınızı ve sözlerinizi yerine getirmelisiniz.