Eğitim sistemimize ne kadar güveniyoruz? Aslında bu soru çok anlamlıdır ve her birey tarafından yanıtlanmalıdır. Çünkü hem bugünümüz hem de geleceğimiz bu soruya verdiğimiz yanıtta saklıdır.
Geçtiğimiz hafta Kıbrıs Türk Ticaret Odası, 2016-2017 Rekabet Edebilirlik Raporu’nu yayımladı. Rapordaki bulgulardan birisi şöyle: “Nüfusuna ve yüzölçümüne oranla dünyanın en çok üniversite barındıran bölgelerinden biri olan Kuzey Kıbrıs’ta 2008-2016 döneminde ‘yükseköğretim ve eğitim’ alanında kayda değer bir ilerleme sağlanamamıştır. Bu alanda endeks 3.5 ile 4.0 arasında sıkışmıştır. Ülkede yükseköğretimin niteliğini yükseltecek önlemlerin alınması, niteliksel gelişimin kalıcı olmasını sağlayacak eğitim politikalarının ve yükseköğretim reformlarının uygulanması gerekli görünmektedir.”
Öte yandan OECD’nin eğitim direktörü Andreas Schleicher, Dünyanın farklı ülkelerindeki eğitim sistemlerini karşılaştırmak için kullanılan uluslararası bir standart olan PISA testlerinin 2018 yılında küresel yetkinliklerle ilgili yeni bir ölçümü daha kapsayacağını duyurdu. Andreas Schleicher bu ihtiyacı şu ifadelerle anlatmaya çalıştı: “Küreselleşme farklı insanlara farklı şeyler ifade edebilir. Kimilerine göre inovasyon ve yüksek yaşam standartları demektir. Ama küreselleşme aynı zamanda sosyal bölünmeye ve ekonomik eşitsizliğe de neden olabilir. Otomasyon ve dijital ekonomi, girişim fırsatı olarak görülebilirken aynı zamanda iş güvenliğinin zayıflaması anlamına da gelebilir.”
İşte tam bu nokta yanıtlanması gereken yeni bir soru daha aklınıza gelmiyor mu? “Kıbrıs Türk Ticaret Odası ya da OECD gibi temel uğraş alanı ekonomi olan bu tür kuruluşların eğitimle ne işi var?” Bizim hiç önemsemediğimiz ama ülkelerin kalınması, gelişmişliklerini sürdürmeleri ve birer dünya ülkesi haline almalarının en önemli unsurunun “eğitim” olması bu sorunun yanıtı olabilir mi?
İyi de eğitimimize bu anlamda ne kadar güveniyoruz? Bu soruyu da yanıtlamalıyız çünkü bir ülkenin eğitim sisteminin kalitesi, o sisteme olan güvenle doğrudan ilişkilidir. Kalite artarsa güven artar, güven azalırsa kalite düşer… Eğitim sisteminin öğelerine ne kadar güvendiğinizi aklınızdan geçirin, işte eğitim sistemimizin kalitesi de zihninizde verdiğiniz o cevaplar düzeyindedir…
Bu durumu anlatan bir başka konudan daha bahsetmek istiyorum. Geçtiğimiz yıl rüya eğitim sistemi olarak nitelendirilen Finlandiya Eğitim Bakanlığı ve Dünya Bankası uzmanlarından Kari Pitkanen ülkemizdeydi. Eğitim dışında bir başka konu için buradaydı ama Finlandiya’dan hele de Eğitim Bakanlığı’ndan bir yetkili bulunca pek tabii ki eğitimi de konuşmamak olmazdı.
O toplantıda Kari’ye sorduğum ilk soru şuydu: “Aslında Finlandiya Eğitim Sistemi modeli ile KKTC eğitim sistemi modeli arasında büyük farklar yok… Peki, ama biz büyük sorunlar yaşarken nasıl oluyor da Finlandiya Eğitim Sistemi dünyanın en iyisi olabiliyor? Gerçek fark nedir?”
