Son iki öğretim yılında ciddi eğitim kayıpları yaşadığımız aşikâr. Eğitimi yönetenler de yaşanan kayıplardan bahsediyor ama yapılanlar ah-vah çekmekten öteye gitmiyor…
Ne var ki bu ahlar-vahlar arasında öğretmenler de öğrenciler de büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Ancak hiç şüphe yok ki sıkıntıların en büyüğünü aileler yaşadı ve yaşıyor. İşte tam da bu ihtiyaçtan “Eğitim Beklemez İnisiyatifi” doğdu denilebilir.
İnisiyatif, bir sosyal medya grubu olmaktan çok daha büyük adımlar attı ve anlamlı bir baskı unsuru olmak için harekete geçirdi. Eğitim Bakanı, öğretmen sendikalarını ve daha birçok kesimle görüştüler, temas kurdular, yaşan sorunları dile getirdiler ancak kaygılarını giderici yanıtlar aldıklarını söylemiyorlar. Oysa istedikleri şey çocuklarının eğitimi için görevli olanları görevlerini tam ve gerektiği gibi yapmasından başka bir şey değil…
Geçtiğimiz hafta inisiyatiften bazı velilerle görüşme fırsatı buldum. Her kelimelerinden oldukça dertli ve sıkıntılı oldukları belliydi. Pandeminin eğitim bacağındaki yönetim anlayışını son derece başarısız buluyorlar. Dahası bu süreçte okulların kapanmasına yönelik olarak ortaya konan her uygulamanın çocuklarının eğitiminin daha da gerilediğini, aile içi iletişimlerinin olumsuz etkilendiğini hatta anne-baba olarak çocuklarına kazandırmak istedikleri kazanımlar da ev içi sorunlar yaşadıklarını örneklerle anlatıyorlar…
Dile getirdikleri ilk ve en önemi unsur şu:
“Yaşanan kayıp sadece akademik boyuttaki eğitim değildir. Çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimleri de ciddi anlamda olumsuz etkilendi. Aile içinde yaşam huzursuz bir hal aldı, aile için huzur bozuldu.”
Peki ama Eğitim Beklemez İnisiyatifi ne istiyor?
Aslında istedikleri şey çok anlaşılabilirdir:
“Eğitim Bakanlığı her türlü duruma hazır olmalıydı. Evet tüm dünyada eğitim etkilendi ama bizde ki kadar büyük yıkımlar, başı boş davranışlar, öğrencilerin yaşadığı sıkıntıları umursamama durumu hiçbir yerde yaşanmadı.” diyorlar.
En değerli varlıkları olan çocukları için bu durumunu dert edinen bir anlayışı, yaşanan ve yaşanması muhtemel her durum için alternatif planları olan bir eğitim yönetimi istiyorlar…
Ve anlayamadıkları bazı şeyler de var:
Örneğin; Haziran sonuna kadar okullar açılması gerekirken, okulları açmayıp bunun yerine özel ders, dershane ve etütleri açmanın mantığını anlayamıyorlar…
Ya da geçen yıl olduğu gibi Temmuz’da sıfır vakaya ulaşan KKTC’de yanlış uygulamalar sonucunda okulları Eylül’de açamamıştık. Önümüzdeki yılda da benzer durumu yaşanmaması için hiçbir şeyin yapılmamış olmasını anlayamıyorlar.
Sözün özü; ortaya konan eğitim yönetimi anlayışı öğretmeni de, öğrenciyi de, veliyi de perişan etti. Dahası ve en önemlisi; öğretmen de, öğrenci de, veli de hâlâ kaygılı yaşanan eğitim kayıplarının giderilemeyeceği şöyle dursun, önümüzdeki yılda da ciddi kayıplar yaşanmasından büyün endişe duyuyorlar…
Eğitimdeki kaybın ne kadar büyük olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor sanırım…
Anlayana- Gülmece
Yastık ve Dere
Ailelerinden kaçan bir adam ve bir kadın yolda buluşurlar ve en yakın boş bir eve sığınırlar. Kullanılmayan, viran bir ev olduğu için bir tek yatak bulurlar.
Yatmaya hazırlanırken kadın sorar:
-Tek bir yatak var. Nasıl yatacağız deyip, kıkırdar.
Adam yanıt verir:
-Araya yastık koyarız,
Kadın, bu yanıtı tebessümle karşılar ve kabul eder.
Ertesi gün kaçmaya devam ederler ve önlerine bir dere çıkar. Kadın sorar:
-Dereyi nasıl geçeceğiz?
Adam yanıt verir:
-Atlayıp geçeceğiz.
Kadın hemen lafı yapıştırır:
-Çok merak ederim. Küçücük bir yastığı atlayamayan, bu koskoca dereyi nasıl atlayacak!
Bir Tavsiye
Çocuğunuzun geleceğine yönelik yatırım yapmak istiyorsanız, onun kendi kararların kendisin vermesini, kendini yaşamın bir parçası hissetmesini sağlamalısınız. Ona gelecekteki mesleğini ya da okuması gereken okulları belirmek yerine doğru kararı kendisinin vermesi için etkin bir yönlendirme yapın.