TAK, BRTK, KIBTEK gibi kamu kurumları hariç 2014’te yılsonuna kadar kamuda ek mesailer için yaklaşık 72 milyon TL’lik bir ödeme gerçekleştirilecektir.
Hükümet 2015 bütçesinde bu kalemin 50 milyon TL’yi aşmamasını öngörmektedir ancak yüzde 30’luk bu düşüşün temenniden gerçeğe dönüşebilmesi için sisteme müdahale şarttır.
Konuyu temize havale etmenin yolu gerekli hazırlıkları yapmaktan, bu hazırlıkları toplumla şeffaf şekilde paylaşmaktan ve oldubittilerden medet ummaksızın planlı hareket etmekten geçiyor.
Belirli bir sürede bitirilmesi gereken işler için zorunlu ve istisnai hallerde ödenen bir hak olduğu halde ek mesailer bizde adeta maaş gibi rutin bir ödemeye dönüşmüş durumdadır.
Mevcut yapı pratikte prim sistemi gibi işletilmekte, ek mesailer çalışanları ödüllendirmek veya cezalandırmak için (zaman zaman partizanca) havuç ve sopa olarak kullanılmaktadır.
Kimi daire ve kurumlarda ek mesai ödenekleri organize biçimde sömürülmektedir.
İktidarlar bilfiil bu yapıyı oluşturmuş veya bugüne kadar aksaklıkları görmezden gelmeyi tercih etmiştir.
“Bu yapı aksaktır” diyenlerin eşitlik ve sosyal adalet ilkelerinden hareketle özel çıkarlardan ziyade genel toplum çıkarlarını işaret ediyor olabileceği değerlendirilmelidir.
Sol değerleri ülkedeki değişim karşıtı siyasilerin toplum mühendisliği çabalarının aracı olmaktan kurtarma iradesi tam olmalıdır.
Neredeyse her yıl bir seçimin yaşandığı ülkemizde çalışanlar bazı durumlarda perde gerisinden kışkırtılarak suni kargaşalar yaratılmakta, bu yolla istikrar zedelenerek değişime halk desteği sindirilmektedir.
Hâlbuki örneğin uzun yıllar içerisinde oluşan bu ek mesai düzeni ellenmezse 2015’teki en az 25 milyon TL’lik ilave maliyet de yurttaşlarımızın ödeyeceği vergilerden karşılanacak, verimsizliğin bedelini yine halkımız ödemiş olacaktır.
Verimsizliğe karşı mücadele halk yararına bir mücadeledir ve artık sözde kalmamalıdır.
Gerek kamudaki çalışma günleri ve saatlerinin gerekse ek mesailerin hızlıca yeniden düzenlenmesi toplum mühendislerine rağmen siyasi iradeyle üstesinden gelinebilecek konulardır.
Verimliliğin artırılması ortak paydasında çalışanlar lehine ilave unsurlarla birlikte değerlendirilerek bu konuda değişim sağlanabilir.
Belirli bir sürede bitirilmesi gereken zorunlu ve istisnai haller bulunmadığı durumlarda kamu görevlilerine günlük çalışma saatleri dışında ek mesai yaptırılmasını ortadan kaldıracak bir düzenlemeye gidilmelidir.
Ek mesai gerektirecek zorunlu ve istisnai haller net biçimde tanımlanmalı, fazladan çalışılan sürelere ilişkin ücretler yine ilgili mevzuat çerçevesinde ödenmelidir.
Dar kapsamla tanımlanacak ek mesai koşullarının dışındaki hallerde ise çalışanlara ek ücret yerine fazladan çalışacakları her sekiz saat için bir gün izin verilebilir.
Maliye Bakanlığı mali dengeleri tutturmak adına sorumluca birtakım konuları bütçeye yansıtmakta ancak siyasi irade ihtiyaç duyulan düzenlemeleri zamanında planlayamayınca günün sonunda Maliye Bakanı günah keçisi olmakta ve toplum mühendislerinin ekmeğine yağ sürecek koşullara zemin yaratılmaktadır.
Başbakanlıkta her ay sadece 40 civarında personel ek mesai alırken Cumhurbaşkanlığı’nda ve Meclis’te bu sayı 50, Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nde 70 civarıdır. Telefon Dairesi ve Sivil Havacılık Dairesi’nde her ay 150’nin üzerinde personele ek mesai ödenmektedir. Su İşleri Dairesi’nde ise sayı 80’e ulaşmaktadır ve bu ilave harcamayı gerektirecek bir hizmetin sunulup sunulmadığı da tartışmalıdır.
Belirli alanlarda sıkıntı personel eksikliğinden kaynaklanıyorsa (ki öyledir) yıllık 360 istihdamın planlaması da bu çerçevede verimlilik esasına dayandırılmalıdır.
Polis Genel Müdürlüğü’ndeki ek mesai ödemeleri toplamın yüzde 20’si civarındadır. Nüfusa göre kişi başına polis sayısı yüksek olduğu halde personel yetersizliği iddiaları ile kamuoyuna çelişkili mesajlar iletilmektedir.
Bütçe görüşmelerinde hükümet tarafından önerilen ve komitede onaylanıp genel kurula sevk edilen 50 milyon TL hedefine nasıl ulaşılacağının açıklığa kavuşturulması ve kamuoyuna duyurulması gerekmektedir.