Kari Pitkanen’in soruma verdiği yanıtın özeti şunlar oldu:
- Finlandiya Eğitim Sisteminde %100 işbirliği var. Öğretmenler sendikaları, yerel yönetimler ve eğitim bakanlığı arasında sıkı bir işbirliği var.
- Öğretmenlik mesleği ülkenin en saygın mesleğidir. Bu nedenle çok ilgi çekmekte ve önem verilmektedir. Öğretmenlerin pedagojik özgürlükleri var.
- Eğitim sistemindeki her şey “güven” üzerine kurulmuş. Tüm toplum eğitim sistemine güveniyor. Tek ve çok güçlü bir öğretmen sendikası olmasına rağmen, son yapılan grev 1983 yılındaydı.
Kari’ye sorduğun diğer soru da şu oldu: “Finlandiya eğitimin en büyük sorunu nedir?”
Kari’nin bu soruya verdiği yanıt ilk yanıtından daha da ilginçti…
- Finlandiya eğitiminde en büyük sorun okullar arasındaki öğrenci çıktılarının farklılaşmaya başlamış olmasıdır. Şu anda da bu farklılığı gidermek için çalışıyoruz.
Bu yanıtlardan sonra eğitimdeki temel sorunlarımız daha açıkça ortaya çıktığını fark ettiniz mi? Bizde değil okullararası farklılık, aynı okulda sınıflar arasında bile büyük farklılar var ve hiçbir şey yapmıyoruz. Toplum olarak eğitimimize güvenimiz kalmamış… Öğretmene, öğrenciye, anne-babaya, sendikaya, bakanlık yetkilisine hiç kimseye güvenimiz kalmamış… Kimse kimseye güvenmiyor… Kısacası eğitim sistemimiz güven vermiyor… Belki de yapılması gereken en önemli şey bu güveni yaratacak yeni bir anlayışı işe koşmak olmalıdır.
Biliyor muydunuz?
2017 YGS Yapıldı
2017 YGS, Yükseköğretime Geçiş Sınavı, dün (12 Mart 2017 Pazar) KKTC’de de ÖSYM tarafından belirlenen sınav merkezlerinde gerçekleştirilecektir.
Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın resmi web sitesinden yayımlanan açıklamaya göre; YGS 2017’ye KKTC’de girmek için 2178 kişi başvuruda bulunmuştur. Adaylardan 769’u KKTC Liselerinden mezun, KKTC vatandaşı öğrencilerden oluşmaktadır. KKTC vatandaşlığına sahip 95 aday ise KKTC dışında bir merkezde sınava girmek için başvuruda bulunmuştur. KKTC liselerinden mezun olup sınava TC Kimlik numarası ile başvuran aday sayısı ise 1357’dir.
Aklınızda Bulunsun
Singapur Eğitim Sistemi
Bu köşede çeşitli kriterler sonucunda başarılı olarak nitelendirilen ülkelerinin eğitim sistemlerine yer vereceğimizi duyurmuştuk. Bu hafta eğitim sistemine kısaca bakacağımız ülke Singapur… İşte Singapur Eğitim Sisteminin özelliklerini…
PISA 2015’te üç alanda en başarılı ülke oldu. Gelişen ekonomisiyle eğitim harcamalarını da 1981’den beri istikrarla artırdı. 2015 tahminine göre yaklaşık 5 milyon 600 bin kişi yaşıyor. Yükseköğretim hariç, eğitim çağındakilerin sayısı yaklaşık 950 bin. Eğitim sisteminde 2012’den sonra uygulanan değer temelli yaklaşım öne çıkıyor. Sınav odaklı eğitim verilmiyor. Özfarkındalık, ilişki yönetimi, sorumlu karar alma gibi 21’inci yüzyıl beceri ve değerleri ön planda. Eğitim bilimciler, Singapur’un eğitimde bir yıldız haline gelmesinde bunun etkisinin olduğunu belirtiyor.