Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi, her geçen gün daha da derinleşen bir dizi karmaşık sorunla karşı karşıyadır. Bu sorunların temelinde; plansız uygulamalar, uyumsuz çalışan siyasi kadrolaşmanın yarattığı bürokratik aksamalar, ekonomik kaynakları verimli kullanamama, çağdaş eğitim ve yönetim kuramlarını sisteme entegre edememe, eğitim bilimi ilkeleri yerine siyasi kaygılarla karar alma gibi yönetsel unsurlar yatmaktadır. Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak, bütün bunları içeren bir vizyonun yoksunluğu eğitim sistemindeki bugünün sorunlarına çözüm bulamadığı gibi yakın gelecekte karşılaşılacak çok daha karmaşık sorunları hiç çözemeyeceği aşikardır.
Eğitim, her anlamdaki kalkınmanın en önemli dinamiklerinden birisidir. Bu nedenle nitelikli, beceri düzeyi yüksek işgücü ihtiyacının karşılanmasında eğitim ile istihdam arasındaki ilişkinin sağlam bir şekilde kurulması oldukça önemlidir.
Yaklaşık 11 bin diplomalı genç işsizimizin de, iş gücüne dahil olmayan %50 insanımızın da işgücüne katılması için işe koşulması gereken yegane unsur eğitimdir. Kısacası ekonomik ve sosyal kalkınmanda eğitimin önemi, günümüz dünyasında her geçen yıl katlanarak artmaktadır.
İşte tam da bu nedenlerle bir ekonomik örgüt olarak kurulan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), ülkelerin eğitim sistemlerine yönelik öneriler geliştirmek üzere 1997 yılında PISA programını başlattı.
PISA Nedir? Neyi Ölçmektedir?
PISA olarak kısaltılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı adında Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından geliştirilen uluslararası bir uygulamadır. Bu uygulama, üç yılda bir 15 yaşındaki öğrencilerin başarısını sınamaktadır. Kısaca PISA’nın amacı eğitim yöntemlerinde standartlaştırmayı ve gelişmeyi arttırmakla birlikte dünyadaki eğitim sistemlerini karşılaştırmak ve kalitesini artırmaya yönelik öneriler geliştirmektir.
PISA’da zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve Okuma Becerileri konu alanlarının dışında, öğrencilerin motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler toplanmaktadır. Bununla beraber her üç yılda gerçekleştirilen PISA uygulamalarının son 3 sınavda yenilikçi öğrenme alanları belirlenmiş ve öğrencilerin,
- 2012 yılında; Yaratıcı Problem Çözme Becerilerini,
- 2015 yılında; İşbirlikçi Problem Çözme Becerilerini ve
- 2018 yılında; Küresel Yeterliliklerini ölçülmüştür.
PISA 2018 Sonuçları
PISA 2018 Sonuçları geçtiğimiz hafta (2 Aralık 2019) açıklandı. OECD’nin bir programı olmakla birlikte OECD üyesi olmayan birçok ülke de bu programda yer aldı. PISA 2018 uygulaması, 37’si OECD üyesi olmak üzere 79 ülke ve ekonomideki 600 binden fazla öğrencinin katılımıyla gerçekleştirildi. Tahmin edeceğiniz gibi bunların arasında Kuzey Kıbrıs yok. Ancak bize en yakın iki ülkenin de durumu pek parlak değil… 79 ülkenin yer aldığı programda Türkiye okumada 40, matematikte 42 ve fen bilimlerinde ise 39’uncu olurken, OECD ortalamanın altında kaldı. Güney Kıbrıs ise 2015 sonuçlarından daha kötü bir performans göstererek ancak 50’inci sırada yer alabildi.
Genel ortalamaya göre ilk 20’deki ülkeler şunlar; 1-Çin (Pekin, Şangay, Jiangsu, Zhejiang), 2- Singapur, 3- Macao (Çin), 4- Hong Kong (Çin), 5-Estonya, 6- Kanada, 7- Finalandiya, 8-İrlanda, 9-Güney Kore, 10-Polonya, 11-İsveç, 12-Yeni Zellanda, 13-ABD, 14- İngiltere, 15- Japonya, 16- Avustralya, 17-Taipai (Çin), 18-Danimarka, 19-Norveç, 20-Almaya
PISA 2018 sonuçlarına göre genel sıralamada 5’inci olan Estonya ise en büyük ilerleme gösteren eğitim sistemine sahip ülke oldu.
Estonya Ne Yaptı?
PISA 2018 Sonuçlarına göre eğitim sisteminde büyük bir gelişme gösterip ilk beşte yer alan Estonya’da son 10 yılda;
- Öğretmen niteliğinin ve meslek statüsünün yükseltilmesi için yatırım yapıldı.
- Beceri temelli bir kariyer modeli oluşturdu.
- Mesleki öğretim araştırmalarını desteklemek için üniversitelerde yeterlilik merkezleri kurdu.
Sonuç
Şüphesiz ki eğitimde kalite kendi başına olmuyor. Bu anlamda atılması gereken adımlar var. Görünen o ki, atılması gereken ilk ve en önemli adım eğitimin ihtiyaç duyduğu dönüşümü fark edebilmektir.
Eğitimin ihtiyaç duyduğu bu dönüşümü, geçmişte yaptıklarımızı tekrar ederek sağlayamayacağımız açıktır. Bu konuda ısrar etmek çocuklarımızın eğitime, okula ve öğrenmeye karşı yabancılaşmasına, aralarından bireysel olarak başarılı olanlar çıksa bile toplumsal olarak başarılı olamamamıza neden olacaktır.
Bugünün dünyası dünkünden çok farklı olduğu gibi, yarının dünyasının da bugünkünden çok daha farklı olacaktır. Geleceğin dünyası; düşünen, öznel çözüm önerileri bulan, fark yaratan, hayal kurabilenlerin dünyasıdır. Oysa ne yazık ki eğitim sistemimiz, çocuklarımıza ve gençlerimize düşünmeyi, hayal kurmayı, geleceğe özgüvenle bakmayı öğretmekten çok uzaktadır. Sırf bu neden bile eğitimde dönüşümün gerekliliğini kaçınılmaz kılmaktadır.