Eğitimde Yeni Anlayışlara ve Reformlara İhtiyaç Var

Salih Sarpten

Eğitim Sistemi ile ilgili önerilerin ya da tartışmaya açılan her yeni değişim, “eğitim yap-boz haline” getirilmemeli eleştirisiyle karşılaşıyor. Oysa eğitim sisteminin hemen her unsurundan şikayet eder durumdayız…

Kolej sınavlarından, öğrencilerin kademeler arasındaki geçişlerine, Bakanlığın yapılanmasından okullarımızın durumuna, ders kitaplarımızdan öğretmenlerin gelişimlerine, öğrencilerimizin kazandığı ya da kazanamadığı tutumlarına kadar birçok konuda eğitim sistemimiz sürekli olarak eleştiri almakta, birçok unsurun artık sürdürülemez olduğu belirtilmektedir. Ancak iş; bunları geliştirmeye, çağa uygun bir hale getirmeye gelince “eğitimle sürekli oynanmaz” algısı galip geliyor ve adım atılmaktan uzak duruluyor. Hem sürdürülemez diyoruz, hem de değişmesini istemiyoruz. Eğitimdeki statüko daima galip geliyor…

Ancak ne var ki eğitim bilimcilere göre “önümüzdeki çeyrek yüzyılda en çok eğitim sistemleri etkilenecek, dönüşecek ve büyük değişimler geçirecektir”. Sadece 2010 yılında üretilen bilgi miktarının son 5 bin yılda üretilen bilginin toplamından fazla olması, geleneksel eğitim yaklaşımının dışına çıkılması gerektiğinin açık işaretleridir.

Örneğin; OECD bir ekonomik topluluk olduğu halde eğitimle ne işi var? “PISA” yapılanması neden var? Eğitimin çıktılarını anlayan, anlamak isteyen bu düşünce nereden çıktı? Okulları ölçülmediği, öğrencileri bir yerlere yerleştirilmediği ama ülkelerdeki eğitimin nerede olduğu ile ilgili belirgin bir derecelendirmenin yapılmasından ne anlamalıyız? Anlamamız gereken şey; “bir ülkenin, ekonomik kalkınmasının ve gelişiminin devamı için günün koşullarına uygun, kaliteli bir eğitim olmazsa olmazdır…

Ancak ne yazık ki geleneksek eğitim sistemi ile geleceği kuracak gençleri yetiştirmek değil, sadece bugünü tekrarlayacak gençleri yetiştirebiliriz… Oysa bugünün dünyası dünkünden çok farklı olduğu gibi, yarının dünyası da bugünkünden çok daha farklı olacaktır. Bunun için de yenilikçi ve yaratıcı düşünceye yol açan “farklı ve özgür düşünme” becerisinin geliştirilmesi olmazsa olmazdır…

Çocuklarımız bilgiyi geleneksel okul duvarları içerisinde, kalıplaşmış anlayışlarla yüzlerce ders saati geçirerek öğrenmek yerine teknolojinin sunduğu olanaklarla daha istekli bir şekilde edinebilir.

Hemen her sosyo-ekonomik düzeydeki çocuk, bir şekilde cep telefonu, bilgisayar gibi bugünün vazgeçilmez teknolojileri ile tanışmışken, bunların okul sınırları içerisinde etkili kullanmasını henüz başaramamış olmamız büyük bir sorun. Bu gidişle de başaramayacağız gibi… Günlük yaşamdaki renk dünya, okul sınırları içinde siyah-beyaz hale geliyor. “Otur sus konuşma”, “boş ver onları sen benim söylediklerime bak” gibi anlayışlarla da öğrenme dediğimiz o koca dünya, sınıf duvarlarından öteye geçemiyor…

Sınıf duvarları arasında öğrettiğimiz ezbere bilginin dışında; ne duyuşsal davranışlar ve olumlu tutumlar ne de yaratıcı düşünce, problem çözebilme, olaylara ve olgulara farklı açılardan bakabilme gibi üst düzey düşünme becerilerini öğretemiyoruz.

