Ejder’i bırakalım, denize bakalım

Tayfun Çağra


Geçici Bakanlar Kurulu’nun toplum vicdanını rahatlatıcı çalışmaları kapsamında yeni Turizm, Çevre ve Kültür Bakanı Mehmet Harmancı’nın da kendi bakanlığıyla ilgili ortaya koyduğu performansı dikkat çekiyor. Hükümetin Karpaz’la, petrol dolum tesisiyle ilgili çevre adına olumlu düşünceleri ortadayken çevreden de sorumlu bakanın bir de Anayasa’da yer alan “denizler halkın malıdır” cümlesinden yola çıkarak denizlere ücretsiz girişle ilgili bir çalışma yapması gerektiğini buradan hatırlatmak istedim.
Bu düşünceyle yazıya başlarken ‘Toparlanıyoruz Hareketi’nin seçimlerle ilgili yaptığı garip açıklamaya cevaben Baraka Kültür Merkezi’nin açıklaması ilişti gözüme… Özellikle Toparlanıyoruz Hareketi’ne atfen yazılan bölümün altına imzamı atarak aynen buraya alıntılıyorum;
***
“Baraka Kültür Merkezi olarak, BKP-Toplumsal Varoluş Güçleri adı ile oluşturulan seçim ittifakı altında seçimlere girme kararı aldık. Bu kararı almakta iki gerekçemiz var. Birincisi yılın her günü sözümüzü söylediğimiz siyaset alanında, seçim günü sessiz kalıp meydanı rejim partilerine boş bırakmamak; ikincisi de, bizim için herhangi bir eylemden veya herhangi bir mücadele alanından ne daha önemli ne de daha önemsiz olan seçimleri/meclisi toplumsal muhalefeti yükseltmek adına kullanmak. Öte yandan, Toparlanıyoruz Hareketi ise halka ‘ya karma oy verin, ya da ülkeye yararlı hiç aday yoksa sandığa gitmeyin, denize gidin.’ çağrısı yapmaktadır. Erken seçim tarihi belli olmadan kısa bir süre öncesine kadar partileşmekten söz eden bir hareketin, bir anda seçimleri öcü gibi göstermeye çalışmasındaki çelişkileri bir kenara bırakacak olursak, biz Baraka Kültür Merkezi olarak Toparlanıyoruz Hareketi’ne ‘Madem oy vermeyip denize gideceksiniz, bari beleşe denize girme eylemi yapıp denize gidin’ çağrısı yapıyoruz.”
***
Gerçekten de Kıbrıs’ın kuzeyinde denize girmek artık mümkün değil. Mümkün tabii ama giriş parası verirseniz… Özellikle Girne bölgesi her sene yazdığımız gibi bütün sahilleriyle sahiplenilmiş. Kıyıya yalısını yapmış özel kişiler sahiplenmiş, oteller sahiplenmiş, işletmeciler tarafından sahiplenilmiş.
Nasıl bir mantıktır ki insan sahip olduğu yere girmek için para öder! Biz ödüyoruz işte… Alışkanlık işte… Lükse de alışığız ya!.. Denizi de konforlu arıyoruz, oturacağımız yerde, yatacağımız yerde konfor istiyoruz, gireceğimiz suyu da kokulu istiyoruz!.. Böyle olunca da konfor sunuluyor ama parasını öderseniz.
Hakları var mı bunu yapmaya… Hayır, hukuken yok ama soran da yok çünkü şimdiye kadar yasaları koyanlar, bu yasa dışılığa izin vermişler hatta bu durumu körüklemişler.
Şimdiki hükümete çağrı yapıyorum ama her yerinden düğüm düğüm olmuş yumağı acaba nasıl çözebilir? Zamanı var mı, imkânı var mı, bu konunun üzerine gitmeye ne kadar niyeti olabilir?
Düşünün, hükümet yarın çıkıp bütün plaj işletmelerine yönelik bir karar alsa ve “plaja girişte ücret alınmaz, hizmet karşılığı ücret alınabilir” dese acaba bu çağrıya uyulur mu?
Bu hükümet bunu yapar diye düşünüyorum ben ama uyulacağından çok umutlu değilim.