Eğitimde Denetim Yoksunuyuz

Salih Sarpten

Geçtiğimiz haftanın eğitim gündeminde; eğitim kalitesi ve öğretmen eksikliği var mı yok mu tartışmaları yer aldı… Ve ne yazık ki her iki konudaki tartışma, eğitim bilimi ilkeleri bağlamı yerine var olan algılar üzerinden yapıldığı için söylenenler de, ortaya konan fikirler de herhangi bir değere karşılık gelmeden kısır döngü içinde kaybolup gitti…

Benzer durum “öğretmen” ve “öğretmenlik” kavramları için de geçerli… Örneğin öğretmenliğin yapılabilecek en kolay mesleklerden olduğuna dair bir algı var. “Yazın üç ay tatil, haftada sayılı çalışma saatleri… Eee, daha ne olsun?' diye düşünenlerin sayısı hiç de az değil…

Kanımca bu algı; hem öğretmenliğin meslek statüsünü hem de eğitimin kalitesini erozyona uğratan en önemli unsurlardan birisidir…

Oysa herhangi birine bir şey öğretmeyi denemeniz bile aslında öğretmenliğin ne kadar zor bir iş olduğunu fark etmeye başlamanız için yeterlidir.

Peki, ama bu algıyı nasıl değişecek? Hem eğitimde kalitenin yakalanması hem de öğretmenlik meslek statüsünün erozyona uğramasını durdurmak için ne yapmalıdır? Eğitim bilimi literatürü bu durumu sağlayacak iki önemli olgudan bahsediyor. Birincisi eğitime bakış açımız diğer de denetim… Evet, yanlış okumadınız denetim…

Aslında “denetim” kavramı için de hatalı algılarımız var. Denetimi, cezai sonuçları olan kötü bir şeymiş gibi algılıyoruz. Denetimi, bir suç ya da kabahatle ilişkilendiriyoruz. Denetim varsa mutlaka sorunlar varmış gibi düşünüyoruz… Oysa denetim dediğimiz şey böyle bir şey değil…

Önce şunu anlamız lazım… Denetim, gelişimin en önemli sürecidir ve eğer denetim varsa gelişim vardır. Yani diğer bir ifadeyle denetim yoksa gelişim de yoktur demektir… Bu nedenledir ki çağdaş eğitim sistemlerinde denetim, ısrarla istenen bir şeydir. Çünkü denetimden geçmiş bir yapı; gelişim göstermiş, gelişimi tescillenmiş ve belgelenmiş demektir…

Peki, bizim eğitim sistemimizde eğitim denetiminde ne durumdayız?
Bu konuda sınıfta kaldığımızı söyleyebilirim. O halde eğitimi geliştirmede de oldukça başarırız demektir… Eğitim denetimi anlamında oldukça iyi kurgulanmış bir yasamız olmasına rağmen hem gerekli tüzüklerin oluşturulmasında, hem de denetmen kadrolarımızı düzenlemekte oldukça geç kaldık…

Bir an önce denetmen kadrolarını tamamlamamız gerektiği aşikar ancak bu da tek başına yeterli olmayacaktır. Bununla beraber “iç denetim” mekanizmalarını da kurmalıyız… Böylesi mekanizmalarımız var mı? Nerde… Ara ki bulasın… Oysa “iç denetim” çağdaş denetim yaklaşımların olmazsa olmazıdır ve mutlaka eğitim sistemine entegre edilmelidir.

Çünkü iç denetimde temel amaç; öğretimin hedeflerini gerçekleştirilme derecelerini belirlemek, öğretimin etkililik düzeyini yükseltmek ve onun geliştirilmesini sağlamaktır. Dahası iç denetim; öğretmenin başarısının farkına varması, kariyerinin gelişimini, mesleki yetkinliğinin artması ve görevi esnasında yaşadığı problemlere çözüm bulma demektir.

O halde eğitimi gelişim istiyorsak, iç denetim mekanizmalarıyla beraber çağdaş bir denetim anlayışını etkin kılmalıyız. Yoksa gelişmekten, kaliteden ya da öğretmenlik meslek statüsünün yükseltilmesinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.

 

--------------------------------------------------------------------------------

Biliyor muydunuz?
 

“Teknoloji”yi Çocuklardan Yasaklasak da mı Saklasak, Yasaklamasak da mı Saklasak!

Facebook bir ülke olsaydı, üye sayısı açısından dünya nüfus sıralamasında Çin ve Hindistan’dan sonra üçüncü sırayı alırdı. Prof. Dr. Acar Baltaş, bir makalesinde bilginin ve teknolojinin hızını şöyle anlatıyor: “Cep telefonlarından ilk mesajın 1992 yılında atıldığı hatırlanırsa, bundan 20 yıl sonra günümüzde, her gün yeryüzünde yaşayan insan sayısından fazla mesaj atılmasına anlam vermekte zorlanır ve o zaman nasıl haberleştiğimize kendimiz de hayret ederiz. 50 milyonluk bir satış sayısına ulaşmanın radyo için 38, TV için 13, İnternet için 4, Ipod için 3, Facebook için 2 yıl aldığını alıyor…”

Geçen yıl aldığımız arabamız artık bize eski geliyor. Altı ay önce büyük bir heyecanla evimizin salonuna yerleştirdiğimiz televizyonun değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Birkaç hafta önce aldığınız cep telefonunuz veya tabletinizin artık eski teknoloji olduğunu hissinden kurtulamıyorsunuz…

Bir yandan teknolojinin baş döndürücü bu hızına hayret ederken, diğer yandan da çocuklarımız bu hızla yarışırcasına teknolojiyle arkadaş olmasına daha büyük hayretler içerisinde kalıyoruz. Dahası, doğru davranışın hangisi olduğuna da karar veremiyoruz…

Teknoloji ile çocuklarımızı nasıl buluşturmalıyız? Ne kadarına izin vermeli, ne kadarına engel olmalıyız? Anlamlı yanıtlar bulamadığımız çok soru var… Ancak kesin olan bir şey var; çocuklarımız ve teknolojiyle olan imtihanımız önümüzdeki yıllarda çok daha çetin olacak…

---------------------------------------------------------------------

Aklınızda Bulunsun

 

2016 YGS - LYS Başvuru Tarihleri

Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), 2016 YGS-LYS sınav takvimi yayımlandı. Buna göre; 2016 YGS başvuruları 6 - 20 Ocak 2016 tarihleri arasında yapılacaktır. YSG sonuçlarına bağlı olarak, LYS başvuruları 1 – 14 Nisan 2016 tarihleri arasında yapılacaktır.

Takvime göre Yükseköğretime Geçiş Sınavı (2016 YGS) 13 Mart 2016 tarihinde yapılacak, sonuçları ise 23 Mart 2016’da açıklanacak.

İnternet üzerinden başvuru yapan adaylar; "Başvurunuz sistem tarafından başarıyla kabul edilmiştir." uyarısını mutlaka görmesi gerektiğini hatırlatırım. Ayrıca adaylar başvuru sonunda, başvuruya ilişkin belgeyi sistem üzerinden çıktısını almalı ve yerleştirme işlemine kadar saklamalıdır.