Eğitimde amaç sapması

Sami Özuslu

 

KKTC’de uygulanan eğitim sisteminin ‘hangi amaca hizmet ettiği’ni tartışmakta fayda var.
Bu tartışmanın en başında ‘eğitimin amacı’nı tespit etmek gerekiyor.
Galiba bizde ‘amaç’ sapması var.
Zira eğitim ‘araç’ değil, ‘amaç’ haline geldi!
Yani ‘eğitim eğitim içindir’ gibi bir anlayışa geldik, dayandık.
Kuşkusuz eğitimin her şekli yararlıdır, her yaşta eğitim iyidir.
Ancak örgün eğitimde bir ‘amaç’ olmalıdır.
En genel tanımıyla eğitimin amacı üretim olmalıdır.
Üretimi hedeflemeyen bir eğitim modeli toplumsal dinamizmin köküne yerleştirilmiş dinamit gibidir.
Zamanı geldiğinde o dinamit patlar ve toplum topyekun hasar görür.
Aynen bizdeki gibi…
**
KKTC’de uygulanan eğitimin ne amaca hizmet ettiğine bakalım.
Okul çağına gelen çocuklar ana sınıftan başlayarak ilk, orta ve lise eğitimine devam ediyor ve çağ nüfusunun tamamına yakını ‘üniversite’yi hedefliyor.
Ülkemizdeki yüksek öğrenim imkanlarının artması bir yönüyle iyi olmakla birlikte, diğer yönüyle ‘diplomalı işsizler ordusu’ yaratıyor.
Yüksek okul mezunları kendi alanlarında çalışma imkanı bulamadıkları gibi, çoğunlukla ailelerini tatmin etmek için eğitim okula gidiyorlar. Ya da ‘gider gibi’ yapıyorlar!
Sistem ve toplumsal yönelim, her gencin mutlaka üniversite bitirme zorunluluğu varmış gibi dayatma yapıyor.
Müfredat ve okul programları hep üniversiteyi, sınavları, sürekli yarışmayı, özel dersi teşvik ediyor.
Bu model sayesinde KKTC dünyada ‘üniversiteleşme oranı en yüksek ülkeler’ sıralamasında üstlerde yer alıyor.
**
Bu modelde eğitimin amacı üretim değil…
Her çocuğu ve genci bir ‘meslek sahibi’ değil, bir ‘diploma sahibi’ yapmak üzerine kurgulanmış.
Bu yüzden çocukların eğilimleri, yetenekleri, merakları doğrultusunda ve ülke ihtiyaçlarına göre nesiller yetişmiyor.
Ana sınıftan itibaren başlayan eğitim macerası neredeyse ‘tek tip’ insanlar yetiştiriyor.
Tıpkı bir ‘fabrika’ gibi…
Bir taraftan malzemeyi, hammaddeyi koyuyorsunuz, diğer taraftan ‘ürün’ çıkıyor.
Fabrikasyon olduğu için, ‘ürünler’ de birbirine benziyor.
Her aile çocuğunun diploma töreninde mutluluk ve gurur göz yaşı döküp kepli fotoğraflar çektiriyor, ama o fotoğraftan sonra da birçok aile gözyaşı dökmeye devam ediyor.
Bu sefer mutluluktan ve onurdan değil ama…
İşsiz, gelecekten umutsuz, göç planı yapan ya da göçen gençlerin ardından dökülen göz yaşları…
Bir de ülkenin çözümsüz, adaletsiz yapısını ekleyince konu daha trajik hale geliyor.
Eğitimde ‘araç’ ile ‘amaç’ birbirine karışınca, ortaya böyle bir manzara çıkıyor.
Bu konuyu ciddiyetle ele almak ve ‘eğitimde amaç düzeltmesi’ yapmak gerekiyor.