Çağdaş eğitim sistemlerinde öğrenciler; teneffüsünü, ders saatini ve zamanını kendisinin belirleyebildiği sistemler içinde eğitim alırken biz henüz kendi istedikleri seçmeli dersi ya da çalışma biçimini bile onlara göre düzenleyemiyoruz. Ancak karşılaştıkları problemlerle ilgili doğru kararlar vermesini bekliyoruz… 

Kıbrıs Türk Toplumu’nun bugünkü geleneksel ve oldukça da tekdüze olan eğitim anlayışıyla, hızla değişen dünyaya ayak uydurması pek mümkün olmayacak… Eğitimde yeni anlayışlara, köklü reformlara ihtiyaç olduğu aşikar. Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi’ne çağdaş nitelikler kazandıracak böylesi gelişmeleri gerçekleştirip sürdürebilecek kadrolar da, bilgi birikimi de toplumsal istenç de var.  Sanırım eksik olan tek şey; bu reformsal değişimi ortaya koyacak yönetsel irade…

----------------------------------------------


Buraya Dikkat
 

Kolej Giriş Sınavında Farklar Açılıyor

Büyük yarışın ikinci ayağı tamamlandı… “Anneler Günü”nden bir gün önce çocuklarımız Kolej Giriş Sınavı’nın ikinci basamağında yarıştı… Hem de onların psikolojilerini bozma, ilk gençlik yıllarına “başarısız öğrenci” sıfatıyla adım atma pahasına… Oysa başarı denen şey, sınav notu değildir…  Hele kolej sınavı başarısı hiç değildir…

Yayımlanan Kolej Giriş Sınavı, 2 Basamak (KGS-2) sonuçlarına göre bölgeler arası taban puanı farklar giderek açılıyor… Sadece bu olgu bile, sınavın hiçbir başarıyı göstermediği sadece bir sıralama sınavı olduğunun en açık kanıtı olarak karşımızda duruyor…

İşte Kolej Giriş Sınavı, 2 Basamak (KGS-2) sonuçlarına göre bölgelerdeki taban puanların durumu: Lefkoşa TMK: 87, Girne 19 Mayıs TMK: 82, Gazimağusa TMK: 79, Güzelyurt TMK: 73, İskele Bekirpaşa Lisesi-Kolej Sınıfı: 70 ve Hala Sultan İlahiyat Koleji: 51…

Bölgeler arasında bu denli büyük farkların ortaya çıktığı sınav sonuçlarına göre çocuklarınızı koleji kazanıp-kazanamamalarına bakarak, “başarılı ya da başarısız” olarak nitelendirmeniz onlar için yapacağınız en büyük haksızlık olur…

Yapmanız gereken şey; onu hem bilişsel hem de duyuşsal açıdan tatmin etmek olmalıdır.  Sahip olduğu olumlu ve olumsuz duyguları; duyguların şekillendirdiği tutumları, değerleri, ilgileri, ahlakı, karakteri, kişisel ve sosyal muhakeme yapabilme gücünü geliştirmeyi öne çıkarmanızdır… Öyle bir anda yanlarında olun ki; bir ömür boyu içlerine işleyin…

Çocuklarını yarış atı gibi, hayatı da sadece koşu yolu gibi gören anne-babalar olmaktan kurtulun. Biraz düşünün ve onun çok daha önemli özellikleri olduğunu fark edin…

-------------------------------------

Gülmece

Bu Pantolon Kimin?

Matematik öğretmen arka sıralardan bir öğrenciye ayağa kaldırarak sorar:
- Oğlum elini pantolonunun sağ cebine attın ve 50 lira çıkarttın, sol cebinden de 20 lira çıktı. Senin şimdi neyin var?

Öğrenci hiç tereddüt etmeden yanıt verir:
- Herhalde üzerimde başka birinin pantolonu var öğretmenim!